Başımın üstündeki sesleri işitmemle başladı her şey. Hiçbir şey hissedemiyorum. Ne bir acı, ne de bir duygu. Sanki vücudum yaşamayı bitirmiş gibiydim, ölü gibi...
Yakınımda duyduğum sese dikkat kesiliyorum. Kendimi biraz daha zorlayınca bu huzur dolu sesi tanıyorum. Tobias.
Her ne kadar kalbimi kırıp, kendime olan güvenimi yitirmemi sağlamış olsa da, burada olduğunu bilmek mutlu ediyor beni. Hala beni merak ediyor. Beni hala seviyor...Üstümdeki sesleri anlayabilmek için pür dikkat kesiliyorum.
"Şuan hala komada." Diyor birisi. Büyük ihtimalle doktor ve benim için söylüyor bunu."Ne zaman uyanacak peki?" Diyor Tobias. Buradayım, uyandığım, seni duyabiliyorum demek istiyorum. Bütün kuvvetimi toplayıp gözlerimi açmaya çalışıyorum ama hiçbir şey olmuyor. Bir kıpırtı dahi...
"Bakın bunun için size tam bir zaman veremem. Çok ağır ameliyatlar geçirdi. Ve..."
"Ve ne?" Diye adete kükrüyor Tobias. "Söylemediğiniz bir şey mi var hala?"
"Söylemem gereken bir şey daha var,evet. Ama daha çok bir soru. Sevgilinizin hamile olduğunu biliyormuydunuz?"
Ne!?? Ben hamilemiyim!? Ben!? Nasıl olur?
"T-Tris hamile mi?" Diyor Tobias. En az benim kadar şaşırmış durumda.
"Artık değil."
"Ne demek artık değil!? Az önce siz söylediniz, şimdide ne dediğinizin farkında mısınız!??"
"Oldukça farkındayım. Sevgiliniz 1.5 aylık hamileymiş. Ve kaza sırasında bebek düşmüş. Ki muhtemelen bundan onun bile bir haberi yok. Bizimde son anda dikkatimizi çekti. Eğer biraz daha geç kalsaydık farkında olmakta, bebek anneyi de zehirlerdi ve hiç geri dönüş olmayabilirdi."
"Benim yüzümden! Bebeğimizi kaybetmemizde, Tris'in şuan ki durumuda... Her şey benim hatam. Yanında olmam gerekirdi."
Ne düşüneceğimi bilemez haldeyim. Ben hamile miydim? Ve bebeğimizi kayıp mı ettik!?
Bir insan bilmediği, hatta hissetmediği şey için üzülebilir mi? Şuan tam da bunları yaşıyorum. Bilmediğim, hissetmediğim bir varlık için içim açıyor. Ama o benim bebeğimdi, bizim bebeğimizdi! Ve ben ona sahip çıkamadım. Onu koruyamadım...
Birkaç adım sesi işitiyorum ve ardından sandalyenin çekiliş sesi.
Tobias yanıma oturuyor. Anında bir suçluluk kaplıyor içimi. Ben uyanırsam, ki o bile meçhul, onun yüzüne nasıl bakarım? Bebeğimize sahip çıkamadım ben! Belki o, kapıyı çekip gitmeseydi, kalsaydı, beni hiç yanlız bırakmayıp, kendini affettirseydi, o kadar fevri haraket etmeseydik şuan burada bu şekilde değil, evimizde bebeğimizin hayalini kuruyor olurduk..."Hepsi benim hatam... Bırakmamalıydım seni. O zaman içimizi döküp, bağırıp kırsaydık belki birbirimizi. Ama asla ayrılmasaydık..."
Derin bir nefes alıyor Tobias. Sonra bir hıçkırık sesi işitiyorum. Ağlıyor muydu?
"Tris, biliyorum yapması zor ama ne olur affet beni? Biliyorum, bebeğimizi kaybettik. Ama lütfen bırakma beni tekrar. Aç gözlerini! Yalnızlıkla cezalandırma beni, hele de sensizlikle... Yalvarıyorum sana, uyan. Tekrar başlayalım, çok geç değil hiçbir şey için. Lütfen!"
Eğilip alnıma bir öpücük bırakıyor. Sonra tekrar adım sesleri, tekrar yalnızlık...
***********
Büyük bir acıyla açıyorum gözlerimi. Önceki uyanışımın aksine her yerimden iğne batıyor adeta. Korkak haraketlerle göz kapaklarımı titretiyorum. Parlak beyaz ışık doluyor aniden gözlerimin içine. Bir iki kırpıştırmadan sonra alışıyorum ama. Kafamı çevirmeye çalışıyorum fakat felaket bir acı saplanıyor. Yaptığım harekete sızlanırken, birinin bana bakmaya gelmesini umut ediyorum ki o sırada kapım açılıyor ve içeriye Christina giriyor. İlk önce hüzünlü hüzünlü bakıyor suratıma, fakat hemen sonra anlıyor ve koşarak yanıma geliyor.
"Tris!! Uyanmışsın! Sonunda. Şükürler olsun! Ben hemen Tobias'ı çağırıyorum tamam mı? Bir yere kaybolma!"
Gözlerimi kapayıp açarak onaylıyorum onu.
Biraz sonra aniden içeri Tobias geliyor.
"Tris! Uyanmışsın! Nasıl hissediyorsun? Acın varmı?""Hastayı sıkmayalım lütfen! Evet, Tris. Şimdi sana şuanki durumunu öğrenmek için sorular soracağım. Evet demek istediğinde gözlerini kapat aç, hayırda da kıpırdatma. Anlaştık mı?"
Gözlerimi kapayıp açarak yanıtladım bunu.
"Ağrın olduğunu biliyorum ama bunu bir şiddete vursaydık, kaçıncı derecede olurdu?"
Doktor birden ona kadar saymaya başladı. Dokuza gelince gözümü kapadım. Fiziksel olarak acaip derecede acı çekiyordum, evet. Ama ruhsal olarak ve kalbimin çektiği acı 10'a tekabül ediyordu. Hatta daha fazlasına...
"Seni anlıyorum. Şimdi hemşirelere ağrı kesici yapmalarını söyleyeceğim. Onlar seni tekrar uyutacaktır. Uyandıktan sonra ciğerilerinin durumuna bakarız, iyilerse kendini yormadan konuşmana izin verebilirim. Şimdilik bu kadar. Her saat başı kontrol edileceksin. Yeniden geçmiş olsun." Diyerek çıktı odadan.
Arkasından Christina bana burukça gülümseyip, Tobias'a bakıp kafasını sallayarak çıkıyor odadan.
Kafamı Tobias'a çeviriyorum. Gözlerinde heyecan,umut,hayalkırıklığı ve özlem dolu bakışlar seziyorum. Dolu dolu bakıyor bana. Eğilip dudaklarını önce elime, ardından anlıma bastırıyor.
Bende o sırada gözümdeki yaşı serbest bırakıyorum...*********
Işte karşınızda yeni bölüm. Hikayenin geciktiğini düşünenleriniz var biliyorum. Ama okuldan ve derslerden başımı kaldırmak gerçekten zor. Kendime ayiracak vakti zor buluyorum ki oda watpadd da geçiyor zaten. Haftada bir bolum yayınlamak benim için en uygunu.
Bölümlerin kısa olduğunu da düşünüyorsanız, ben diğer hikayelerde bile cok uzun bolum olunca artık okumaktan yoruluyorum. Tam dozunda bir uzunlukta bence bölümler.
Umarım gidişat hoşunuza gidiyordur. Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Hepinize teşekkürlerr ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Everything Has Changed - Uyumsuz FanFiction
FanfictionUyumsuz serisi hiç de istenilen gibi bitmedi değil mi ? Peki bu son hayranlar tarafından istenilen şekilde tekrar yazılsa... Eğer sizde benim gibi Tris&Tobias aşkının ölümsüz olması gerektigini düşünüyorsanız bir göz atın derim:)