Çıktığım bu hayat yolunda verdiğim kararlarda, dinlediğim bütün şarkılarda bin bir türlü şey düşündüm. Devam ettiğim bu yolda daha başıma neler geleceğini bilmeden devam ettiğimide biliyorum. Ama her zaman yaptığım bir şey var; yanlış da olsa kendi doğru bildiğim şeyi yapıyorum her zaman. Ve sen yıllar geçmiş olsa bile benim tutsak kaldığımsın...
Aslında sen, benim için yanlışsın. Ben sadece seni doğru biliyormuşum gibi yapıyorum. Yıllardır tanıyorum seni ve bunca zamandır yarım bırakıldığım hiç bişeyden haberin olmadı. Yıllardır süren platonik bir sevda değilsin, ya da uğruna sayfalarca yazdığım ve yazacak olduğum şeylerin kıymetini de bilecek birisi değilsin. Hepsinin farkındayım. Diyorum ya işte sen sadece benim doğru bildiğimsin. Ciddiyim yoksa başka hiç bir özelliğin yok aslında. Sadece alışılmışlığım oldun. Ve sen umarım bunun ne kadar önemli ve özel bir şey olduğunun farkında olursun. Korkak geldim sana. Güveneceğimi düşündüm ve sen pek başarılı da değilsin bu konuda. Nasıl olduğunu bilmediğim bir alışkanlıksın. Ve aslında çokta iyisin. Ben burada hikayemizi yazarken senin beni yok saydığın gerçeği hala canımı acıtıyor biliyor musun? Merak etmiyor değilim sana yazdıklarımın bir kız için ne kadar anlamlı olduklarından haberin var mıydı?
16 Ekim 2045
Günümüz...
Ben Güneş, İzmirliyim. 17 yaşındayım. Bugün babamla tartıştım ve kapıyı çarpıp çıktım. Saat sabahın 8'i. Hemen öyle gözlerinizi bölertmeyin. Çok rahat bir kız değilim, sabahları yürüyüşe çıkıyorum yoksa öyle kapı çarpıp istediğim saate sokağa çıkamıyorum.
Çok şükür sonunda çıkabildim evden, yürüyüşte yapmasam kafayı yerim herhalde başka türlü kafamı dağıtamıyorum ki ben. Ne güzel bazı insanlar yazarak üzüntülerini streslerini atabiliyorlar. Peki ya ben? Annesiz büyüyen, sadece lafta babalık yapan bir babayla birlikte yaşayan tek başına kalmış bir insan neden sadece yürüyerek stresini atabilir ki? Kendime bazen gerçekten şaşırıyorum...
-Önüne baksana be öküz! ( Bir saniye ya sen kimsin? Nasıl bakıyorsun öyle kedi yavrusu gibi. Çok masumsun...)
- Yangından mal kaçırır gibi yürüyen sensin, bi frenlede sen bak istersen önüne. ( Evin penceresinden dışarı cellali bir şekilde dışarı çıkarken gördüm aslında çarpmanın sebebi benim koşa koşa buraya önüne çıkmak için geliyordum. İyiki de koşmuşum diğer türlü benimle konuşmayabilirdin.)
- Kusura bakmayın dalmışım. ( Ne saçmalıyorum ben ya dangalağa bak! Niye bu kadar sakin tepki veriyorum ben noluyor be!)
- Problem değil. Aslında çarptığın da iyi oldu ya ben bu sokağa daha yeni taşındım senide biraz önce ilerideki evden çıkarken gördüm, belki tanışırız diye düşündüm. Bu arada ben Koray, 23 numaralı dairede oturuyorum. ( Salak mısın koray sen? Niye kıza söylüyorsun? Sapık mısın dese ne diyeceksin! Kafayı kesinlikle yedin olum sen.)
- Memnun oldum 23 numaralı dairede oturan Koray :) Ama şu anda acelem var daha sonra tanışırız. ( Gevezesin! Ama neden güldüm ki şimdi sana!)
- En azından adını öğrenebilir miyim? ( Lütfen söyle..)
- Güneş ama şu anda gitmeliyim görüşürüz. ( Sessiz kalınmayacak kadar güzel bakıyorsun)
- Görüşürüz :) (Görüşmeliyiz de zaten güzellik.)
Hızlı adımlarla yürümeye başladım neye uğradığıma şaşırdım, nerden çıktı bu çocuk? Ya çocuğun çıkmasını geçiyorum bana ne oluyor böyle? Amaan ne oluyorsa oluyor, çok hoş çocuk esmer 1.75 boylarında açık kahverengi gözleri var ve parfümü çok güzel kokuyor. Kendimi onun yanında hayal edebiliyorum. Neden şimdi hevesleniyorum ki? Saçmalama Güneş, kendine gel..
KORAY'DAN
Pencereden onu görür görmez sokağın başına koştum, neden böyle birşey yaptığımı gerçekten bilmiyorum. İçimden bir ses ona koşmam gerekitğini söyledi... Adı Güneş'miş. Ne güneşi be sen gökyüzüsün kızım! Bence sen benim gökyüzümsün. Ya ne saçmalıyorum ben ufak bir hoşlantı işte geçer bi iki güne...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ
Genç Kız EdebiyatıHer insan hayal ettiği kadar yaşar. Ve her insan inandığı kadar hisseder.