Papatya
Perdeleri açıp sınıfın tekrar aydınlık olmasını sağladığım da içeri giren kişinin Olivin olduğunu fark ettik.
"Ah, dersi böldüğüm için özür dilerim Ametist," dedi Olivin kapı eşiğinde mahçup olan hırıltılı ses tonuyla konuşarak. "İzninle bir duyuru yapabilir miyim?" Diye ekledi.
"Elbette," dedim yapacağı duyuruyu sabırsızlıkla bekleyerek. Olivin sınıfın ortasına birkaç adım atarak ilerledi ve masanın üzerindeki Anka kuşu ile dolu olan kavanozu gördü.
"Ah, onun için üzülmeyin en yakın zamanda aramıza geri dönecek." Diye teselli de bulundu.
"Buna hiç şüphemiz yok," dedim gülümseyerek.
"Çocuklar sizden bugün için bir ricada bulunacağım. Boş vakitlerinizde papatya toplayarak yapacağımız sürprizin bir parçası olmak ister misiniz? Dnası değiştirilmemiş papatyalara ihtiyacımız var. Biliyorum onları bulmak biraz zor olacak ama başarabileceğinize inanıyorum. Bugün saat altıya kadar topladığınız papatyaları Finolaya bırakırsanız sevinirim. Dinlediğiniz için teşekkür ederim." Dedi Olivin ve ardından dersin bittiğini haber veren zil çaldı. Finolanın sesi tüm Siazemde yankılandı,
"Öğle yemeği on dakika sonra dağıtılacaktır."
Tüm öğrenciler yüzüme bakarken onları müjdeledim.
"Pekala, bana öyle bıkmış gibi bakmanızdan hoşlanmıyorum. Ders bitmiştir çıkabilirsiniz. Topladığınız papatyaları Finolaya bırakmayı unutmayın. En çok papatya toplayan kişiyi ödüllendireceğim."
Bütün öğrenciler teşekkür edip sınıfı birkaç dakikada boşalttı. Cinsiyetliler açıktığı için yemek sırasına doğru koşarken cinsiyetsizler tüm gün sınıfta oturmaktan elde ettikleri enerjiyi atmak için koşu yarışı yapmaya gitmişti.
Sınıfta bir şeyler söylememi bekleyen Olivina doğru yaklaşıp herkesin merak ettiği soruyu sordum.
"Tüm bu papatyalar ne için toplanacak acaba?"
Belirsiz bir şekilde sırıtan Olivin,
"Ne için olduğunu söylerim ama bir şartım var!"Dedi.
"Şartın nedir?"
"Bu bir sır! Bu yüzden bu sırrı hiç kimseye söylemeyeceğine dair bana söz vermelisin," dedi Olivin. Oysa bugüne kadar onunla aramda onlarca sır birikmişti ve ben kimseye tek kelime etmemiştim.
"Senin için fazlasıyla sır taşıyan biriyim, bana hala güvenmekte sorun yaşıyorsun demek. Çok ilginç." Dedim ilgisiz görünmeye çalışarak. Anka külünün olduğu kavanozu ve hayvanları taşlaştıran küreyi alıp sınıftan çıkmak için hazırlandım.
"Sana güvenmekte asla sorun yaşamadım," diye itirafta bulundu Olivin. Omuzumun üzerinden ona baktığımda doğruyu tüm gerçekliğiyle kavramıştım. Olivinin annesinin nasıl öldüğünü biliyordum, parmağının nasıl kesildiğini de ancak bu gerçekleri hiç kimseye anlamamıştım. Bunları bilmek bilinç altımın bir mucizesi olsa da Olivin, belkide bunları bilmemi hiç istememiş olabilirdi. Ancak bir şekilde öğrenmiştim işte."Mümkünse bana hep güven olur mu?"
Beni başıyla onaylayıp sürprizi açıkladı,
"Zedd, bugün Sagaya evlenme teklifi edecek ve bu yüzden benden yardım istedi. Akşam için güzel bir parti hazırlayacağız. Papatyalar partideki dekor için önemliymiş çünkü Saganın en çok sevdiği çiçek papatyaymış."
"Ya," dedim şaşırarak.
"Demek Saga en çok papatyaları seviyor. Bunu bilmiyordum." Dedim şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak. Aslında Saganın papatyaları sevmesine şaşırmamıştım,şaşırdığım şey Zeddin gerçekten Sagayla evlenmeyi düşünmesi ve onun için güzel bir parti düzenlemeye çalışmasıydı.
"Sence Saga bu evlilik teklifini kabul edecek mi? " Diye sordum.
Birkaç dakika düşündükten sonra başını iki yana salladı.
"Bilmiyorum," dedi.
"Herneyse , bende gidip biraz papatya toplayayım." Dedim.
"Aslında bana yardım eder misin demek için geldim. Kullanacağımız dekorlarda sana ihtiyacım var. Jade ve diğerlerindende yardım alırsak işimiz hemen biter. " diye tavsiyede bulundu. Olivinin yüz hatlarını inceleyerek,
"Olur yardım isteriz." Dedim.
"Teşekkür ederim Ametist," derken Olivinin sesi oldukça minnettardı.
"Rica ederim, sonra görüşürüz." Diyerek sınıftan ayrıldım. Öğleden sonra dersim yoktu annemide alıp papatya toplamaya gitmeyi planlıyordum. Tek katlı evime gittiğimde annemi bıraktığım gibi bulmuştum. Tek bir noktaya gözünü kırpmadan ruhsuz bir şekilde bakıyordu. Şakşakçı yorgunluktan koltuğun birinde uyuyakalmıştı. Gri ve parlak olan ellerimle annemin ellerini avuçlarımın arasına aldım ve fısıldadım. Fısıldarken bile sesim o kadar gürültülü çıkmıştı ki şakşakçı neredeyse uyanacaktı.
"Benimle papatya toplamaya gelir misin anne?"
Tepki yoktu, gözlerim dolsa da kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Annem nasıl bir travmaya girmişti böyle? Ve bu şoktan nasıl çıkacaktı? Bilmiyordum..
Annemi oturduğu koltuktan kaldırıp dışarı çıkardım yemek yiyen bütün cinsiyetlileri geride bırakıp kırlara doğru ilerledik. Akik ardımızdan bağırdı,
"Ametist,"
Ardıma baktığımda koşar adımlarla bize doğru yaklaştığını gördüm.
"Amestist,nereye gidiyorsunuz?" Diye sordu Akik meraklı kırmızı gözleriyle.
"Kırlara gidiyoruz. Papatya toplayıp temiz hava alacağız belki ona iyi gelir." Dedim annemi göstererek. Kendimce sıra dışı çözümler üretmeye çalışıyordum.
"Bende sizinle gelebilir miyim?" dedi Akik heyecanlı olan sesini bastırmaya çalışarak.
"Tabii." dedim yalnızca.~
Annem dağın yamacında oturup sıcak güneşin ve ılık rüzgarın tadını çıkarırken Akik ve ben dnası değiştirilmemiş papatya topluyorduk.
"Bunlar ne için?" Diye sordu Akik.
"Ne için olduğunu akşam göreceksin." Dedim kısaca. Topladığım papatyalardan bir taç yapıp annemin başına yerleştirdim. Annem solgun görünmesine rağmen hala güzeldi.
Papatyalar için merakını dizginleyen Akik konuyu değiştirmeyi bir şekilde başarmıştı.
"Sence baban nerede olabilir?"
"Annemin yanında böyle şeyler sormasan!" Diye kızdım Akike sinirli bir bakış atarak.
"Bizi duyabildiğini sanmıyorum Ametist," dedi Akik annemi işaret ederek ve ayağı kalkıp yürümeye başladı. Akik haklıydı, annem bizi duymuyordu. Dış dünyayla arasına öyle bir duvar örmüştü ki bizi ne duyabilir ne de görebilirdi.
"Babamın nerede olduğunu bilmiyorum." Dedim Akikin arkasından yürüyerek.
"Peki, sence baban geri dönecek mi?"
"Bilmiyorum," diyerek bir papatya daha kopardım.
"Annenin eskisi gibi olması için ne yapmalıyız?" Diye sordu ve ben bu sorunun cevabını biliyordum.
"Babamı bulmalıyız ama bu imkansız! Aylardır nerede olduğuna dair en ufak bir ip ucu bulamadık. Bildiğimiz tek şey babamın savaşın tam ortasında ortadan kaybolduğu. Ve bildiğimiz başka bir şey eğer dönmek isteseydi bu zamana kadar çoktan gelirdi. Demek ki halinden memnun." Dedim topladığım papatyaları deste haline getirerek.
Ilık rüzgar Akikin pelerinini savururken kokusunu burnuma ulaştırıyordu. Akik uzun zaman sonra ilk kez lavanta gibi güzel kokuyordu. Sanırım o artık kötü düşünce yapısından tamamen arınmış bir cinsiyetsizdi.
"Ya babanın başına bir şey geldiyse? Ya sandığımız gibi değilse? O zaman ne olacak? Belkide gidip onu aramalıyız."
"Belkide." Diye bildim sadece.
Evet, babamı aramalıydık ancak onu nerede aramalıydık? O, neredeydi?Papatyaları topladıktan sonra kasabamıza dönüp onları Finolaya teslim ettim. Annemi odasına götürüp üzerimi değiştirdim. Ders olmadığı zamanlarda tıpkı eskisi gibi sarı pelerin giyiniyordum. Hardal sarısı pelerinim bana kim olduğumu, nereden geldiğimi ve neler yaşadığımı hatırlatıyordu. Cinsiyetliler akşam yemeği için hazırlanırken Olivin ve ben diğer cinsiyetsizleri toparlayıp akşamki parti için hazırlıklara başladık. Okulun arka kısmındaki çim artık yeşil değildi. Her yer papatyalarla süslenmişti. Cinsiyetliler için hazırlanan ikram masaları, etrafı aydınlatan sokak lambaları ve geri kalan her şey papatyalarla süslenirken geceye damga vuracak dnası değiştirilmiş havai fişekleri tartışmaya başladık. Olivin papatya kadar sakin olan fişekleri tavsiye edip duruyordu,
''Bence sıradan havai fişekler kullanmalıyız. Bir anda gökyüzünde belirip yok olmalılar.'' dedi Olivin. ben ise her şey bu kadar sade iken gösterişten yana olmayı tercih ediyordum. ''Hayır, bence çeşitli figürlere dönüşebilen ve renk değiştirebilen havai fişekler kullanmalıyız.'' diye tavsiyede bulundum. Olivin itiraz etmeyi sürdürdü. Aramızdaki tartışma devam ederken Jeff yanımıza gelip,
"Bence de gösterişli fişekleri seçmelisiniz , Saga gösterişten hoşlanır. Çünkü o da her kadın gibi bir manyak!" Dedi. Şaşkınca Jeffe bakarak gülümsedim,
"Sürprizi biliyor musun?" Dedim.
"Elbette biliyorum. Zedd ve ben eski dostuz unuttun mu?" Diye sordu.
"Evet, haklısın." Dedim.
"Olivin , eğer işin bittiyse senden bir ricam var?' Dedi Jeff.
"Bu sıra herkesin bir ricası var." Diyerek araya girdim, Olivin güldü. Çünkü ne demek istediğimi en iyi anlayan kişi Olivindı.
"Dinliyorum Jeff," dedi Olivin.
"Hapishanede yiyecek bitmek üzere, mahkumların aç kalması pek umrumda değil ama kırk tırnak gardiyanlarının aç kalmasından hoşlanmıyorum. Menes ve Debbie bugün oraya yiyecek götürecekti ancak savunma sanatları dersinden sonra neredeyse sakat kaldılar. Tuvalete gidecek halleri bile yok. Hapishaneye yiyecek götürebilir misin?" Dedi.
"Ah," dedi Olivin düşünmeye devam ederek.
"İşimiz neredeyse bitmek üzere. Ama Olivin burada kalsa daha iyi olur çünkü bu organizasyonun şefi Olivin. Hapishaneye ben yiyecek götürürüm." Diye tavsiyede bulundum.
"Saçmalama, daha önce hiç gitmediğin bir yere seni tek başına gönderemeyiz. Sen burada kal Ametist, ben giderim." dedi Olivin korumacı bir tavır sergileyerek."Pekala, o halde birlikte gidiyoruz." Dedim gözlerimi Olivina dikerek.
"Tam bir baş belasısın." Dedi.
CİNSİYETSİZ olan dudaklarım hafifçe yukarı kıvrılırken, gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cinsiyetsiz ve Sulh Sırdaşlığı
FantasyZenon dünyasında dört sınıf vardır ve bu dört sınıfın her birinin kendine ait sembolü mevcuttur. Kupa sınıfı (♥) Maça sınıfı (♠) Karo sınıfı (◆) Sinek sınıfı (♣) Ametist, Sinek sınıfında yer alan bir çiftçi çocuğudur, Karo sınıfındaki bilim adamları...