HAHA! Bu arada ben Brendan!

49 2 0
                                    

Yağmurdan kaçanları anlamıyorum. Yağmurdan kaçmak; avucunuzu açıp bütün yağmur damlalarını yakalamaya benziyor. Yağmurda ıslanmayı seviyorum. Bu durum, bana doğanın karşısındaki acizliğimizi öğretiyor. Akşam yemeğinden sonra yakılan sigarayı seviyorum. Sigara kullanmayanların bu zevkten mağrum kalmasına küçümseyen gözler ile bakarım. Onlar da bana sigara kullandığım için aynı gözler ile bakıyorlar, biliyorum. Çünkü sigara kullanmak insanın kendi kendisini öldürmesinden başka bir şey değil. Dedem yüz beş yaşında öldü. Adamın son fotoğrafı hala albümünde duruyor. Elinde Lucky Strike'ı, ölüm döşeğine uzanmış bir şekilde poz vermiş. Baş ucundaki komidinin üzerinde kırmızı yuvarlaklı Lucky Strike paketi, paketin üzerine koyulmuş gri Clipper marka çakmak... Dedeme büyük bir saygı duyuyorum. Seksen yedi sene sigara içmiş, bu yetmezmiş gibi Amerika yaş ortalamasının çok üzerinde bir yaşam sürmüş. Benim o kadar yaşamama gerek yok herhalde. Eğer bir gün Tanrı kulağıma yaklaşıp "Sana da deden gibi uzun bir ömür veriyorum. Hadi yine iyisin. Bizi de tanımazsın şimdi sen! Ehehe!" diye fısıldarsa ona teşekkür edip "Kalsın." derim kibarca. Çok değil, altmış beş sene yaşasam benim için yeterli. Fazlası zarar. Zaten o yaşıma kadar dünyanın nimetlerinden fazlasıyla yararlanmış olurum herhalde. Sahilde oturup denizden esen tuzlu meltem rüzgarlarının genzimi yakmasını seviyorum. Gök gürültülerini seviyorum. Kısacası doğayı seviyorum ve hayatımın son nefesine kadar doğanın tadını çıkarmak istiyorum. Çok şey istemiyorum aslında ama yaşadığım şehir buna uygun değil. Belki de dağcı olmalıymışım. Doğa ile iç içe olmak beni mutlu ederdi. Her adımını attığın yerde ölüm tehlikesi ile karşılaşmak beni mutlu ederdi. Eğer bir gün ölürsem ki elbette öleceğim, deprem yüzünden ölmeyi filan isterim. Sel baskını sonucunda boğularak ölmeyi isterim. İnsanlar doğanın gücünü ancak depremlerde veya sel baskınlarında anlıyor. Aslında yaptıkları yapıtlar boşuna! Hepsi gelip geçici. Hayat da böyle değil mi zaten? Para kazanma hırsı taşıyan insanlardan hep nefret ettim ve sanırım ölene kadar da edeceğim. Diğer canlılara bakın. Mesela köpeklere bakın. Onların yaşam felsefesi çok basit. Karnını doyur, uyu ve hayatta kal. Bir hayvan karnını doyurup mutlu olabiliyor. Aslına bakarsanız bazı insanlar da öyle. Gelir düzeyi düşük o kadar insan var ki; karnını doyurduğu her ana şükrediyorlar. Bu insanlar varken bir diğerlerinin Cadillac sürüp lüks restorantlarda midye çorbası içmesi zoruma gidiyor. Gençken bu çeşit lüks bir restorantta garsonluk işi yapıyordum. $850 maaş alırdım fakat bu lüks restorantlarda yemek yiyen insanların çoğu gösteriş meraklısı şişman budala insanlar oldukları için, öyle bir bahşiş bırakırlardı ki iki-üç bahşişte bir aylık maaşımdan daha fazlasını kazanırdım. Şikayet etmiyorum elbette ama ben basit bir garsonluk işinde bu kadar iyi para kazanırken, diğer insanların açlıktan ölmesini adil bulmuyorum.

California eyaletinin Los Angeles şehrinin merkez departmanında "Polis Memuru II" olarak görev yapmaktayım. Hani şu filmlerde gördüğünüz, içinde beyaz tişört ve hemen üzerinde siyah polis gömleği olan polislerden birisiyim. Hani şu kollarındaki apoletlerinde tek çizgi olanlardan. Departmanda bütün günüm Çavuş Andy Thompson'a yalakalık yapmak ve Memur Şefi Lindsay Cliffton'ı arşiv odasında düdükleme hayali kurmak ile geçiyor.

Gösteri KuklasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin