1.Bölüm (Tanıtımsı)

685 30 5
                                    

Bir Tutam Sarı…

1.Bölüm (Tanıtımsı)

Bende şu herkesin olmak istediği popüler kızlardan olmak isterdim. Herkesin size taptığı ve kimsenin sizle alay etmediği kız. Size ezik ya da asosyal denmeyen kız olmayı...

 Bir dolu arkadaşımın olmasını isterdim. Belirli bir arkadaş grubumun olmasını isterdim. Her gün, her hafta sonu için ayrı bir planımın olmasını isterdim…

Ama bende bunların hiç biri yok. Ben şu hiç kimsenin fark etmediği ve ancak alay konusu olan sınıfta kimseyle konuşmayan kızlardandım. Herkes boş derste birisiyle konuşurken oturup kitap okuyan o kızdım. İsmi ancak komedi konusunda ortaya atılan o kız.

Benim olmak istediğim o kızsa benden başka kimsenin yakın olamayacağı birisi. Aynı rahmi paylaştığım ikiz kardeşim.

Uzun sarı saçlarımız ve fiziksel görünüşümüzle ne kadar birbirimize benze sekte iç dünyamızda bir gram benzerliğimiz yok. O herkesle konuşur ben ise sadece izlerim o kadar. O hiç düşünmez ben ise her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünürüm sanki bir işime yaracakmış gibi. O hayatını yaşarken ben sadece hayal ederim onun yerinde ben olsam nasıl olurdu.

Ben onun gibi yapmazdım mesela. İkizimi, diğer yarımı beni arkamdan vurmak için hazır bekleyen arkadaş görünümlü düşmanlara satmazdım. Herkesin önünde alay etmezdim, onu küçük düşürmezdim. Elime geçen her fırsatta onu aşağılamazdım. Eğer birisi onun hakkında kötü bir şey söyleyecek olursa ağzının payını ben verirdim.

Ama değilim işte. Onun yerinde değilim ve asla olamam da. Belki zamanı geri alabilirsek yer değiştirebiliriz o zaman. O gün onu kurtarmak yerine sessiz kalırım ve ben popüler kız olurum. Ama olmayacak bir hayal bu da işte.

Biliyorum hepiniz merak ettiniz o gün ne oldu ve bu kız bu hallere düştü. Aslında trajikten çok komikti bizim olayımız. ‘Daha ilk okuldaykendi ama tam olarak kaçıncı sınıf olduğunu hatırlamıyorum.’ Keşke bu anıyı da hiç hatırlamasam.

‘Dediğim gibi ilkokuldaydık. Son dersti ve zilin çalmasına çok az vardı. Meral hoca tahtaya bir matematik işlemi yazıyordu. Ben ve Beliz yan yana oturuyorduk. Beliz her zaman ki gibi sağa sola bakıp öğretmeni dinlemiyordu. Bense bir saniye olun gözümü ayırmıyordum.’

Tamam, bu çok abartılı olduğu ama en iyi tanım buydu işte. İlkokul heyecanıyla öğretmeni dinliyordum. Eğer o zaman bu okulun bu kadar uzun olacağını söyleseler göbek atardım ama şimdi sadece ‘Ben okulu bırakıyorum.’der ve kapıyı çeker çıkarım. Neyse konumuza dönelim biz.

‘Meral hoca tahtaya birkaç işlem yazdıktan sonra tahtanın kenarına geçti ve bize yazmamızı söyledi. Bir süre bekledikten sonra ben ve ikizime bakıp ‘Beliz ve Eliz tahtaya gelin ve bu ilk iki soruyu siz çözün.’dedi. Ben hemen yerimden katlım. O zaman tahtaya kalmak çok güzel bir şeyi. Şimdiki gibi değildi. Beliz ise biraz daha ağır adımla ilerledi tahtaya. Nedeni ise ben tahtadaki soruları deftere yazıp cevaplarken onun etrafa bakmasıydı. Heyecandan ellerini önünde birleştirmişti ve parmaklarıyla oynuyordu. Bunu sadece korktuğunda yapardı ve Meral hoca ne kadar tatlı görünse de dersi dinlenmediğinde çok kızardı. Bütün sınıf onun sinirlenmesinden çok korkardık.

Tahtanın önüne gelince hemen bir tebeşir kapıp hocanın hani soruyu çöz diyeceğine bakmak için kafamı ona çevirdim. O sıra da Beliz’de gelip bir tebeşir aldı. Elleri titriyordu. Meral hoca önce onun yapacağı soruyu sonra benim yapacağı soruyu gösterdi. Ben hemen soruyu yapmaya başladım. Beliz ise sadece soruya bakmaya başladı. Ben soruyu bitirdiğimde Merak hoca kontrol etti ve aferin dedi. Sonra Beliz’e baktı. ‘Sen neden yapmadın?’diye sordu Sesi biraz sertti ama sinirli değildi. Beliz cevap vermeyince sorusunu tekrar etti. ‘Sen beni dinlemedin mi?’. Bu sefer sesi daha sertti. Beliz’in gözleri dolu ve ağlamaya başladı bu sırada arkadan kıkırtılar yükselmeye başladı. Bu Beliz’i daha da korkuttu ve sonra ettiğinde bir ıslaklık belirdi. Sonra sınıf kahkahalarla gülmeye ve bağırmaya başladı ‘Altına işedi!’diye.

Ertesi gün Beliz'i okula zorla götürdük. Herkes bize bakıp fısıldaşıyordu. Konuşulan konu zaten belliydi. Sınıfta herkes bize bakıp gülmeye başladı. Okulda daha yeniydik ve küçük olunca zor ayırt ediliyorduk. Öğretmenimiz bile ismimizi sorup öyle ayır ediyordu. Herkes hangimizin dün altımıza kaçıran kişi olduğunu soruyordu. Sıraya oturduğumuzda Beliz’e  baktım. Gözleri dolmuştu. Ağlayacaktı. Diğer yarımın ağlamasına izin vermezdim. Özelliklede böyle insanlar için. Ayağa kalkıp. ‘Benim.’edim. ‘Dün altına kaçıran benim dedim.’ve hayatımın en büyük hatasını yaptım.’

O zaman birkaç haftaya unutulur diye düşünmüştüm. Sonuçta küçüktük. Ama çok yanlış düşünmüşüm. Bu olaydan sonra herkes benle dalga geçmeye ve lakaplar takmaya başladı. Nasıl lakaplar olduğunu siz zaten anladınız. Kardeşim için katlandım bütün o lakaplara. Bitecek dedim. Ama bitmedi. Önce arkadaşlarım hepsi benden uzaklaştı. Yüzüme ancak alay edeceklerinde baktılar. Beni asıl vuran ise bir sür sonra Beliz’de okulda benden uzaklaştı ve alay etmeye başladı. Bu ortaokulda da devam etti.  Sonra bitti ama ben doktorların demiyle asosyal bir kişiliğe büründüm.

Annem benim durgunluğumu fark ettiğinde artık çok geçti. Birçok doktora götürdü ama sonuç orta da işte…

Şimdi lise üçteyim ve kimsesizim. Bu olaydan sonra kimseyle konuşmamaya başladım. İnsanlardan uzaklaştım ve kendimi kitapların güvenli kollarına bıraktım. İnsanları takmamaya başladım. Sadece kendimi mutlu etmek için dışarı çıktım. Okulda ise hep bir yerlere saklandım. Genellikle müzik ya da resim sınıfın giderdim orası hep boş olurdu. Madem kendini kitaplara bıraktın neden kütüphaneye gitmedin diye soracaksınız. Bir orada hep birileri olur ve insanlar yan masada kütüphane görevlisinin bütün sessizlik uyarılarına rağmen sizin hakkınızda fısıldaşırken kitap okumak çok zor oluyor. İki kitap okuyorum diye farklı şeylerle uğraşamaz mıyım?

İşte benim hikâyem bu. Şu asla başrol olamayan klasik kızlardanım. Her zaman eziklenen ve eğlence konusu olan sınıfın en arkasında oturan ve kitap okuyan o kız…

Bir Tutam Sarı... #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin