Rakun Jimmy

16 0 0
                                    

Hayatımda şu an için apoletlerimin üzerindeki çizginin üzerine bir çizgi daha eklenmesinin dışında bir değişiklik yok. Artık bir üst rütbede olduğum için aynı zamanda aylık $250 daha fazla para alıyorum. Bunu önemsemiyorum çünkü para ile pek bir işim yok. Dün benim için berbat bir gündü. İşini benden daha fazla önemseyen o kadar çok polis memuru var ki, bu terfinin bana verilmiş olması haksızlık gibime geliyor. Daniel'ın suratını görmenizi çok isterdim. Kendisinin terfi olacağına o kadar çok inanmış ki, terfi olmayınca tamamen havası değişti. Onu departmanın kantininde görüyorum ve yanındaki sandalyeye oturuyorum.

"Bu terfiyi benim değil senin alman gerekiyordu." diyorum.

"Boşversene. İçten içe seviniyorsun. Tabii ki seni yargılamıyorum. Bunu hak ettiğini düşünmüşlerse, hak etmişsindir." diyor.

Bana bakarken gözlerindeki kini rahatlıkla fark ediyorum. Sandalyeden bir şey söylemeden kalkıyorum ve yürümeye başlıyorum. Arkamdan "Tebrikler, Brendan." diyor. Arkamı dönüyorum ve yalandan bir gülümseme yapıyorum. Yoluma devam ediyorum. Gece devriyesinde olanlar günlük kıyafetlerini giymiş, evlerine gidiyorlar. Departman bize kalıyor.

Polis memurları her gün, işe başlamadan önce toplantı odasında buluşurlar. Çavuş toplantı odasının en başındaki masasında oturur ve memurlara gelişmeleri aktarır. Kimin kiminle devriyeye çıkacağını söyler. Ortağı olanlar ortakları ile çıkar. Hangi ekibin, hangi bölgede aktif devriyesini sürdürmesi gerektiğini söyler. Yine böyle bir güne başlıyorum ve her zaman oturduğum sandalyeye oturmayı planlıyorum. Memurlar işe başlarken hangi sandalyeye oturursa, mesleği boyunca aynı sandalyede oturur. Hiç kimse bir başkasının oturduğu sandalyeye gözünü kestirmez çünkü herkes kendi yerini bilir. Bugün aramızda yeni yüzler var ve benim sandalyemde oturan bir kişi var. Onun yanına gidip "Oturduğun sandalye benim sandalyem. Şimdi kalk." demeyeceğim çünkü artık Polis Memuru III olarak görev yapıyorum. İtibarımı ve otoritemi korumak istiyorum. Yeni çocukları ilk iş gününde işlerinden soğutmak istemiyorum ve arkalardan boş bulduğum bir yere oturuyorum. Çok geçmeden çavuş odaya giriyor ve masasına oturuyor. Günaydın, falan fişmekan sohbetleri geçtikten sonra gözlerini odada gezdiriyor.

"Aranızda yeni kişiler var. Onlara yardımcı olmanızı istiyorum. İşin inceliklerini öğretin ve onlara gerekli ipuçlarını verin. Bazı memurları onlardan sorumlu yapacağım ve onlar olgun birer memur olana kadar bu böyle devam edecek. Dünkü seremonide terfi alanları tebrik ederim. Şimdi yeni katılanları tecrübeli birkaç memur ile eşleştirelim." diyor çavuş.

Masasının üzerindeki kağıtları karıştırıyor. Gözlerini tekrardan odanın içerisinde gezdiriyor. Gözlerini gezdirmeyi benim üzerimde bırakıyor ve konuşmaya başlıyor.

"Ne o, Memur Burfield? Arkalara atılmışsınız. Bakıyorum da yeni gelen bir kişi daha ilk günden sizin yerinizi almış."

Normalde insanların ne söylediklerini umursamam ama bu laf çok gücüme gidiyor. Sadece aptal bir şekilde gülümsüyorum ve önüme dönüyorum.

Çavuş sözüne ekleme yapıyor.

"O halde siz ikiniz çıkın. Bakalım nasıl gidecek? Devriyenizi Downtown bölgesinde sürdürün."

İkimiz de aynı anda kalkıyoruz ve garaja iniyoruz.

"Baştan anlaşalım ortak. İşime karışılmasını sevmiyorum. Eğer bir hatamı görürsen beni uyarmaya kalkma. Buna kızarım. Direkt olarak çavuşa beni şikayet et. Böylesi daha iyi."

Başını sallıyor. İsimliğinde McCliffton yazıyor. Yanakları tombul, saçları sarı. Gözlerinin altı mor ve dudakları küçücük. Kocaman gözleri var ve ben onu nedense rakuna benzetiyorum.

Gösteri KuklasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin