"Ama Paul uyanamıyorum!"
Yatakta dönerek gerindim. "Şu an benimle konuştuğuna göre uyanıksın. Hemen yataktan kalkıp kahvaltı ediyorsun ve yanıma geliyorsun." Ardından telefonu yüzüme kapattı. Esneyerek yeni evimdeki ilk uykumdan tamamiyle koptum. Paul beni bu işin içinde istemişti, zaten ona böyle bir ev koymaz diye düşündüğümden içim rahattı.
Banyoya gittikten sonra kısa bir duş aldım. Odamdaki televizyonu açarak benim olmayan kıyafetlere ilerledim. Koca dolap kapakları televizyonu kapatırken kıyafetlere bakmaya başladım. Kısa bir kot şorta elimi attığımda televizyondan duyduklarımda kalp krizi geçirmek üzere yere yığılmaya karar vermiştim.
"Justin Bieber ve Selena Gomez 2 yıllık karmaşık ilişkilerini bitirdi!"
"Hadi be!"
Dedim elimdeki kot şortu çekiştirerek. Kadın saçma sapan bir sürü şey söylerken boş boş televizyona bakıyordum. "Niye ki şimdi?"diye sesli düşündüm. Onun sonunda sap olması beni sevindirse de üzülmüş olabileceğini düşünüp sevinmeyi sonraya bıraktım. Şortumu üzerime geçirdikten sonra askılı bir atlet alarak onu da giydim. Ayakkabılarımı da giydikten sonra telefonumu alarak aşağı indim.
Paul bana yemek yedirirdi umarım çünkü evde yiyecek bir şey olup olmadığını bilmiyorum ayrıca açım.
Kapıyı açtığımda karşımda Justin'i görünce böğürmeye başladım. O ise sessiz olmamı söyleyerek güldü. "Senin burda ne işin var? Burayı nereden buldun? Niye geldin?"
"Burada gidebileceğin bir araba göremiyorum, seni Paul'un yanına bırakacağım. Scooter da orada olur ikisi iyi anlaşıyorlar."
Bir şey demeden salak gibi kafamı sallayarak evin kapısını yüzlerce kez kilitledim ve peşinden arabasına bindim. Yarım saat kadar önce gördüğüm haber hakkında ölene kadar konuşabilecek halde olsam da sustum. Sanki dün gece hiç konuşmamışız gibi, sıradan bir insanmış gibi yanında oturuyorum.
Daha önce bulunmadığım bir şirketin önüne geldiğimizde açık camdan kafamı birazcık çıkartıp binanın uzunluğuna baktım. "Vay be! Ne kadar uzun!" Güldüğünü işittim. Daha sonra arabadan indiği sırada ben de ona yetişmek için indim ve yanına gittim. Elini belime, ne elini belime mi koymuştu? Kendi kendime düşünürken gözüm ileride yerde uzanan birine takıldı.
Uyuşturucu krizi geçiriyor olmalı. Dedim kendi kendime. Yaşayan bilirdi. "Justin ona yardım etmemiz gerekmez mi?" Kısa bir bakış attı. "Hayır, sadece yürü tamam mı." Sorudan çok emir cümlesi gibiydi. Şirkete girene kadar etrafına giden bir iki kişiyi izlemiştim.
"Hoşgeldiniz!"
Scooter'ın sabahın bu saatine rağmen neşeli sesi 20. Katta girdiğimiz bir odada yankılandı. Yutkunduktan sonra gülümsedim ve Justin'in temasından kaçarak ilerideki tekli koltuklardan birine oturdum. Scooter fandomun içinde geçen kurgulardaki kadar matrak bir adamdı. Pişkin pişkin sırıtarak bize bakıyordu.
"Ee çoc-"
"Benimle bir işiniz kalmadıysa eğer ben gidiyorum." Dedi Justin. "Hayır konuşmamız gerekenler var."
Beni kendi yazdığım şarkılardan biri ile küçük ve dar olan, cam kaplı odaya itmişlerdi. Dışarıda bir şeyler konuşuyorlardı ama içeri ses girmiyordu. Bu cam şey hakkında dedikleri doğruymuş demek. Paul bir şeyleri ayarladıktan sonra bana el işareti yapıp onların arasına katıldı.
Şarkıyı söylerken arada dönüp buraya bakmaları yüzünden dikkatim dağılıyordu
Ne konuştuklarını çok merak ediyordum.
Bir süre sonra -ben milyarlarca kez şarkıyı tekrar tekrar söyledikten sonra- cam odadan çıktım ve derin bir nefes aldım. "Her şarkı böyle olacaksa ben yokum!" Şakayla karışık bir şekilde söylesem bile Paul'un bakışlarından korkmadığım söylenemezdi.
Masanın üzerinden aldığım muzu yerken uyumak üzereydim. Hareket etmek için komut beklemek zorundaydım ve kimse bana bir şey söylemediği için aptal gibi oturuyordum. Paul ve Scooter yanlarında Justin olmadan içeriye girdiğinde başımı kaldırdım.
Daha sonra ise bir kaç resmi iş hakkında konuşmaya başlamıştık.
Bu iş göründüğünden de uzun olacağa benziyordu.