KAHVALTI

374 133 20
                                    

Medya da: Meriç ve Miraç

Kalbim gerçekten nasıl atacağını unutmuştu sanırım. "Ö-zür di-" zaten zar zor kuracağım bir cümleyi Aypars sert bir şekilde bölerek "Bir kez daha özür dilersen" cümleyi devam ettirmesine gerek yoktu içindeki tehditi yeterince anlamıştım.
Hala aynı pozisyonda durmamız beni rahatsız ederken gözlerimi kaçırdım ve sessiz bir şekilde mırıldandım "Ben odama gitsem iyi olur" belimde ki ellerini yavaşça çekti, bu tam bir işkence gibiydi. Dokunduğu yerlerin alev aldığını sandım. Sanki ellerinde bir ateş topu varmış da değdikçe yakıyormuş gibi birşey.
Bana hiç bakmadan arkasını dönerek odasına girdi. Bende kendimi odama attım ve derin derin nefesler almaya başladım. Neden heyecanlanıyordum bu kadar, daha önce hiç böyle şeyler hissetmemiştim ve bu gerçekten can sıkıcıydı.
Ah! kahretsin gün doğumuna daha çok vardı. Saat henüz 02:16 ydı. Ne yapacağımı düşünürken hemen karşımda duran kitaplığa yöneldim, biraz kitap okumak hiç fena olmaz..
☆☆☆

"Aman Allah'ım öldük de cennete mi düştük" duyduğum sesle yavaşça arkamı dönerek sesin sahibine baktım. Şu ikizler, acaba karşımda ki Miraç mıydı yoksa Meriç mi ?
Neyse canım ne önemi var ki, aynı onun gibi şakaya vurarak "Hayır Meriç ölmedik ve hala evdeyiz" dedim.
Hafif bir kahkaha attı ve "Sen iste yeter ki fıstık, şu sofradan sonra senin için Meriç bile olurum" evet kurduğu cümleyle karşımdakinin Miraç olduğunu anlamıs oldum.
"Kusura bakma ben hala alışamadım, ikinizi karıştırıyorum, çok benziyorsunuz napim" ukala bir sırıtışla "İkiz olduğumuz için olmasın o benzeme" söylediği şeyle gözlerimi devirerek " Neyse çayı demleyip geliyorum, diğerleri gelmeden sakın elini birşeye sürme"
Ellerini teslim olurcasına kaldırıp "Söz tek lokma dahi almayacağım fıstık" ona kocaman gülümseyerek mutfağa doğru ilerledim.
Hayat bu sefer benden yanaydı sanırım her ne kadar bu evde yalanlarımla kalmış olsam da bu insanlar cok iyilerdi ve ben şimdiden onları kaybetmekten korkuyordum.
İcerden gelen seslerle diğerlerinin de kalktığını anladım.
Salondaki masaya doğru ilerledim ve konuşmalarını büyük bir zevkle dinlemeye başladım.
"Yok artık Miraç kahvaltı mı hazırladın? Hayırdır oğlum kafana ne düştü söyle çabuk" Hakanın keyifli çıkan sesi, kahvaltı sofrası hazırlamakta doğru bir karar verdiğimi göstermiş oldu, çünkü gerçekten tereddütte kalmıştım dün geceden sonra mutfağı kullanmak da.
Miraç ayağa kalkıp elini omzuma koyarak beni kendine doğru çekti ani den ensemdeki acıyla hafif bir şekilde yüzümü buruşturdum. İyilesmiş olsam da oradaki dikişler hala canımı yakmaya yetiyor.
Durumu fark eden Burak endişeyle yanıma gelip beni nazikçe Miraç'ın kolunun altından çekti "Dikkat etsene oğlum! canını yaktın." dedi ve bana dönerek "İyi misin" diye sordu, onu başımla onayladım.
"Affedersin abi unuttum, özür dilerim fıstık canını yakmak istememiştim" Miraç'ın üzgün ifadesine bakıp genişçe gülümsedim "Önemli degil biran geldi ve geçti, hadi başlayın çayı alıp geliyorum" tam gidecektim ki "Sen otur bakalım. Anlaşılan kahvaltı senden zaten Miraç dan beklemek hataydı. Ben getiririm" Hakan'ın önümü kesmesiyle arkamı dönüp boşta kalan yere oturdum. Kafamı kaldırdığım da Aypars'ın dikkatlice beni izlediğini fark ettim.
Gene hoşuna gitmeyecek birşey mi yapmıştım ki ne yani beğenmemiş miydi?
'Hepsi beğendi sen bir tek onun beğenmemesine mi takıldın yani'
'Evet'
'Hmm neden etkileniyorsun değil mi ondan'
'Ev-ahh kapa çeneni! iç ses falan dinlemicem sonsuza dek susturacağım seni'
'Bu imkansız biliyorsun değil mi' iç sesime gözlerimi devirdim ve kahvaltıma odaklandım. Herkes keyifle kahvaltısını yapıyordu.
Buz kütlesi hariç, oda yiyordu fakat keyifli olduğu söylenemez.
Aman kendisi bilir boşuna buz kütlesi demiyorum ben bu çocuga.




















Siz ce Aypars neden böyle davranıyor kafasındakiler neler.
Çisem ne zaman hatırladığını söyleyecek daha güzel ve heyecanlı bölümler sizlerle olacak merak etmeyin :-)

KİRLİ BEDELLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin