Uyanıyorsun uyanır uyanmaz elin başucundaki sigara paketine gidiyor üçüncü denemende yakıyorsun sigaranı ve derin bir nefes çekiyorsun.Aynadaki görüntüne bakıyorsun ve saçlarının adeta bir uyum içerisinde sağa yatık olduğunu farkediyorsun ve bu seni anlamsızca mutlu ediyor.Bugün ne yapman gerektiğini düşünüyorsun ve herhangi bir şey yapmaman gerektiğinin dayanılmaz hafifliğiyle tekrar uykuya dalmaya çalışıyorsun fakat bunu becerebilen kişilerden değilsin.Artık aylaklık yapmıyorsun çünkü sadece zamanından çalanlar aylaklık yapabilir ve sen bu dünyanın zamana en çok ihtiyaç duyan kişisisin.Yüzünü yıkamaya kalkıyorsun aynadaki görüntün sende herhangi bir his uyandırmıyor kendin bile kabullendin artık.Tişörtünün kirli olması senin onu giyip dışarı çıkman için engel değil.Acıktığını farkediyorsun ve odayı terk ediyorsun.Kapının önündeki fatura dikkatini çekiyor ama bakmaya dahi lüzum görmüyorsun ne kadar farklı bir rakam olabilir ki? Üst komşunla karşılaşıyorsun selam veriyor sana sen yüzüne bakmakla yetiniyorsun ve istemsizce adam hakkında düşünmeye başlıyorsun yaşı gereği yapması muhtemel yaşam faaliyetlerini kafanda sıralıyorsun ama bunlar arasında sabahın bi vaktinde uykulu gözlerle dışarı çıkmak yok.O da senin gibi yalnız yaşıyor belki oda senin gibi sokağa sadece dışarıda hayatın devam edip etmediğini merak ettiği için çıkıyordur. Ama bu seni ilgilendirmez devam ediyorsun.
Bazen hayatı sonu gözükmeyen bir yola benzetiyorsun insanların da bu yolun sonu gözükmediği için onu sonsuz sandıklarını farkediyorsun ve istemsizce kendinin bu yoldaki konumunu düşünüyorsun bulabildiğin tek sonuç bozulmuş bir araba ve hayat yolunda ilerleyemiyorsun artık onun sana gelmesini bekliyorsun, kaçınılmaz sonun.
Önünden defalarca yolunu kaybetmişçesine geçtiğin dükkanların sahipleri sana anlamsız gözlerle bakıyorlar sen bakmıyorsun onların da sana bakmamasını istiyorsun senin hakkında yorum yapmamasını, yargılamamasını hatta seni görmemesini. Dünyanın insanlar olmasa ne kadar güzel bir yer olabileceğini farkediyorsun ama bu insansız dünyada tek başına yaşamak isteme bencilliğini yapmıyorsun kendine.
Artık sen de kabulleniyorsun bu hayatı bu şekilde yaşamayı.Kabullenmek insanın en çaresiz duygusu.Artık kitap okumak istemediğini kabulleniyorsun,artık izlediğin filmlerin senin üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını ve ölümü beklediğini kabulleniyorsun.Bu düşüncelerle artık açlığının geçtiğini farkediyorsun sanki dünya seni tüm iğrençliğiyle doyurmuş ve masadan kalkmanı bekliyor teşekkür etme kibarlığında bulunmadan evinin yolunu tutuyorsun.Apartman girişindeki pis koku seni sarmalıyor nerden geldiğini tahmin ediyorsun ikinci kattan çünkü apartmandaki tek aile onlar.Odana giriyorsun belirsiz bir yorgunluk hali var üzerinde eşyaların bıraktığın gibi neden öyle olmasın ki?Saatin tiktaklarını sayıyorsun onun da hayatının seninki gibi bir rutinden ibaret olduğunu farkediyorsun.
Gece oluyor ve sen hala ayaktasın pencerenden dışarı bakıyorsun yoldan geçen arabalar iyice azaldı bir araba geliyor karşı apartmanın önünde duruyor adam sertçe kapısını çarpıp iniyor bağırarak telefonla konuşuyor ve anahtarıyla evinin dış kapısını açıyor düşünüyorsun neden bu kadar sinirli diye. Kaybettiği toplantının buna sebep olduğuna inandırıyorsun kendini.Gece yaşama alışkanlığını edindiğinden beri bu pencere en büyük dostun sana dünyayı tüm çıplaklığıyla sunuyor .
Zaman geçiyor uyukluyorsun.Açık kitabını yanına masanın üzerine bırakıyorsun.Her şey puslu uğultulu.Soluman son derece düzenli.Tependeki duvarda oluşan çatlakların şekline bakıyorsun onlara bir anlam vermeye çalışıyorsun kafanda bir şeyler canlanıyor daha sonra bunun küçük bi ülkenin haritasına benzettiğini farkediyorsun.Acaba eve yerleşmeden de o çatlaklar var mıydı yoksa sen geldikten sonra mı oluştu? Belki üst kat komşunun basit bir su sızıntısı sebep olmuştur buna, bilmiyorsun.Düşünmekten uyumaya fırsat bulamıyorsun kafanda gün boyu yaptıkların var, en az iş yapan insan en çok iş yapan insandır gözlerini kapatıyorsun ve birdaha uyanmamak üzere sonsuz bir uykuya yatıyorsun.