5

11.9K 935 34
                                    


Akşam sisli ve karanlıktı.

Işık huzmelerinden yansıyan alacalı gölgeler sokakların içine hızlıca sızıyor, farklı biçimlerde yansıyordu. Gündüzü biçimlendiren formlar belliydi. Uzunluklar, kısalıklar, genişlikler, darlıklar... Akşamleyin tüm ölçümler şaşırıyordu.

Cep telefonun çalan sesini duyunca terden sırılsıklam olan ellerini ovuşturdu. Ekranda "annem" yazıyordu. Telefonu yanıtladı.

"Anneciğim, yoldayım, geliyorum."

"Aramadın, merak ettim, hava kararmadan gelirsin diye bekledim. Bak, baban da çok merak etti. İkide bir kapıya koşuyor."

"İşim uzadı anneciğim, o yüzden ancak geliyorum."

"Dikkat et kızım kendine, taksiye binseydin keşke."

"Merak etme anneciğim, bir şey lazım mı gelirken getireyim."

"Sen gel yeter yavrum."

Telefonu kapattı.

İnsanların ilgisi hoşuna gidiyordu. Neye ihtiyacı olduğunu ondan daha iyi biliyorlarmış gibiydi. Kahve. Yiyecek. Çay. Tatlılar. Poğaçalar. Çorba. Jestler. Kullanım süreleri dolmayan kucaklaşmalar. Az çok derlenip toplanmış bir yaşam.

İrkildi.

Rüzgâr saçlarını yalayıp geçiyordu.

Rüzgârdan başka duyduğu ayak sesleri vardı. Kulaklarını tırmalayan sesler... Göğsünde aynı çarpıntı..

Ana caddeye doğru ilerledi.

Ters giden bir şeyler vardı.

Ana cadde kıpırtısız, hareketsizdi. Tek bir araç bile yoktu. Oysa bu caddeden genellikle araçlar arı gibi vızır vızır geçip giderlerdi. Yayaların durmasını işaret eden kırmızı ışığa aldırış etmeden karşıya geçti.

Şimdi yılan gibi kıvrılan yolun öteki tarafındaydı. Soldaki ilk sokağa döndü. Bu sokak caddeden daha tenhaydı. Karanlıktı. Sokağı aydınlatan lambaların birkaçı bozulmuş, yanmıyordu. Okul binasının kalın, yüksek betonla örülmüş bahçe duvarının dibinden ilerledi.

Ayak sesleri de onunla birlikte ilerliyordu.

Yalnız değildi!

Aniden arkasına dönüp peşindeki şeyle yüzleşme cesareti buldu. Bir adam... Orta boylarda... Orta standartlarda... Sıradan biri... Yaklaştıkça uzun süredir banyo yapmadığı için pis, leş gibi bir koku yayıyordu. Selin, burnunu eliyle kapadı.

"Bekle... Lütfen bana yardım et," dedi.

Onun sesini duyar duymaz peşindeki sapığın aynı kişi olmadığını anlamıştı. Telefondaki ses çok daha farklıydı. Bunu biliyordu. Hiç değilse bundan emindi. Rahatladı. Yine de bu adamın oradaki varlığını yok etmiyordu. Gözlerini dikmiş genç kadını rahatsız ediyordu. Yürümek için adım attığında önüne geçiyor, ilerlemesine izin vermiyordu.

Üstü başı kirli, bakımsız olmasına rağmen gömleğinin yakası kolalıydı. Elleri pantolonun cebinde, başını kaldırmış, iri kocaman gözleriyle ona eğik, kendinden geçmiş bir bakışla bakıyordu. Kocaman açılmış gözleri karanlığı yutacak kadar dikkatli ve keskindi.

Selin, geniş adımlar atarak adamla arasına mesafe açtı. Ama adam önünü kesmekte çevik davranmıştı. Aceleciydi. Hızlıydı.

"Ne istiyorsun?.."

ŞUAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin