*
Elimdeki kahve bardağını bırakarak Youtube'a girdim ve kendimi aratarak şarkımın videosuna bastım. Son zamanlardaki tek eğlencem internette kendimi aratarak hakkımda yazılanları okumaktı. Altta beliren rakamlar ile yüzümde bir gülümseme belirdi.
198.827.912
Yakalayabileceğim başarının bu kadar olmasını bile düşünmüyordum. Bu sıralar bütün işlerim yolunda gidiyordu. Ve üstelik 3 gündür twitter üzerinden Justin ile konuşuyordum.
Justin'in evine gitmek için arabama binerken bana gülümseyen güvenlik görevlim Sean'e karşılık verdim. Evden çıkış yaparken çalan telefonumu açarak hopörlöre aldım.
"Alo?"
"Hey Miley! Benim Justin. Geliyor musun? "
Dreksiyonu sola doğru kırıp şehir içine çıkarken sorusunu yanıtladım.
"Evet, evet geliyorum. Şu an yoldayım. "
Arkadan gelen televizyon sesi biraz uzaklaştı ve kaşık -aslında ne olduğunu tam olarak bilmiyordum fakat bana kaşığı anımsatmıştı- sesleri gelmeye başladı.
"Uh, pekala. Sonra görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonun kapandığına dair gelen ses ile telefonun ekranını kilitledim. Hava oldukça sıcaktı. Yolcu koltuğunun camını da açarak kırmızı ışıkta durdum ve beklemeye başladım.
"Hey! Hey dostum bu o doğruymuş haydi!"
Başımı yavaşca dışarı çevirdiğimde arabama doğru kameralar ve mikrafonlarla gelen paparazileri görmem ile elim düğmelere uzanmıştı. Daha camları kapatamadan iki taraftanda mikrafonlar girmişti.
"Justin Bieber ile görüştüğünüz doğru mu?"
"Yeni bir düet mi yapacaksınız?"
Kırmızı yanmasına rağman öndeki arabaların ilerlemesi için kornaya bastım. Bir an önce gitmek istiyordum. El kameraları ve ses cihazlarının bazıları dudaklarıma çarparken sinirle bir kaçını ittirdim.
"Selena Gomez hakkında ne düşünüyorsun?"
"Justin Bieber'ın seks oyuncağı mısın?"
Duyduğum soru ile arabanın kapısını açarak dışarı kendimi dışarıya attım. Kameramana dönerek küfürlerimi sıraladım.
"Sen kendini ne zannediyorsun! Benimle böyle konuşamazsın orospu çocuğu!"
Topluluğun arasından tekmelerimi savururken yerdeki taşı aldım ve kafasına fırlattım. Bir inilti çıkararak elindeki kamerayı kavradı ve koşarak kanalının arabasına bindi. Bileğimi tutan kadından kurtularak kameralara gülümsedim ve arabama bindim.
Artık boş olan yolda rahatça ilerleyerek topluluktan uzaklaştım ve yoluma devam ettim.
*
"Ne!"
Paul ve Scooter gözlerini açarak bana baktığında dolu gözlerimi ellerime indirdim ve oturduğum yerde ayaklarımı kendime çekerek bağdaş kurdum.
"Tanrım üzgün olduğumu söyledim!"
"Hey ne oldu?"
Justin, odaya adımını attığında başımı kaldırarak ona baktım. Yanıma oturduğunda yan dönerek ona sarıldım. Kollarını belime sararak Scooter ve Paul'a baktı.
Scooter kumandayı alarak televizyonu açtı ve magazin kanalını gözlerimizin önüne sundu. Kadın son cümlelerini söyledikten sonra ekranda arabam belirdi. Üzerime dogru koşarken onlara döndüğümde olan surat ifademi Justin gördüğünde kahkaha attı.
Dev ekranın önündeki sunucu kız da gülünce sinirlerim bozulmuştu.
"Şuna bak! Çok şirin."
Yanaklarım kızarırken birazdan görecekleri ve duyacakları yaşayacağım daha büyük bir utancın habercisiydi.
"Cyrus'ın içindeki canavar"
Haber başlığına gülmek istedim birden.
"Cyrus'ı ışıkta yakalayan muhabirlerimiz, soru yağmuruna tutuyorlar."
Ardından ard arda sansür sesleri geldi. Justin kıkırdarken istemsizce bende gülmüştüm. Başımı kaldırarak birazdan oluşacak yüz ifadesini izlemeye başladım.
"Justin Bieber'ın seks oyuncağı mısın?"
Sansür geçtikten sonra kaşlarının çatılışını ve çenesinin gerilişini izledim.
" Sen kendini ne zannediyorsun! Benimle böyle konuşamazsın * * *"
Tekrar sansürlediklerinde Justin'in kolları arasından çıktım ve tekrar başımı eğdim.
"Üzgünüm böyle yapmak istememiştim."
Paul ofladı ve yaslandığı yerden doğruldu.
"Bak biliyorum ama-"
"Tanrım bunu nasıl yaparlar!"
Justin, kapıya doğru ilerlediğinde Scooter amacını anlamışcasına hareketlendi ve kolundan yakaladı.
"Hayır, hayır sen değil," başını iki yana salladı. "Kavga çıkarıp hakaret toplamanı istemiyorum dostum! Ne için burada olduğunu unutma."
Justin bir anlığına duraksadı ve yüzüme baktı, ardından Scooter'a. Daha sonra omuzlarını düşürerek konuştu. "Haydi, başlayalım o zaman!"