Bir gün güzelce giyiniyorum, elime spor çantamı alıyorum ve spor salonunun yolunu tutmak üzere kapıdan dışarıya adımımı atıyorum. Kapımın önündeki paspasın üzerinde bir fotoğraf var. Onu eğilerek alıyorum ve fotoğrafı incelemeye başlıyorum. Fotoğrafta ben varım, omzuna kolunu attığım birisi daha var. Samimi bir arkadaş pozu vererek kameraya doğru bakmışız ve sırıtmışız. Yer çimenlik ve arkada birkaç tane güzel ev belli oluyor. Bu fotoğrafın nereden geldiğini anlamaya çalışırken fotoğrafın arkasını çeviriyorum. Fotoğrafın arkasına gülücük smileyı konulmuş. Kaşlarımı çatıyorum, içimi bir merak kaplıyor ve fotoğrafa tekrardan bakmak için fotoğrafı çevirdiğimde yanımdaki kişinin olmadığını görüyorum. Aslında kolumu o kişinin omzuna atmamışım da, fotoğrafın dışarısında kalan bir cismi işaret ediyormuş gibi gözüküyorum. Tüylerim diken diken oluyor ve telaş içerisinde daireme geri dönüyorum. Koltuğa oturuyorum ve fotoğrafı incelemeye başlıyorum. Az önce cebime koyduğum telefonum şimdi masamda ve bunu ben yapmadım. Telefon çalıyor ve arayan ise gizli numara. Titreyen sol elimi telefona doğru götürüyorum ve onu kavrıyorum. Tam yeşil telefon tuşuna basıp telefonu açacağım, telefon kapanıyor ve ekranda kocaman bir gülücük smileyı beliriyor.
Çığlık atarak uyanıyorum. Tanrı'ya şükürler olsun ki English Home'dan aldığım saten nevresim takımlarının içerisindeyim. Bunların hepsi bir rüyaydı ve bugün iş yok. Biraz sonra güzel bir şekilde giyineceğim ve sporuma gideceğim. Ayağa kalkıyorum, salona doğru adımlıyorum. IKEA'dan aldığım tekli deri koltuğumun üzerine Jimmy oturmuş, bacak bacak üzerine atmış. Bana doğru bakıyor, gülümsüyor ve kalkarak kapıya doğru yöneliyor.
"Burada ne işin var? Buraya nasıl girdin? Bunun bir suç olduğunu biliyorsun, değil mi? O meslekten atılacaksın! Seni şikayet edeceğim." diye arkasından bağırıyorum ama çoktan evden çıkmış oluyor. Biraz kendime gelmek için oturuyorum ve telefona gelen sesli bir mesaj okunmaya başlıyor.
"İyi günler, Bay Burfield. Ben Doktor Andy Donovan. Yaklaşık altı dakika sonra bir randevumuz olduğu gözüküyor. Eğer randevuya gelmezseniz paranızın yanacağını bildirmek isterim." diyor ve telefonu kapatıyor. Hemen kalkıyorum ve telefonu elime alıyorum. Deli doktorunu arıyorum ve konuşmaya başlıyorum.
"Doktor Andy Donovan'ı verir misiniz? Onunla randevum vardı." diyorum.
"Tabii ki, bir saniye." diyor.
Doktor Andy Donovan'ın hattına bağlanıyorum ve onunla konuşmaya başlıyorum.
"Buradan oraya altı dakikada yetişmem imkansız. Bana yirmi dakika verirseniz orada olacağım." diyorum.
"Sizin paranız, sonuçta seansın parası ödendi." diyor.
Telefonu kapatıyorum ve seri bir şekilde giyiniyorum, kapıyı düzgünce kilitliyorum ve apartmandan çıkışımı gerçekleştiriyorum. İlk otobüs ile de doktor ile randevuma gidiyorum. Doktorun kliniğine girdiğimde sekreter bana hoş geldiniz diyor ve içeriye geçmem gerektiğini söylüyor.
Doktorun karşısındayım. Oturuyorum ve etrafa bakıyorum. Hemen üst tarafımızda İtalyan bir dişçinin bulunması bile beni rahatsız etmeye yetiyor.
"Sana bir mesaj bırakmasaydım randevun olduğunu hatırlamayacaktın, değil mi?" diyor.
"Sanırım evet, bu günlerde kafam çok karışık." diyorum.
"Nelere kafayı takıyorsun?" diyor."
"Son iki gündür çok garip şeyler oluyor. Mesela bu sabah bir rüya gördüm. Rüyamda kalkmıştım, giyinmiştim ve dışarıya çıkmak için hazırlanıyordum. Evimin kapısını açtığımda bir fotoğraf gördüm. Fotoğrafta birisi ile samimi bir şekilde fotoğraf çektirmişim. Fotoğrafın arkasında gülücük sembolü vardı. Hani şu internette birileriyle yazarken kullandığımızdan. İki nokta üst üste ve parantez. Fotoğrafı daha detaylı incelemek için fotoğrafı çevirdiğimde yanımdaki kişi yoktu. Ben tek başıma duruyordum fotoğrafın içerisinde." diyorum.
"Bunun bir açıklaması olabilir." diyor.
"Daha bitmedi." diyorum ve ekleme yapıyorum. "İçeriye geçiyorum, oturuyorum ve bir bakıyorum ki cebime koyduğum telefonum masanın üzerinde. Cebimden çıkarmadığını hatırlıyorum. Telefon çalıyor ve arayan kişi yazmıyor, gizli numara. Telefonu açmak için yelteniyorum ve tam basacağım sırada ekranda kocaman gülücük sembolü çıkıyor ve uyanıyorum." diyorum.
"Dinle, Brendan. Bu senin beyninde olan b-." diyordu ki ben onun sözünü kestim.
"Dahası var, doktor. Sabah kalktıktan sonra tekli deri koltuğumun üzerinde bir meslektaşımın oturduğunu gördüm. Bana doğru gülümsedi ve ben arkasından bağırırken çok hızlı bir şekilde kaçtı." diyorum.
"Yani haneye tecavüzdü, öyle mi? Söylesene Brendan, bu meslektaşın ile aranda bir problemin var mıydı?" diyor.
"Evet, birkaç problemim var fakat detaya inmek istemiyorum. İkimiz de birbirimizden nefret ediyoruz." diyorum.
"Peki hiç düşündün mü? Yani... Bunların hepsinin aslında senin kafanda olduğunu düşündün mü? Bu rüyaların anlamını düşündün mü? Belki de... Belki de medikal tedaviye başlasak hiç fena olmaz, Brendan." diyor.
"Siktir oradan, deli doktoru. Beni diğer hastaların ile karıştırma. O matrix haplarının hiçbirisini yutmayacağım" diyorum, kalkıyorum ve gidiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gösteri Kuklası
Mystery / ThrillerBeynini kurtçukların yediği, kendisi ile çelişen, düne dair hiçbir şey hatırlamayan, akşam yemeğinden sonra yakılan sigarayı seven, sıradan gibi gözüken ama alışılagelmişin dışında hayatı olan polis memuru Brendan Burfield'ın psikolojik hikayesi.