GÖZLERİ BUĞULU ADAM

65 9 0
                                    

Hafiften esen rüzgârla beraber,

Yağmur kapımı çalıyordu sanki.

Gece her zaman olduğundan farklıydı.

Karanlık daha baskındı.

Yıldızlar baskına çıkmış gibi,

Ayın karşısında durmuştular öylece.

Serseri yüreğim beni,

Karanlık sokaklar da dolaşmaya mahkûm ediyordu.

Pencerelerden ışıklar sokağa yansıyordu,

Ve bir mum ışığı gibi aydınlatıyordu sokağı.

Evlerin bacalarından dumanlar tütüyor,

Bu soğuk gece beni sarıyordu.

Birden kulağıma bir türkü takıldı,

Az ilerdeydi! Sanki yabacı değildi.

Sokak çınlıyordu bu sesle.

Serseri yüreğim ağlıyordu.

Sokağın sonunda biri vardı ki,

Yüreği acıyla kederle doluydu.

Gözleri buğulu, buğulu bakıyordu.

Geleni süzüyordu tanırmıyım diye.

Kaldırımlar da yaşıyor,

Onlardan başkasına güvenmiyordu.

Adı, sanı neydi bilmiyordum ama

Acı dolu yüreğini görebiliyordum.

Ne denli büyük acılar çekmiş bilmiyordum.

Bütün acıların inadına gülümsüyordu.

Gecenin sessizliğini bir ok gibi,

Yarıyordu dertli sesiyle.

Gözleri daima buğuluydu.

Sanki gece gündüz durmadan ağlıyordu.

Kimseyle konuşmuyor,

Dertlerini hiç ama hiç paylaşmıyordu.

Yağmurdan kaçmıyordu,

Diğer insanlar gibi saçakların altlarına sığınmıyordu.

Farklıydı sanki herkesten.

Acılarının inadına yaşama sarılıyordu.

Bir gün acı bir siren sesiyle uyandım.

Dışardan acı dolu sesler yükseliyordu.

Sokağın sonunda toplanmıştı sanki herkes.

Hemen dışarı çıktım ki.

Bir sedyenin üzerinde,

Buğulu gözleriyle o esrarengiz adam vardı.

Sanki bir şeyler söylemek istiyordu.

Ama kelimeler boğazında düğümleniyordu.

Hastaneye kaldırıldıktan sonra,

Bir haber yankılandı sokakta.

Adını bile bilmiyordu kimse.

Hani şu buğulu gözlü adam varya,

İşte o ölmüş diyorlardı.

Cebinde birde not bulmuşlar,

Her şeye inat edip hayata gülümsedim,

Ama bir tek sensizliğe inat gülümseyemedim,

Diye yazmıştı cebinden düşen bir kuru yaprağa,

Ve o an herkes anlamıştı ki sevdiği için vermişti canını...


Bir kalemin İsyanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin