1.Bölüm:Kulübe

880 71 50
                                    

Hayatım boyunca hiç görmediğim bir yerde, virane bir kulübenin içindeydim. Küçük bir kulübeydi burası. İçindeki eşyalar da kulübe kadar eski görünüyordu. İçeride fazla eşya yoktu aslında. Camı kırılmış pencerenin yanında duran çarşafsız yatak ve bir masa vardı. Masanın üstündeki not kağıdı dikkatimi çekti sonra. Yavaşça masanın yanına gittim ve not kağıdını elime alıp okumaya başladım. Gördüğüm yazıyla tüylerim diken diken oldu.

"Buradan kaç!.."

yazıyordu ve tahminimce bu yazı kanla yazılmıştı. Peki ama kim yazmıştı bu yazıyı? Şuan neredeydi?

Henüz yeni görebildiğim boy aynasına doğru ilerledim . Kahverengi saçlarım örülüydü. Oysaki hiç örmezdim saçlarımı. Üstümde beyaz bir elbise vardı. Elbisenin boyu dizlerime kadar uzanıyordu. Ne kadar güzel bir elbiseydi bu böyle. Ayaklarıma kaydı sonra gözlerim. Neden ayaklarım çıplaktı? Ayakkabılarım nereye gitmişti acaba? Gözlerime baktığımda gördüğüm tek şey hüzündü. Ela olan gözlerim hüzünden kahverengiye dönmüştü sanki. Boyum tipik bir Türk kızı gibiydi. 1.65 ya var ya da yoktu . Yirmi iki yaşında olmama rağmen on sekiz yaşında gibi görünüyordum. Yanağımda bir damla yaş vardı. Peki ama neden ağlıyordum ?

Duyduğum bağırış sesleriyle yerimden sıçradım. Sesler dışarıdan geliyordu. Yavaşça kapıya doğru dönüp yürümeye başladım. Dışarıya çıktığımdaysa bana doğru gelen iki adamla karşılaştım. Sanki bana zarar verecekmiş gibi duruyorlardı. Bunu hissedebiliyordum. Adamların ikisi de iri yarıydı ve birbirlerine benziyorlardı. Eğer biri kel olmasaydı ikisini karıştırabilirdim. Yerimde durmuş anlamsızca onlara bakıyordum. Birden adamlardan kel olanı bana doğru koşmaya başladı. O an çok korkmuştum. Aklıma okuduğum not geldi. Buradan kaçmam gerektiği yazıyordu. Peki ama neden? Bu adamların benimle ne işi vardı? Neden bana doğru geliyorlardı? Hareket etmeye çalışıyordum. Buradan kaçmalıydım ama ayaklarım mühürlenmişti sanki. Bir türlü hareket edemiyordum. Adamlarsa git gide bana yaklaşmışlardı. Sonra birden... birden onu gördüm. Bana doğru geliyordu ama birden karşımda durdu. Kahverengi saçları birbirine karışmış, çimen yeşili gözleri yorgun olduğunu kanıtlıyordu. Bana bakıyordu. Bir şeyler söylemek istiyordu sanki. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama anlayamıyordum . Gözüm ellerine kaydığında bir elinden kan aktığını gördüm. Ne yani masanın üstündeki notu o mu yazmıştı? Adamlarla aramda mesafe kalmamıştı artık. Ondan başka çarem yoktu. Kımıldayamıyordum. Yalvarmaya başladım.

"Lütfen... lütfen bana yardım et "

Sadece bana bakmaya devam etti. Hiçbir şey yapmadan sadece bana bakıyor bu sıradaysa elinden kanlar akmaya devam ediyordu. Zaman yavaşlamıştı sanki. Bu onun gücü müydü yoksa? Beni korumaya mı çalışıyordu? Bilemiyordum. Hiçbir şey anlamıyordum. Birden bana doğru bir adım attı. Evet işte beni kurtaracaktı. Biliyordum beni korumak için buradaydı. Bana yaklaşmaya başladı. Giderek... giderek daha fazla yaklaşıyordu ve... ve sonra...sonra uyandım . Evet uyandım... Her zamanki gibi rüya görmüştüm ve yine o oradaydı. Beni korumak için yanımdaydı. Çok uzun zamandır oradaydı. Onu tanıyor muydum peki? Ah hayır hiç sanmıyordum. Onu daha önce bir yerlerde görmüş olabilir miydim? Açıkçası bunu da hatırlamıyordum. Peki o zaman neden hep onu rüyamda görüyordum ? O da kimdi? Neden beni bu kadar çok etkiliyordu? Sanırım bu sorunun cevabını hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Kendimi çıkmaz bir sokağa girmiş gibi hissediyordum. Gidebileceğim hiçbir yer yoktu ama... ama o da benimle birlikteydi. Ve bu... bu beni rahatlatıyordu. Peki o zaman neden şimdi titriyordum? Evet titriyordum. Çok soğuktu. Üstümde yorgan olmasına rağmen çok üşüyordum.

Yatağımda doğrulup arkama yaslandım. Terden sırılsıklam olmuş şaçlarım yüzüme düşütü. Bu durum beni rahatsız etse de umursamadım.

Rüyanın EsaretiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin