2.Bölüm - Tatil

369 31 3
                                    

Bir Tutam Sarı…

2.Bölüm- Tatil

Sabah telefonumun alarm sesiyle uyandım. Kendimce söylenerek yatağımın yanında duran kominin üzerinde el yordamıyla telefonumu aramaya başladım. Sonuç koca bir hayal kırıklığı olunca tek gözümü açıp telefonu buldum. Telefonu elime alıp kapatmaya çalışırken karşıdaki yatakta yatan ikizimin homurtularını duydum.

“ Kapat şu telefonu. Benim daha uykum. Var hem bu gün tatil değil mi? Lütfen tatil olsun. Daha uyumak istiyorum. Patates kızartması.” Gibi birçok şey geveledi ve derin uykusuna geri döndü. Onun mırıltıları beni gülümsetmişti. Patates kızartması nereden çıktı acaba? Herhalde rüyasında patates kızartması yiyor. Mırıltıları olmasa bile yatış şekli bile insanları güldürmeye yeter. Kafasını yataktan aşağıya sarkıtmış ve sırt üstü yatıyordu. Elinin biride kafası gibi aşağıya sarkıtmıştı. Üzerindeki ince pikenin yarısı aşağıya sarkmış ve geri kalanı ise ayaklarına dolanmıştı.

İşte bu benim deli gibi yatan ikizim. Arkadaşlarıyla insanları aşağılayan değil böyle deli yatan benim ikizim diğer yarım olan. Keşke her zaman böyle doğal olsa.

Hemen yataktan kaktım. Beliz’in bu komik halini kaçırmamalıydım. Yatağın ayakucunda ağzı açık olan bavulumun yanına diz çöktüm. Zaten fotoğraf makinem hemen üste duruyordu. Fotoğraf makinemi alıp parmak uçlarımda Beliz’in yanına yaklaştım. Ses çıkartıp onu uyandırmak istemiyordum.

Yatağın yanına gelince onun bu komik halini çekmeye başladım. Zaten hava aydınlık olduğu için flaşı kullanmıyordum. Fotoğraf makinesinden çıkan sese ise Beliz hayatta uyanmazdı. Onun yanında top atılsa gözlerini açar ‘Başka yerde oynayın şu topla!’ diyip uyumaya devam eder. Bu kadar umursamazdır. Ayrıca uykusu onun en büyük aşkıdır. Benim ise uykuyla hiç aram yoktur. Günde birkaç saat uyku bana yeterde artar bile ama Beliz uykusuz asla yapamaz.

Beliz’in resimlerini çektikten sonra fotoğraf makinemi yatağın üzerine bırakıp bavulumun yanına yeniden diz çöktüm ve içinden eşofmanımla sporcu atletimi aldım. Sonra banyoya gidip üzerimi değiştirdim. Açık olan sarı saçlarımı arkamda at kuyruğu yaptım ve banyodan çıktım.

 Yatağımın üzerine bıraktığım telefonumu ve gece komidinin üzerine koyduğum kulaklıklarımı aldım. Telefonumdan şarkı listemden güzel bir şarkı ararken arkamdan Beliz’in homurtusunu duydum. Kafamı çevirim ona baktım. Kafasını geriye yatağın üzerine çekmişti ama bu seferde ayağından birini aşağıya sarkıtmıştı. Bu kız geçekten çok komik yatıyordu. Fotoğraf makinemi alıp birkaç fotoğrafını daha çektim. Sonrada sessizce odandan çıktım.

Asansörün düğmesine bastım. Sonrada kulaklıklarımı takip ‘Evanescence - Bring Me To Life’ şarkısını açtım. Bu şarkıyı çok seviyordum ve ayrıca spor yarken hareketli şarkılar çok iyi oluyordu. Asansör gelince içeri geçip en altta ki katın düğmesine bastım. Asansör boştu. Anlaşılan bu saatte kimse uyanmayı sevmiyordu.

Asansörün kapıları açılınca dışarı çıkıp resepsiyona doğru ilerledim. Resepsiyonda gece geldiğimde burada olmayan çok yakışıklı bir genç vardı. Simsiyah saçları ve simsiyah gözleri vardı ve kesinlikle yaşı benden büyüktü.

Resepsiyonistte doğru ilerdim. Kahvaltının saat kaçta olduğunu sormam gerekiyordu. Önümde yaşlı bir kadın vardı. Onun işinin bitmesini bekledim. Zaten işi de fazla uzun sürmedi. Ondan sonra ben vardım. Resapsiyonist sarı olan saçlarımdan turist olduğumu anlamış olacak ki İngilizce olarak konuşmaya başladı.

“Good morning ladies!” Bu yakışıklı bana leydi mi dedi?

Siyah saçlı yakışıklı dudaklarına çok güzel bir gülümseme yerleştirdi ve o simsiyah gözleriyle bana baktı.

Bir Tutam Sarı... #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin