Ruj tamam, eyeliner tamam, rimel tamam. Gizem'in sabah aynama yapıştırdığı post -it 'teki maddeleri tek tek kontrol ediyordum. Çünkü bilinen bir gerçek var ki bu konularda onun eline su dökemem.Sabah bir davası olduğundan erkenden çıkmıştı ama dünden beri sürekli tekrarladığı sözleri hafızamda yokluğunu aratmıyordu. Kendime son kez aynadan baktığımda çok güzel görünüyordum. Normalden farklı olarak elbise giyinmiştim ve makyajıma da baktığımda çok hoş göründüğüne karar vererek aceleyle evden çıktım.
Yaklaşık yarım saat sonra konferans vardı ve ben hala evde kıyafetim ve makyajımla uğraşıyorum. Normal zamanlarda çok dakik olan ben bugün hiçbir şeye zamanında yetişemiyordum. Sabah alarm sesini duymayarak geç kalkmıştım. Sonrası ise peş peşe gelmişti. Evren bana bir mesaj gönderiyor olmalıydı...
Aceleyle bir süredir kadının önünde beni bekleyen taksiye kendimi attım. Taksici orta yaşlarda bir adamdı ''Boğaziçi Üniversitesi'ne lütfen,'' dedim.
Taksici beni şöyle bi süzdükten sonra arabayı hareket ettirdi. Beklettiğim için mutlu olmadığı yüz ifadesinden anlaşılsa da bir şey dememiş, hızla arabayı hareket ettirmişti.
Aslında hala anlamadığım bazı şeyler vardı. Neden bu konferansa katılmak zorundayım ki?
Ahmet Hoca niye beni de peşinde sürüklüyordu? Açıkçası ben ne anlarım ekonomiden, ne anlarım ticaretten.
Bilmem nereden gelen bir adam için beni de strese sokmuştu. Normal şartlarda kesin olarak reddedeceğim bir durumu sırf
Ahmet hocanın hatrı için kabul etmiştim.Yoksa arada o olmasa beni şuradan şuraya gelmezdim ya neyse.
Ben kendi iç hesaplaşmama o kadar dalmıştım ki geldiğimizi taksinin durmasıyla anlamıştım. Ücreti ödeyip hızlıca ana binaya ilerledim.
Ay ben bu topuklu ayakkabıyı yapanı da bana ille de bunu giyeceksin diyen Gizem'e de saygılarımı! gönderiyorum.
Tam karşıdan karşıya geçecekken hızla bana doğru gelen arabayla elim ayağıma karıştı. Zaten topuklu ayakkabı giymiştim bir de korkunca, o anki refleksle araba bana çarpmadan ayağım burkuldu ve yere yapıştım.
***
Bana çarpacak olan ama son anda onun bana çarpmasına gerek kalmadan yere yapışmamın üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hemen giydiğim mavi elbisemi elimle açılmasın diye düzelttim. Ben elimle üstümü kapatırken bana doğru eğilmiş olan adamı ancak fark edebildim.
Simsiyah saçları alnına düşmüştü ve yine aynı siyahlıkta gözleriyle yüzüme bakıyordu. Gözleri o kadar değişikti ki bakışlarımı bir süre ondan ayıramadım.
Ben onu incelerken konuştuğunu çok sonra fark ettim. İlk başta anlamasam da Türkçe konuşmadığını, İngilizce konuştuğunu anladım. Allah' tan dilini biliyorum da öyle saf gibi kalmamıştım.
"İyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu?" diye sorular sormaya başladı.
O böyle İngilizce konuşmaya devam ederken İngilizce, İngilizce.
Hah İngiliz adam konferans!
Ayy ben nasıl unuttum, geç kaldımmm. Endişeyle hemen ayaklanmaya başladım. Düşerken ayağımı burktuğumdan canımın acısıyla inledim. Gece siyahı bakışları olan adam, telaşıma şaşırmış olacak ki yüzüme bakmaya devam ediyordu.
Açıklama yapma gereği hissederek "İyiyim, iyiyim sadece ayağımı burktum galiba,'' dedim.
Daha sonra ''Geç kaldım, hemen gitmem gerekiyor." diye bir şeyler geveledim.
![](https://img.wattpad.com/cover/51850214-288-k386178.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE SİYAHI (Kitap oldu)
General Fiction" Seninle evlenmeyeceğim" "O zaman baban olacak o soysuzun ölümünü izle" dedi Ben daha cevap veremeden cebindeki telefonunu çıkarıp birini aradı. Telefon açılınca hopörlere verdi. Odayı tiz bir kadın sesi doldurmuştu. "Alo efendim" "Her sey...