8. BÖLÜM

47 1 0
                                    

Mağaraya ilk adımımı attım.
******
Bu korkunç sesler de neydi böyle. Sanki birisi çığlık atıyordu ve o çığlık susmak bilmiyordu. O kadar çok gürültülü bir çığlık değildi ama çok sessiz de değildi. Bu ses kulağımı tırmalıyordu. Korkmuyor değildim. Ama anlamadığım bir şey vardı. Neden bu sesler dışarıdan duyulmuyordu. Aslında buna şaşırmamam gerekiyordu. Çünkü içerisi dışarısı gibi değildi. Daha karanlık, korkutucu,rutubetli ve nemli.

Bir adım daha attım. Bu ikinci adımımdı. Yavaş ilerliyordum çünkü bir şey olacağından korkuyordum. Her an önüme beni öldürecek olan canlılar çıkabilirdi. Tuzaklar olabilirdi. Aklıma binlerce teori geliyordu. Bu teoriler mantıksız dı ama burada ne mantıklıydı ki. "Deliler ülkesi" diye aklımdan geçirdim.
Aklıma çok fazla kötü olaylar geliyor. Belkide taş tuzak olmayan yere gelmiştir. Yada ağırlığı yetmemiştir. Bunları göz önüne almamıştım. Evet her an bunlar olabilirdi, ölebilirdim.

Ne kadar salağım. Bunların hiç birini düşünmemiştim. Attığım bir adım benim ölümüm olabilirdi. Kesinlikle geri dönmeliydim. Ama oradakilere ne diyecektim. " Bir mağara buldum ve girmeye korktum. O yüzden geri döndüm" mü diyecektim. Hemen bir karar vermeliydim.

Yaklaşık iki dakika kadar aynı yerde öylece dikilip düşündüm. En sonunda mağaradan çıkmaya karar verdim. Bu kararımdaki en büyük etken ise benim ölme ihtimalim olmasıydıdı.

Mağaranın çıkışına doğru döndüm. Aslında kapı pek uzağımda değildi. Bir kaç adımımda dışarıda olurdum. Çok heyecanlıydım.

Artık hareket etmem gerekiyordu. Bir adım attım. Büyük bir gürültüyle mağaradan tek çıkış yolum kapandı. Artık karanlıkta tek bir meşale ile kaldım. Ne kadar becerikliyim.
Tek çarem yoluma devam etmemdi. Eğer burada kalırsam açlıktan ve susuzluktan ölebilirdim ve şu an çok acıkmıştım. Yolda gelirken bize bir şeyler ikram etmişlerdi ama yememiştim. Abim yedi. Olamaz abim orada kaldı. Tek başına. Eminim başının çaresine bakar. Benim buradan nasıl çıkacağımı düşünmem lazım.
İlerlemem lazım. Burada biraz daha kalırsam delirebilirdim. Korkmamam lazım. Korkarsam her şey daha kötü olacak.

Meşaleye uzandım. Ellerimle yavaşça tuttum. Hızlı olmaya çalışarak ilerlemeye başladım.
Mağaranın içine doğru ilerledikçe korkum daha da artıyordu.
Mağara çok fazla genişti. Sarkıklar mağaraya korkunç bir hava veriyordu.
Mağaranın sonuna gelmiştim ve hiç bir şey yoktu. Sarkıklar, su, taş hiç bir şey yokki ben çok susamıştım-. Sadece karşımdaki duvar. Bir işaret olmalıydı. Hangi insan boş bir mağaraya şifre ve meşale koyar. Daha fazla incelemeliydim. Ben insanların göremediği şeyleri görmeliydim. Farklı düşünmeliydim.
Taştan duvara doğru yaklaştım. Elimi o duvara değdirdim. Soğuk ve ıslak. Mantıksız bir şey vardı. Bu duvar ıslak olamazdı. Bunun ıslak olması için şu kaynağının olması gerekirdi. O zaman burada su olabilirdi.
Etrafta taştaki ıslaklık hariç suya dair hiçbir iz yoktu. Duvarın arkasında olmalıydı. Benim de duvarı kırmam lazımdı.
Elime yerden bir taş aldım ve onu hızla duvara attım. Duvar şimdiden çatlamıştı. Ya duvar çok narindi ya da ben çok güçlüydüm. Taşı tekrardan elime alıp attım. Bunu bir kaç kere tekrarladım.
Yapamıyordum. Taşı het duvara Attığım da umudum daha da tükeniyordu. Son bir kez elime aldım ve hızla duvara attım. Duvar yavaş yavaş kırılıyordu. Kırık yerlerinden de su akıyordu. Demek ki tahminim doğru.
Su çok hızlı akıyordu. Duvar daha çok kırılmıştı. Tahminim den fazla su vardı. Bir şey yapmazsam boğularak ölürdüm.
Elimden bir şey gelmiyordu. Duvarın kırılmasına çok az kalmıştı. Bense sadece oturuyordum. Sessizdim, korkmuyordum. Duvardan bir ses duydum. Galiba patlayacaktı. Umursamayarak oturmaya devam ettim. Duvara tekrar baktım. Birazdan patlardı.
Ayağa kalktım. Kalkar kalkmaz duvar kırılmıştı. Gözlerimi kapattım. Ama bir aksilik vardı. Islak değildim ve nefes alıyordum. Gözlerimi yavaşça açtım. Sanki üzerimde beni koruyan bir kalkan vardı. Su etrafımdan akıp geçiyordu.
Bu imkânsızdı.

KEŞFEDİLMEMİŞ GÜÇLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin