-Barın:
Gözlerimi araladığımda hava alacakaranlığa bürünmüştü. Heves'im belime sarılmış, kalbimin üstüne başını koymuş öylece uyuyordu. Huzurla. Onun huzuru benim huzurumdu. Onun tehlikesi benim tehlikemdi. Sağ elimle saçlarının uçlarını okşamaya başladım. Aşk dediğin buydu işte. Saç uçlarını sadece elinde değil; her hücrende hissedebilmendi aşk. Yatağın başucunda duram telefonuma uzandım. Heves'in yanına her gelişimde telefonu kapatıyordum. Bunun iki nedeni vardı. Birincisi, radyasyonun onu etkilemesini istemiyorum. Ağır bir ameliyattan çıkmıştı çünkü. Bir diğer nedense rahatsız edilmek istemiyordum. Burada sadece ve sadece Heves'e aittim.
Telefonu açtım ve oha! 98 cevapsız arama 3 sesli mesaj ve 2 normal mesaj. Sesli mesajları dinlesem Heves uyanır. Ki bunu hiç istemem. Telefonla hiç konuşamam, üşeniyorum açıkçası. En mantıklısı mesajları okumak. Mesajda diyord- ne? Rana kendini mi asmış? Hemen Elfida'nın numarasına whatsapptan mesaj attım
"Ne demek bu?"
Çok geçmeden cevap geldi.
"Babamın yapmış olduğunu düşünüyorum abi. Engel olabilirdik belki. Ben de büyük şoktayım."
"Sanki engel olsak bir yolunu bulup yapmayacaktı. Off yanı Elfida sen de bi alemsin. Eee haber var mı?"
"Hayır. Heves'e bişey söyledin mi?"
"Saçmalama tabii ki HAYIR! ONUN BU OLAYDAN HABERİ OLMAYACAK ELFİDA ANLAŞILDI MI? ASLA."
"Söylemicektik zaten. Hadi gel de şu olayı bi çözelim."
"Tamam ben Heves'in yemeğini yedirip gelicem. Yemek yemiyomuş. Benden yemek zorunda."
Elfida'yla konuştuktan sonra Heves'i uyandırma çalışmalarına başladım."Aşk.. uyan. Hadi bebeğim." Mırlanarak uyanması yok mu ölxürücek beni. "Acıcık daha uyiyim mi nooluuyy??" Uykudan uyandığındaki o mıymıylanması hastalanında daha da bi arttı sanki. Bu hastane Heves'in dengeleriyle oynuyo. "Hadi bebeğim. Bak yemek yiycez ama hadi hayatım. Bak benim karnım çok acıktı.", "Sen yeden ben uyusam noooluuuy??", "Hayır bebek, o söylediğin tartışmaya açık bir konu değil. O yemek yenecek." Dedim ve onu kucağıma alıp koltuğa geçtim. "İlla uyandır yani illa uyandır hiç düşünme zaten acaba Heves ne rüya görüyo keyfi yerinde mi diye hiiiç düşünme zaten. Kalas!", "Atamadığın tribini yerim prenses yarim. Ne rüya görüyodun bakalım." Şimdiyse 3 yaşındaki çocuklar gibi kollarını bağlayıp "Hıh. Anlatmicam işte. Banane. Anlatmicam." Demeye başladı. "Hmm.." dedim saçlarının ıhlamur kokusunu içime çekerek. Pijamasının örtemediği sağ omzuna minik bir öpücük kondurdum ve "nasılsa öğrenirim." Diyerek ona gülümsedim. O da sinsi bir gülümsemeyle bana yaklaştı. Aramızda milimler vardı. Dudakları dudaklarıma "Asla." Diye fısıldadı ve yine aramızda metreler oluştu. Eh be aşk.. ben seninle ne yapıcam?
-Heves:
"Hayıııır! Yemicem yaa yemicem nolur yani zorlama kusiyim mi istiyosun ha Barın kusiyim mi?" Diye direnmeme rağmen o tavuk suyu çorba denilen işkenceyi bana zorla yedirdi. Sonra da pilav falan yedirdi ama bitirmedim tabiiki. Barın yemeğin sonunda cebinden elmalı lolipop çıkarıp bana uzattı. "En son lolipop yediğimde 10 yaşındaydım. Doktor tarafından uslu durduğum için hediye olarak verilmişti." Barın kahkahalar eşliğinde "Pekala yeni doktorun olarak emrediyorum. Şimdi yatıp sabaha kadar dinleniyorsun. Zeynep yanında kalıcak zaten. Eğer şimdi uyursan, geceyarısı antibiyotiğine kadar geri dönücem." Bunu dediğinde afallamıştım. Her gece benimle uyurdu. Bu gece niye böyle ki? "Neden gidiyosun?" Diye sordum üzgünce. "Halletmem gereken bir ödev var bebeğim. Onu yapıp hemen dönücem tamam mı? Seni seviyorum tamam mı Nefes'imm. Söz verdiğim gibi, geceyarısı ilacından önce burada olucam." Dedi ve beni alnımdan öptü. "Beni öper misin?" Diye sorduğumda hemen gelip hızla yanağımdan öptü. "Öyle değil, aşk filmlerindeki gibi. O.. gece nasıl öptüysen işte öyle. Bir kerecik. Sadece bilmek istiyorum. Nasıl hissettirdiğini anlamak istiyorum." Dediğimde afalladı. Yavaşça yaklaştı ve dudaklarıma fısıldadı. "Seni o gece.. sadece yanağından, burnundan ve alnından öptüm. Hiç öpüşmedik. Ve bilemiy-" fazla konuşmuştu ben de onu hızla kendime çekip dudaklarını dudaklarıma mühürledim. Onu öptüğüm 1 dakika bana bir saat gibi gelmişti. O kadar güzeldi ki, bitmesini istemediğiniz bir kitap gibiydi. Şok olmuş gözlerle bana bakan Barın'ı gördüğümde yüzümün kırmızıdan bordoya döndüğüne yemin edebilirdim. O derece utanmıştım. Yaptığımdan pişman mıydım? Kesinlikle HAYIR! Seviyor muydum? Kesinlikle EVET! Şimdi siz diyorsunuzdur 'Kızım sen mal mısın? Nasıl bu kadar çabuk aşık oldun bu adama nasıl gelişti bu olaylar diye." Evet size de anlatmadığım bişeyler var tabii. Öncelikle Barın'ı bahçede felan görüyordum. Ama her gün yanında farklı bir kız olduğu için bizim şansımız olacağını hiç düşünmemiştim. Ayrıca ismini bile bilmediğim bir çocuğa uzaktan bir hoşlantıydı Barın'a karşı hissettiklerim. Ama öyle tutkulu bişey değildi yani. Ünlü birine duyduğunuz hoşlantı gibiydi. Şimdiyse benim. Sadece benim. Kampüsteki bütün kızlar da bana kıskanç gözlerle bakıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyvah! Hatırlamıyorum
ChickLitBir şişe çevirmece oyunu nelere mal olabilirdi ki? İşte, bizim Heves de böyle düşünüp "Cesaretlik" demişti. Fakat arkadaşları ne zillere basıp kaçmasını istemişlerdi, ne de birisine "Seni seviyorum." demesini. İşte her şey o şişe çevirmece oyunuyla...