KÜÇÜK KIZ KARDEŞ

383 124 24
                                    

'Kız kardeşimin kokusu' bu kadar mı bağlanmıştı bana. Söylediği cümle ile hareketsiz bir şekilde durmaya devam ettim. Hala sarılmaya devam ederken
"Tıpkı onun gibi kokuyorsun, cennetten bahşedilmiş bir gül misali. Kokusunu yıllar geçmiş olmasına rağmen hala unutamadım küçük"
kimden bahsettiğini anlayamamıştım. Beni hafifçe kendinden uzaklaştırdı, bakışlarımız buluştuğun da yüzünde acı bir tebessüm gördüm. Belli ki oda birçok şey yaşamıştı.

Ellerini yüzüme yerleştirerek "Bakışların bile bana kız kardeşimi hatırlatıyor küçük. Onun kadar saf ve masum" söylediği sözler kalbimin en derinine dokunurken, kimden bahsettiğini artık gayet iyi anlamıştım 'Küçük bir kız kardeş'

Peki şimdi neredeydi, ne olmuştu ki ona, Burak neden gözleri dolu dolu bakıyordu? Dokunsam ağlayacak gibi olan ifadesine ne kadar baktığımı bilmiyorum, kaybettiğim sesimi bulmayı ümit ederek konuşmaya çalıştım "Bir kız kardeşin var doğru anladım değil mi?" sorum üzerine Burak'ın sol gözünde ki bir damla yaş yavaşça yanaklarından süzüldü.
"Var'dı" dediği tek kelime yetmiş olsa da sormak istedim, deli gibi ne olduğunu merak ediyordum. Eğer konuşursa onun da rahatlayacağına emindim.

"Peki ne oldu ona? Yani ş-şey kız kardeşine?" derin bir nefes aldı o kadar acılı bir nefesti ki bunu hissetmiştim.
"Kaybettim küçük, kaybettim" ona sımsıkı sarıldım, acısını almak istercesine bu güzel yürekli adam neler yaşamıştı böyle.

Sarılmama şaşırmış olacak ki bir süre sonra ellerini etrafıma dolayıp beni iyice kendine çekti.
"Anlatmak istersen dinlerim abi"
Burak'ın vücudu birden kaskatı kesildi, beni o kadar çok sıkmaya başladı ki nefes alamadığımı fark ettim. Hangi akla hizmet kardeşini kaybetmiş bir adama abi diye hitap etmiştim.
Beynimin aptallık da büyük bir ödülü hakettiğini bende biliyorum. Hani nerede benim alkışlarım.

"Ö-özür dile-rim" ellerimi doladığım boynundan yavaşça çektim, oda ellerini çekti ve beni serbest bıraktı.
"B-bir k-ez daha söyle l-lütfen" gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım, bakışlarımı gözlerinde sabitledim.
Kızmamıştı, aksine hoşuna gitmişti, yüzünde ki tebessüm biraz daha büyüdü ve merakla bana bakmaya devam etti. Tekrar söyleyip söylemeyeceğimi merak ediyor olmalıydı.
Tabi ki söyleyecektim, titrek bir nefes alıp kocaman gülümseyerek "Abi" dedim.
Kollarını açtı tekrar ona sarılmamı istiyordu, bir kez daha "Abi" diyerek kollarına bıraktım kendimi.
Ne kadar süre öyle kaldık, ne kadar süre kokumu soludu hiç bilmiyorum.

"Babam bir savcıydı, biz gerçekten çok mutlu bir aileydik küçük" başımı göğüsüne yasladım, rahat bir şekilde anlatmasını istiyordum o yüzden yüzüne bakmadım.

"Bundan 16 sene önceydi. 8 yaşındaydım, ilkokul 2. sınıfa gidiyordum. Her zaman olduğu gibi erkenden kalkıp güzel bir kahvaltı yapmıştık. Babam her sabah okula bırakırdı beni o sabahta böyle oldu. Birlikte tam evden çıkacağımız sırada Melek'in arkamızdan seslendiğini duydum. Bana abi diye seslenmişti, o kadar tatlıydı ki ona döndüğüm de paytak paytak yanımıza doğru geliyordu. Küçücük kollarını boynuma doladı, bende ona sımsıkı sarıldım. Bilseydim son sarılmamız olacağını onu hiç bırakmazdım küçük" sesi çatallaşmıştı şuan sessizce gözyaşlarını döktüğüne emindim.

Kendimi tutamayarak "Peki sonra ne oldu?" diye sordum.

"Sonra bana ne dedi biliyor musun?
'Gitme abi oyun oynarız' herşeyi anlamış gibi, küçük yüreği herşeyi hissetmiş gibi.
'Sen annemizle oyna ben hemen geleceğim Melek' dedim ve onun cennet bulaşmış gül kokusunu içime çekerek babama doğru yöneldim." derin bir nefes aldı, kendi nefesinde boğuluyormuş gibi bir nefesti bu.

KİRLİ BEDELLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin