İnsan, ne garip varlık. Şüphe eder , sorgular , inanır. Vazgeçer bazen , bazen de kopamaz sımsıkı bağlanır. İnsan denen varlığın çevresindekilere sımsıkı bağlandığı tek evre herhalde çocukluk olmalı. O kadar sorgusuz , bir o kadar korku kaynaklı , bir o kadar korkusuz.
Bu yüzden belki de çocukların , çocuk kalabilenlerin sevgisi , inancı her zaman daha samimi gelmiştir. O kadar safça inanırlar ve o kadar safça severler ki , en ufak kuşku duymazsınız sevgilerinden. O kadar içten anlatırlar ki inandıklarını , iki bacağınızdan ikisini de alsalar sizden , yürüyecekmiş hissine kapılırsınız, umutla tutarsınız ellerinden. Çocukların ve çocuk kalanların üzerimde her zaman böyle bir etkisi olmuştur. Dünyaya pembe bir tül ardından bakarlar. Deyimlerimize sığdırdığımız gibi , gülerler ağlanacak halimize , aslında bizden daha çok umursarlar her şeyi , ama yine de heyecanla beklerler iyi günleri , bir türlü kaldıramazlar gözlerindeki pembe perdeyi.
Çocuklar , çocuk kalabilenler. Defalarca tekrar etse insan bu kelimeyi , yine aynı şeyi hisseder , yine aynı sağlam inancı , yine aynı çocuksu sevgiyi. İki tatlı söze inananlar veya bir şekerle kandırılanlar , teoride ikisi de aynıdır benim için. Aynı saflığı ve temizliği taşırlar içlerinde. Bu dünyaya göre fazla iyidir çocuklar ve çocuk kalanlar.