Yine babama yazdığım mektuplarımı, (evet onları sadece ben okuduğum için) kitaplığımın en arka kısmına koydum. Acaba ne zaman cevap gelecekti. Durun tahmin edeyim hiç bir zaman. Ne kadar gülünç değil mi? Ama size göre. Peki ya bana göre...
Merhaba! Ben babası tarafından terkedilmiş, ikizi ve annesiyle yaşayan zavallı bir kızım. Adım Piraye. Bir de ikiz kardeşim Piruze var. Onun isminin anlamı kolaylık demek Annem ve babam bu isimleri okudukları bir kitaptan koymuşlar. Annem Asya. Kendisi benim tek mal varlığım gibi bir şey. Ondan başka kimsem yok. Bir de şu ikizi saymazsak.
İkizimi pek sevmem. Nedeni onunla benzememiz dışında hiç bir alakamız yok. O çok iyi kalpli, hemen herşeye kanar saf. Çok duygusal, anne sözünden çıkmaz. Ben tam tersi. Kalbimdeki bıçakla kazınmış ama sonra üzerine büyük bir çarpı işareti koyulmuş "baba" yazısının sızısı hariç başka hiç bir acıyı hissetmem. Ama gerçekten hissetmiyorum. Benim ki de böyle bir hastalık işte.
Su almak için aşağıya indim. Merdivenlerin başındayken Piruzenin ağladığını gördüm. Hızla aşağıya indim ve Piruze elindeki fotoğrafa bakarak ağlıyor. İlk olarak umursamamaya çalıştım. Suyu alıp odama çıkıyordum ki elindeki fotoğrafı gördüm.
O adam, beni oracıkta öylece bırakıp elime bir çakı bırakan adam. Arkasından bağırdığım ama sesimi duyuramadığım adam. Ve o adam için Yüsranın döktüğü gözyaşları. Hızla Piruzenin yanına gittim ve ona ellerimle "ne için ağlıyorsun ?" diye sordum. O da bana " bıktım artık yeter. Her gün bana bu adamı hatırlatmalarından bıktım" dedi.
Ahh size söylemeyi unuttum. Ben ahrazım, yanı dilsiz. Bu arada duyamıyorum. Ama Piruze öyle değil o istediği kadar konuşuyor ve duyuyor. Dedim ya aramızda çok büyük farklar var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koca Bebek
RomanceBirbirinden çok çok farklı iki kız. Partinson hastalığı olan bir oğlan. Geçmişinin bedelini ağır ödeyen bir kız