Uyandığımda saat üçtü. Gecenin üçünde uyanmıştım. Kendimi kötü hissediyordum. İçimde garip bir his vardı. Karnım ağrıyordu. Galiba hasta olucaktım. Yaz vaktinde. Kendimi dışarı attım. Karnım aşırı derecede ağrırken bende yürümeye çalışıyordum. Temiz hava bana iyi geldi. Ağaç evden aşağıya indim. Yanımızda büyük bir gölet vardı. O göletin yanına geldim, iskele gibi bir yer vardı. Orada oturmaya başladım. Elimi yüzümü gölette yıkadım. Kendimi daha da iyi hissettim. Sabaha kadar orada oturdum.
Sabah saat 7 de ağaç eve doğru yürümeye başladım. Acaba işe gitmeli miydim. En sonunda gitmeye karar verdim. Ayrıca olayların sorumlusu ben değildim ki. Hepsi annemin suçuydu. O giysilerin havaya kalkması da benim suçum olamazdı. Eminim mantıklı bir açıklaması vardı. Eğer gidersem ağabeyimle daha geç konuşabilirdim. Konuşmak istemiyordum, sadece kafa dinlemek istiyordum. Tek istediğim buydu. Ağaç eve çıktığımda ağabeyime baktım. Hala daha uyuyordu. Bunu fırsat bilerek odama çıktım. Duşumu aldım ve giysilerimi giydim. Turkuaz salaş bir bluz ve siyah kot pantolon seçtim. Saçımı da salaş şekilde ördüm. En son da iş önlüğümü giyerek yola çıktım. Ağabeyime de bir not bıraktım. Notta "ben erken çıktım." Yazıyordu.
İşe vardım. Hiçkimse bana bakmıyordu. Sanki dün hiçbirşey olmamış gibi. Kendi kendime "neyse"dedim. Tezgaha geçtim. Henüz mağaza açılmamıştı. Sandalyeme oturup dergimi yavaşça okumaya başladım. Dergimi okurken mağaza çalışanlarından biri yanıma gelip "Patron seni çağırıyor Alex" dedi. Bu Anna'ydı. "Tamam" dedim. Niçin çağırdığını biliyordum. Oflayıp müdür odasına kadar yürüdüm. Odaya yaklaştım. Kovulacağımı biliyordum. Odanın kapısını çaldım. "Gel" dendi. Odaya yavaş adımlarla girdim. Ellerim titriyordu. Masanın yanındaki koltuğa oturdum. Müdür konuşmaya başladı. "Alex, dünkü olayla ilgili konuşmak istiyorum" sanki ben bunu anlayamacağım. "Evet" dedim. Sesim titriyordu. "Ne olduğunu bana anlatır mısın?" Daha ağabeyime bile anlatmamıştım bunu. Nasıl müdürüme anlatabilirdim ki. "Bir kaç aile sorunumuz var" demekle yetindim. Olayın hepsini anlatacak değildim. Sadece kısa bir özet geçtim. "Ben onu kahsetmiyorum." Ne diyordu. Giysilerin nasıl havaya kalktığı hakkında hiç bir fikrim yoktu. Ben yapmamıştım. En azından öyle düşünüyorum. Hiçbir fikrim yokmuş gibi "Neyi?" Dedim. "Giysilerin havaya kalkmasını" "Hiçbir fikrim yok. Nasıl olduğunu bilmiyorum. Ben yaptığımdan emin değilim. Eminim mantıklı bir açıklaması vardır." "Tamam" dedi. "İşine dönebilirsin." Kapıya doğru yürüdüm. En sonunda lanet odadan çıkmıştım. Tezgaha doğru yöneldim. O gün de çalışarak geçti.
En sonunda eve geldim. Odama geçtim. Kendimi yatağa attım. Çok yorulmuştum. Ağabeyim daha gelmemişti. Rahat bir şeyler giydim. Gözlerimi kapattım. Derin bir uykuya daldım.
Uyandığımda yemek kokuları geliyordu. Koşarak mutfağa gittim. İşte o an gözlerime inanamadım. Mutfak darmadağındı. Ve orada olan kişi ağabeyimdi. "Naptın sen?" Dedim. Ağabeyim "Yemek yapıyorum." Dedi. "Buraya sen toplayacaksın. Naptın sen buraya. Mutfak mutfaklıktan çıkmış. Acıktığını söyleseydin ben yapardım." "Sana da iyilik yapılmıyor." "Abi ne iyiliği, bunların hepsini ben toparlıyorum. Baksana etrafına." Ağabeyim bir an durdu. "Olsun beraber toplarız." Tek başına yapamayacağını tahmin etmiştim. "E hadi o zaman." Birlikte temizliğe başladık. Bitirdiğimizde saat 10du. Tam olarak 2 saat temizlik yapmıştık ve bitmiş haldeydik. Karnımın aç olduğunu hissettim. "Madem yemek yaptın yiyelim o zaman." Dedim. Masaya oturduk. Yemekte domates soslu makarna ve makoron vardı. Tabaklarımıza yemekleri koyduk. İlk kaşığı ben aldım. Bu kesinlikle beklediğim sonuç değildi. Makarna aşırı tuzlu, hamur halini almış ve sosu çiğdi. "Bırak şunu" dedim. Hayatımda yediğim en kötü yemek buydu. Ağabeyime baktım. Gerçekten de yiyiyor. Her an kusabilirdim. "Ne var?" Dedi. "Bu yenilecek bir şey değil. Hasta oluruz, bırak şunu. Ben başka bir şey yaparım." "Gerek yok ben yerim" ve gerçekten yiyordu. Kendime tost yaptım. Sıra tatlıya gelmişti. Makarnadan sonra o tatlıyı yiyeceğimi sanmam. Ben düşünürken ağabeyim ağzıma bir makoron koydu. Makarna gibi değildi. Tadı harikaydı. Makaronları yemeğe başladım. Sonra derin bir uykuya daldım.
Sabah kalktığımda saat 10du. İşe geç kalmıştım. Hemen giyindim. Ağabeyim de kalkmıştı.
"Bugün cumartesi"
Nasıl unuturum. Bugün tatildi. Tekrar yatağıma yöneldim. Kapıdayken ağabeyim kolumdan tuttu.
"Ne olduğunu anlatmıyacak mısın?""Neyi?"
"2 gün önce olanları."
"Anlatmak istemiyorum."
"Ben istiyorum."
"Abi anlatmak istemiyorum. "
Ağabeyim kolumu tuttu. Bağırdım."Sana anlatmak istemiyorum dedim."
Musluktan sular akmaya başladı. Ayrıca ocaktan ateşler çıkıyordu. Ağabeyim musluğu kapattı ve ocaktaki ateşi söndürdü."Bu kadar erken olmamalıydı" Ağabeyim içinden sürekli bu kelimeleri tekrar ediyordu. Ben ise korkmuştum.
"Abi neler oluyor."
Ağabeyim bir an durdu. Anlatsam mı anlatmasam mı diye düşünüyordu.
"Bana anlatabilirsin. ""Anlatabilirim elvette ama"
"Ama ne?"
"Endişeleniyorum."
"Endişelenme."
"Bak Alex bilmediğin şeyler var. Bunu kaldırabilir misin bilmiyorum."
"Kaldırabilirim. "
"Bak Alex bizim ailemiz gerçek değil. Yani evlatlığız. Ama yine de kardeşiz. Neden bilmiyorum ama böyle tuhaf güçlerimiz var. Benim de geçen yıl senin gibi olmuştu. Ama artık kontrol edebiliyorum. Senin güçlerin daha farklı, daha güçlü."
Ağlıyordum. Bu olayı sindirmem gerekiyor. Titriyordum. Benim ailem gerçek değildi ve tuhaf şeyler oluyordu. Odama gittim, kapıyı kilitledim. Abim peşimde gelmiyordu. Olayı sindirmemi bekliyor olabilir.