Departmana yine toplu taşıma araçlarının birisi ile geliyorum. Yanımda oturan sarışın, gözlüklü kızın çıplak koluna elim değiyor. Dört buçuk aydan bu ana kadar karşı cinse ilk temasım bu. Dört buçuk ay önce de Texas'ta yaşayan babamı görmeye gitmiştim. Bir apartman dairesinin bodrum katında yaşayan babama, siyahi bir kadın bakıyordu. Kadın çirkin ve orta yaşlı sayılmasına rağmen beni baştan çıkarmayı başardı. Sonra bir şeyler oldu işte. Biz kadın ile yan odada futbol maçı yaparken babam televizyon karşısındaki koltukta yayılmış, bize doğru bağırıyor;
"Linda, tatlım! Şu kahvaltıda pişirdiğin domuz sosislerinden biraz daha pişirir misin?"
Kafamı sesin geldiği yere doğru çeviriyorum;
"Üzgünüm baba! Son domuz sosisini Linda yiyor." demek istiyorum ama diyemiyorum. Onu cidden de bir domuz gibi düzdüm. Bu konuda ayrıntılara inmesem daha iyi.
Son bir aydır kendimde bir anormallik seziyorum. Sanki yaptığım her şeyi bir başkası yönetiyor gibime geliyor. Özel hayatımda olan biteni hatırlamıyorum. Bir gün yaşıyorum, ertesi gün ise dün ne yaptığımı hatırlamaya çalışıyorum. Bilgisayar oyunlarındaki karakterler gibiyim. Hayatın bir oyun olduğunu ve bir oyuncunun da beni yönettiğini düşünüyorum. Kendimi bir gösteri kuklası gibi görüyorum. Duraklarda otobüs beklerken kafamın içinden, derinlerden bir ses geliyor ve bana diyor ki; "Bu otobüse binme. Kaza yapacak." Ben de onu dinliyorum ve bir sonraki otobüse biniyorum. Hayatımı yönlendiren başka birisi var gibi. O kişinin olmadığını ve tamamen hayal ürünü bir varlık olduğunu bildiğim halde onu dinliyorum ve onun dediklerini yapıyorum. Bir gün işten çıkıp Bevery Hills semtine gidiyorum ve sokakta yürürken bir apartman görüyorum. Bu apartman bir iş merkezi. Her pencerenin altında koca koca tabelalar asılı.
"Kazanmanın tek yolu: Avukat Walter Clevert!
"Sağlıklı dişler için: Diş Hekimi Marcello Benevetti!"
Bu tabelayı görünce diş hekimi Marcello'ya büyük bir siktir çekiyorum. Amerika'nın en nezih semtlerinden bir tanesinde bile İtalyan birisini görmek kendimi kötü hissettiriyor. İtalyanları sevmiyorum. İtalyan diş hekimi Marcello Benevetti'nin hemen bir altında bir tabela daha var.
"Psikolog. Doktor Andy Donovan."
Umursamadan geçip gidiyorum. Yaklaşık yirmi metre yürüdükten sonra bir kavşağa varıyorum ve arabaların geçmesini bekliyorum. Arabalar için kırmızı, benim için yeşil yandığı sırada yürümeye başlıyorum ve ölmekten son anda kurtuluyorum. Son süratle gelen bir Ford, beni adeta bir rüzgar gibi yalayıp geçiyor. Arkasından küfürler etmem de bir oluyor. Yarım metre ileride olsaydım ölmüş olacağımı düşünüyorum ve kaldırıma çıkıp bir sigara yakıyorum. O kadar gerginim ki, sigara ağzımda telefon gibi titriyor. Sigaramı zor zahmet yaktıktan sonra bu olayı Tanrı'nın eve dönmem konusunda bir mesaj bıraktığına yorumluyorum. Sigaramı tüttürürken yine aynı iş merkezinin önünden geçiyorum ve psikolog tabelası gözüme çarpıyor. Kendi kendime konuşuyorum;
"Neden 'psikolog' derler ki? Aslında hepsi deli doktoru. Akıl sağlığı iyi insanların hiç birisi psikoloğa gitmez. Ancak kafası kırık olanlar gider."
Dişçi Marcello'ya çektiğim koca siktirin aynısını deli doktoru Andy'e de çekiyorum. Sonra biraz düşünüyorum ve doktorun numarasını kaydetme gereksinimi duyuyorum. Telefon numarasını kaydetmeden aramayı düşünüyorum. Numarayı çeviriyorum ve tam yeşile basacağım sırada saate gözüm ilişiyor. Saat gece yarısını çoktan geçmiş. Evimden uzaktayım ve yarım saat kadar daha oyalanırsam otobüs bulamayacağım anlamına geliyor. Deli doktorunun telefon numarasını hemen kaydedip telefonu cebime atıyorum. Hızlı adımlar ile durağa gidip otobüs beklemeye başlıyorum. Bir otobüs geliyor ve tam bu esnada sizlere bahsettiğim o kafamın içinden gelen ses duyuluyor.
"Binme buna, kaza yapacak."
Az önce İtalyan dişçi ve deli doktoruna çektiğim koca siktirin aynısını kafamın içindeki sese de çekiyorum, otobüse binip evime varıyorum. Böylece günü üç koca siktir ile noktalıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gösteri Kuklası
Mystery / ThrillerBeynini kurtçukların yediği, kendisi ile çelişen, düne dair hiçbir şey hatırlamayan, akşam yemeğinden sonra yakılan sigarayı seven, sıradan gibi gözüken ama alışılagelmişin dışında hayatı olan polis memuru Brendan Burfield'ın psikolojik hikayesi.