chris
''Bir hafta oldu hala gelmedi!''
Annemin sesini duyunca irkilmiştim. İşler beni yormuştu ve etrafa dikkat etmiyordum. Demek bir haftadır bu odada sıkışıp kalmıştım. Üstelik işlerin daha yarısı bitmişti. Bir haftanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım.
Annemin sesinden Sara için endişelendiği anlaşılıyordu. Benim aksime korkmuşa da benziyordu. Sara gelmemiş olabilirdi ama ben onun için üzülmüyordum. Kendi başının çaresine bakabilirdi. Saray işlerini bitirir bitirmez Sara'yı aramayı düşünüyordum ama bakılırsa işler bir haftadan uzun sürmüştü. Ben burada yokken çok şey olmuş, benim bunları tek tek öğrenmem lazımdı. Yani bu uzun sürecekti. Halk ile ilgili sorunlar da vardı. Onlarla da ilgilenmeliydim. O sırada da Sara'yı ihmal etmiş olmalıydım. Onu bulup buraya getireceğim daha sonra şehri gezdirip onu burada kalmaya ikna edecektim ki bu çok zordu. Sara'nın hala dönmemesine de inanamıyordum. Kardeşim bir hafta boyunca yiyeceği içeceği yatacak yeri nereden bulmuş da kalmış. Kesin bir şeyler karıştırıyordu.''Bugün aramaya giderim.''
''Neden kendisi gelmedi? Gelir demiştim.''
annem üzgün gözlerle yanıma oturdu.
''Bilmem. Galiba yaşayabilecek bir yer buldu. Ben pes edeceğini sanıyordum. ''
''Şehirde öyle bir yer yok.''
''O bulur. Sen hiç merak etme anne. Muhafızlara da haber veririz ben de Sara'yı ararım. Ona bir şey olmaz. Hatta şimdi gidiyorum. Saray işlerinin yarısı bitti artık diğer kardeşlerim diğer yarısına baksın.''
''Tamam. Onu çabuk bulun.''
''Bulucağım.''
Hemen bir muhafıza diğerleriyle Sara'yı aramak için emir verdim. Bende kendi başıma aramayı düşünüyordum. Fakat her şey düşündüğüm gibi olmadı.
"Ben de gelmek istiyorum."
*****
Alex
---------
"Sessiz ol!""Ben sessizim. "
Issız ve karanlık olan yolda sadece dört kişiydik. Büyü sesleri giderek netleşirken yaptıklarımızın doğru olup olmadığını düşünüyorduk. Bu delilikti. Kendimizi öldürebilirdik. Bana garip gelen tek şey bunların hepsini benim planlamış olmamdı.
"Geldik"
Nefes nefese uyanmıştım. Gördüğüm rüyaya hiç anlam veremiyordum. Ben nereye gittiğimi bilmiyor aynı zamanda biliyor gibiydim. O kadar tuhaf bir histi ki. Üstelik olayı bilmezken korkuyordum. Ama sadece rüyaydı. Anlamsız bir rüya.
Artık yürüyüp etrafı keşfetmeliydim. Burada öylece oturup sonsuza kadar kalamazdım. Gerinip ayağa kalkınca hemen yürümeye başladım. Sırtım acısıyla etrafa göz gezdirdim. Etrafta pek bir şey gözükmüyordu. Çok fazla net de göremiyordum. Kırılan duvarın yanına gitmek en mantıklısıydı. Duvarın ardında mutlaka bir yer olmalıydı. Duvara doğru yürürken meraklanmaya başlamıştım.
Duvarın yanındaydım ve sivri taşlar yürürken ayağımı acıtıyordu. Artık sınırdan geçebilirdim.
Duvarın kırıldığı yerden geçince dizlerimin üzerindeydim. Her yanımda kan ve duyduğum acı etrafı kontrol etmeme engel oluyordu. Kollarımdaki kesikler ayağımdaki yaralar canımı daha çok acıtıyordu. Öyle dakikalarca bekledim.
Yaralarımın acısı biraz daha hafiflemişti. Artık yürüyebilirdim.
Oturduğum yerden etrafa bakınca oturduğum yerin çimenlik olduğunu fark etmiştim. Su yoktu, kalkan yoktu. Etrafımda ağaçlar vardı ama yukarıda güneş yerine taş duvar vardı. Buranın mağara olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Mağaranın içinde mağara vardı. Ya da yanında o duvarı kırdığım için... Benim anlayamadığım bu duvarın içinden su çıkmıştı. Nasıl ağaçlar olabilirdi."Burası nasılmış bakalım bakalım."