Chiris
**********
Kardeşim ormana doğru koşuyordu. Aslında bunu normal bile karşılayabilirdim çünkü gerçek geçmişini öğrenmişti. Gerçek hayatını. Kim olsa böyle davranırdı. Onun burayı kabul edeceğini de sanmıyorum. Moskovayı seviyordu arkadaşları, okulu her şeyi oradaydı. Yeni bir hayata alışamazdı artık. Ama alışmak zorundaydı. Artık geri dönemezdi.
Kardeşim her zaman güvene ve dürüstlüğe önem vermişti. Nedenini bilmiyorum ama öyleydi. Eğer her şeyi bildiğimi ve ona anlatmadığımı öğrenirse bana asla güvenemezdi, bana inanmazdı. Ona bildiklerimi söyleyemezdim.
Yakında gelir diye düşünüyordum. Ormanda ne kadar vakit geçirebilirdi ki. En fazla 3 gün. Zaten her zaman doğayı seven birisiydi. Kendi başının çaresine bakardı.''Her şeye alışması ne kadar sürer?''
Bunu söyleyen annemdi. Sara'nın, benim ve diğer kardeşlerimizin annesi. Sara kabul etmese bile.
''Bilmiyorum. Ama çabuk kabul etmeyecektir. Zor affeder.''
'' Tahminin ne kadar?''
''Sara güvene ve dürüstlüğe önem veren birisi. Günler, haftalar hatta aylar bile sürebilir. Belli olmaz.''
''Gerçekten o kadar uzun sürebilir mi?'
''Daha fazlası bile olabilir''
''Buraya ne zaman döner?''
''Ne zaman çaresiz kaldığında. Yani en geç 2- 3 gün ''
''Daha erken gelmesi için herhangi bir şey yapabilir miyiz?''
'' Zorla getirebiliriz ki bunu iyi karşılayacağını sanmam. Kendi haline bırakırsak daha iyi. Mutlaka geri döner. İnsanın böyle gerçeklere hemen alışmasını bekleyemezsin. Hele Sara'dan asla.''
''Onu bırakmak zorundaydık. Onu öldürürlerdi.''
''Biliyorum ama ona daha erken söylemeliydik. Bana yaptığınız gibi.''
''Dediğim gibi söyleyemezdik. Başını derde sokabilirdi.''
''Bence bunu Sara ile konuşursanız daha iyi olabilir. Aranıza karışmak istemem''
''Sen abisisin''
''Evet ama bu anne ile kız arasına girmem için bir sebep değil.''
''Tamam senle tartışmak istemiyorum. Yorgun olmalısın. İçeri girip bir şeyler ye.''
"İtirazım olmaz"
Görkemli şatodan içeri girdim. Merdivenler beyaza yakın mavi renkteydi. Kenarlıkları altın ve gümüş desenler ile süslenmişti. O desenlerde su topluluğunun isimleri yazardı. Bu yazıları dikkatli bakarsak okuyabiliyorduk ki bu çok zordu. Ne kadar insan varsa yazılar o kadar çok küçük oluyordu.
Merdivenlerden yukarı çıkmaya devam ettim. Uzun merdivenlerin en sonuna geldiğimde yukarıda bir tablo duruyordu. Bu tabloyu çok seviyordum. Su kraliyet ailesinin isimleri bu tabloda yazardı. Benim annemin babamın ve Sara hariç kardeşlerimin ismi. Sara'nın isminin neden yazmadığını hiç anlayamazdım. O da benim kardeşimdi. Onun da adının yazması lazımdı. Kardeşlerim de benim gibi merak ediyordu. Annem ise bunun nedenini hiç açıklamamıştı."Neden Sara'nın ismi yazmıyor? Oda benim kardeşim. "
"Bunu söyliyemem."
Büyük salondan içeri doğru yürüdüm. Gümüş avize salonun ortasını aydınlatıyordu. O kadar çok parlaktı ki parlaklığından ona bakamıyordum. Biraz daha yürüdükten sonra geniş olan salonu arkamızda bırakmıştık. Bir kapıdan içeri girdik. Önümde 3 merdiven duruyordu. Odama gidip dinlenmem lazımdı ve ben daha odamın yerini bile bilmiyordum.
"Anne! Odam nerede? "
"Beni takip et"
Annemin peşine takıldım. Uzun merdivenlerin birisine girdik çıkmaya başladık.