Herkes bir garipti. Olaylar yeterince karışıktı ve yaşananları kabullenip idrak etmek zaman alacaktı. Özellikle Sehun için. Luhan bahçeye çıktığı sırada arkasından bakarak onu izlemişti. En sonunda onun bahçenin ortasında durup başını gökyüzüne çevirerek hiç kıpırdamadan yıldızları izlediğini gördü.
Cevabını aradığı birçok soru vardı ama nereden başlaması gerektiğini bilmiyordu. Özellikle duyguları tamamen karmaşa içindeydi. Ağır adımlarla yaklaşarak arkasında durdu.
"Uzun zaman oldu değil mi?"
Luhan'ın sesini duyduğunda içini anlam veremediği bir heyecan sardı. Onu göremese de arkasında olduğunu anlamıştı.
"Sana ne demeliyim? Edmon? Luhan? Ya da istersen Saygıdeğer Asilzade Vlad-nim?" kısık sesiyle alaya alarak konuştu Sehun, eskisi gibi...
"Bana istediğin şekilde hitap edebilirsin Sehun." Luhan'ın sesi ise oldukça sakin çıkmıştı.
"Bana bir açıklama yapmayacak mısın? Örneğin bu çocuğun bedeninde ne işin var? İkincisi benden sakladığın geçmişimi bana ne zaman anlatmayı düşünüyorsun?"
Luhan yüzünü gökyüzünden çevirip ağır ağır arkasını döndü ve Sehun'la göz göze geldi. Gözlerinde oldukça hüzünlü bir bakış vardı. Bu bakış Sehun'un içindeki bir yerlere dokunmuştu.
"Bu çocuk dediğin benim zaten Sehun. Yeniden doğdum ama güçlerim mühürlüydü. Çünkü beni doğuran kişi bir insandı. Ayrıca böylesi daha güvenliydi. Bu sayede bu kadar yıl güvende yaşayabildim."
Luhan konuşmayı kestiğinde bakışlarını Sehun'un üzerinden başka yere çevirmişti. Küçük bir iç çekişin ardından Sehun Luhan'a bir adım daha yaklaştı.
"Kim o Luhan? Ölümüne sebep olan kimdi? Düşmanımız kim? Bana anlat artık her şeyi? Ailemi öldürenlerle aynı kişiler mi?"
"Sen! Nasıl? Ailenle ilgili bir şeyler mi hatırladın?"
"Hayır, hatırlamıyorum geçmişle ilgili hiçbir şeyi... Çok araştırdım ama ailemin ölümüne dair hiçbir şey bulamadım, hiçbir yerde kayıt tutulmamış yine de bir şeyler döndüğünü az çok biliyorum. Ben aptal değilim Luhan! Bana her şeyi anlatacaksın!"
Sehun sert bir şekilde sözlerini bitirdiğinde Luhan istemsizce yine onun gözlerine bakmıştı. Fakat bu sefer gözlerinde saklayamadığı bir kederde vardı. Az önceki hüzünden çok daha fazlası...
Bu bakış Sehun'un içini daha çok yakarken yumuşamasına da sebep olmuştu ve kızgın bakışları yerini nazik bakışlara bıraktı. Elini Luhan'ın yüzüne yaklaştırarak parmaklarının tersiyle yavaşça onun ipeksi yanağında gezdirdi. Bu temasla birlikte ikisi de sanki elektriğe kapılmışlar gibi tuhaf bir duygu hissetmişlerdi.
Fakat aralarındaki büyü Luhan'ın gözlerindeki bakışın yerini öfkeli ve ürkütücü bir bakışa bırakmasıyla kaybolmuştu. Luhan geriye doğru hızlıca dönerken gözlerini çevrede gezdirdi. Bir kolunu uzatarak Sehun'un arkasında kalmasını sağlamıştı. Sehun Luhan'daki gerilimi fark ettiğinde ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştı.
"Sehun eve gir ve klan liderleri ile bir arada kal!" Luhan'ın sesi tıslar gibi çıkmıştı.
"Hayır! Bende seninle savaşacağım." Sehun'un sert ve direnen sesi onun kararlı olduğunu gösteriyordu fakat Luhan başını arkaya çevirerek tekrar Sehun'a baktı.
"Sana eve git dedim!"
Sert bir rüzgar Sehun'un yüzünü yaladığında, Luhan'ın ateş fışkıran gözleri ve otoriter sesi Sehun'un adeta kaskatı kesilmesine neden olmuştu. Bir Kral olmasına rağmen bu gücün baskısı altında kalmıştı ve sesini çıkaramadı. Luhan onun uysal halini fark ettiğinde başını aşağı yukarı salladı ve uçar adım evden uzaklaştı. Sehun ise evin kapısında dururken hala Luhan'ın kaybolan siluetinin arkasından bakıyordu. Davetsiz bir misafirleri olduğu kesindi. Ağır adımlarla içeri girdi ve içeride koyu bir muhabbete dalmış klan liderlerini es geçerek geniş bir koltuğa adeta çöktü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Noblesse [HunHan]
Fiksi PenggemarXiao Luhan, normal bir üniversite öğrencisidir. Sıradan bir günün akşamında tanımadığı insanlar tarafından kaçırıldıktan sonra aslında hiçte bilmediği bir dünyada yaşadığını fark eder. Vampirlerin ve kurtların savaşının ortasında kalan genç adam, h...