Bir Tutam Sarı...
14.bölüm
Hız bir tutku değil, AŞKtır.
"Olmaz ya bu. Hile var. Akaz şike yapıyorlar. Şuna bir şey öyle kesinlikle hile var. Ben bunu kabul etmiyorum. Hadi birisinde şansı döndü, ikisinde şansı döndü, üçüncüde de şansı döndü ama abi beşinci oyunda da şansı bu kadar dönemez bir insanın kesin hile var bu oyunda. Ya da bozuk. Evet, kesinlikle bozuk. Yoksa nasıl kazanacak. Bence hemen gidip yeni bir tane alalım." Baran bunları söylerken bende yüzümdeki engel olmadığım sırıtışla ona bakıyordum. Sırf bir oyunu kaybetti diye bu kadar bahane üretmesi erkeklerin –özellikle şu an aynı ortamda bulunduğum odunların- egolarının ne kadar yüksek olduğunun büyük bir kanıtı. Baran ayağa kalkıp salonun kapısına doğru ilerledi.
"Nereye gidiyorsun oğlum?" Akaz Baran'ın arkasından hiç istifini bozmadan sorunca kafasını çevirip omzunun üzerinden bize baktı. Aslında bu haliyle oldukça komik görünüyordu.
"Nereye olacak. Gidip yeni bir oyun alacağım. Bu kesinlikle bozuk ya da ilk defa bir kız görünce delirdi. Beklide sorun budur bir kızın pes atması. Sonuçta kumandasına bir kız eli ilk defa dokunuyor." Hala az önce oyun oynadığımız bir makinenden bahsettiğimizden emin miyiz?
"Baran otur şuraya. Saçmalamayı da kes. Makinede hiç bir sorun yok." Akaz biraz sesini yükseltip Baran'ı uyarsa da Baran onu hiç takmayıp salondan çıktı ve koridorda sola yani çıkış kapısına yöneldi. Bene hala televizyonun önünde bağdaş kurmuş oturuyordum. "Koray git şunu getir."
Koray derin bir nefes alıp benim sağımda duran tekli koltuktan kaklı ve dışarıya çıkman önce bana bakıp "İyi oyundu prenses." dedi ve hiç sevmediğim halde eliyle saçlarımı karıştırdı. Anlamıyorum. Neden bu kadar anlamsız bir hareket yapıyorlar. Hem bu hareket oğlan çocuklarına yapılmaz mıydı? Hay bin gerizekalı. Oğlan çocuğundan farkın mı var? Burada bir saattir oğlan çocukları gibi pes atan ben miydim? Tamam azıcık öyle davranmış olabilirim. Azıcık????? Kes sesini sen ne anlarsın ki?
"Sen ona bakma prenses. Kendisi her yenildiğinde aynı tepkiyi veriyor. Biz alıştık artık yakında sende alışırsın." Akaz bunları derken hala kapıya bakıyordu. Kapı sesi gelmemişti ama Koray'ın Baran'ı ikna etmek için konuştuğunu az çok duyabiliyordum.
"Bunu kutlamamız lazım." Poyraz'ın ani çıkışıyla Akaz'da Bende benim iç sesimde ona döndük. Ben sana ne diyeyim Eliz. Gerizekalı diyorum alınıyorsun. Başka bir şey diyorum küsüyorsun. Ben ne yapayım? Bir de beni düşün. İyi ki bir şaka yapalım dedik. Burnumuzdan getirin. Sen şaka yapma Eliz. Hatta mümkünse hiç ağzını bile açma.
"Al işte. Birsi bir oyunu kaybettiği için triplere girer, diğeri aynı oyunu kaybettiği için kutlama yapalım der. Ben sizle nasıl arkadaş oldum? Hadi arkadaş oldum hala neden sizinle takılıyorum? Bana bunu açıklayabilir misin?" Akaz Poyraz'a cevap verirken iç sesimi susturdum ve onları dinlemeye başladım.
"Açıklayamam. Neden hala birbirimizle takıldığımızı inan bende bilmiyorum. Belki alışkanlık filandır. Hani böyle sigara, alkol filan alışkanlık yapıyor ya. Sana zararlı olduğunu biliyorsun ama yinede içiyorsun. Sanırım bizim arkadaşlığımızda öyle zararlı ama yinede arkadaşız." İlk defa Poyraz'dan bu kadar uzun ve anlamlı bir konuşma duyuyorum. Tamam, belki o kadar uzun süredir arkadaş değiliz ama bu bir ilk.
"Sanırım haklısın. Bizim arkadaşlığımız tamamen bağımlılıktan ötürü ama kötü değil de iyi olanlarından. Tabi bazı zamanlar hariç. Özellikle kavga ettiğimiz ve okuldan atıldığımız zamanlar." Akaz, Poyraz'la beraber söylediklerine gülerken bende sadece gülümsemekle yetindim. Bence de onların dostluğu bağımlılık yapan cinstendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Sarı... #Wattys2015
ChickLitBen, o en arka sırada oturan ve kimsenin ilgisini çekmeyen o kızım. Pardon! Sadece eğlencelik aradıklarında fark ettikleri o kızım. Yanından geçerken laf attıkları ve yüzüne bile bakılmayan o kızdım işte :/ 'İşte bende o kurbağa gibi çevredeki büt...