Küçükken büyükannem ve büyükbabamı ziyaret ettiğimi hatırlıyorum. Yaklaşık her ay bir kez babam bizi şehir dışına çıkarıp güzel İngiliz köyüne götürürdü. Oraya giderken dönüm dönüm tarlaları ve bir sürü ağacı geçerdik, kare şekilli tarlaların yama gibi göründüğünü hatırlıyorum, dünyadan yapılmış-buğday ve çimenden-kareli gömlekler gibiydiler. Büyükanne ve büyükbabam şekilleri ve büyüklükleri farklı yüzlerce odası olan bir malikhanede yaşayan zengin bir çiftti. Erkek kardeşlerim ve ben savaş oyunu oynarken odadan odaya koşar, plastik silahlarımızla masanın altına girer ve hayali canavarları vururduk. Ya da saatlerce süren bir saklambaç oyunu oynardık.
Tek bir oda dışında evdeki tüm odalara giriş iznimiz vardı. O zamanlar büyükanne ve babamın biraz mahremiyet istediğini, ya da orda kardeşimle benim mahvedeceğimiz narin eşyalar olduğunu düşündüm. Sanırım komik bir şekilde haklıydım.
İlk başta masum bir şekilde başladı, bana nazikçe oraya girmememi söylediler. ve ilk 7-8 defa girmedim. 11. doğumgünümün olduğu gün onların evinde küçük bir parti verdim. Ailem herhangi bir yeri kiralamadan parti verebileceğim en büyük yer orasıydı, ve büyükanne ve babamın zenginliğine rağmen ailem beni yetiştirirken yoksuldu. Oturma odasında küçük kek dilimlerinin ve sandviçlerin bulunduğu bir açık büfe vardı. Yedikten sonra saklambaç oynamaya karar verdik, doğumgünüm olduğu için her şekilde o oyunu kazanmak gibi bir niyetim vardı. Ve büyükannem evdeki herkese o odaya girilmeyeceğini açık bir şekilde söylediklen sonra, nereye saklanacağımı anlamıştım.
Erkek kardeşim kapıya dönüp parmakları arasında hafif aralıklar bırakarak gözlerini kapadı, muhtemelen camdan yansımaları izlemek içindi. 10'dan geriye saymaya başladı ve hepimiz tüm yönlere dağıldık, merdivenlerden yukarı ve koridorlardan aşağı. Kapılar açıldı ve tekrar kapandı. Merdivenlerden yukarı koştum ve kapıları saydım. Soldan 3. oda, bahsettiğim oda. Yavaşça kapı tokmağını çevirdim ve içeri girdim.
Görülmekten kaçınmak için kapıyı kapadım. Oda tamamen karanlık ve tek bir pencereden bile yoksundu. El yordamıyla karanlıkta ışık düğmesini aramaya başladım ama hiç yoktu. Bu beni pek de sıkmadı çünkü karanlığı seviyor olmasam da sadece oyun bitene kadar burda olacağımı biliyordum, bu yüzden sadece kapının yanına oturdum. Kapı içeri doğru açıldığı için biri içeri baksa da beni göremezdi.. Bir kaç dakikadan sonra gözlerim karanlığa alıştı.
Oda neredeyse tamamen boştu; Bütün o olayın sebebini anlamadım, sadece bir kaç dolap ve bir ayna. Ayağa kalktım ve aynaya doğru ilerledim, karanlıkta vücut hatlarımı görebiliyordum, gerçi biraz daha uzun ve zayıf görünüyordum. Uzun bir süre aynaya baktım. Büyükannem veya büyükbabam, ya da arkadaşlarımdan biri odaya gelirse diye saklanmam gerektiğini kendime defalarca kez söyledim, ama yapamadım, bir şey beni aynaya çekiyordu. İlginç derecede rahatlatıcı bir etkisi vardı. Özel bir şey yapmıyordu, dünya üzerinde bulunan her ayna gibi yansımaları gösteriyordu. Ancak karanlıkta bu aynaya bakmanın içime işleyen bir etkisi vardı, ona bakarken daha akıllı hissediyordum.
Kapı açıldı. Büyükbabamdı "Ne halt yediğini sanıyorsun?"
Gözleri kınama dolu ve vahşiydi. Kekeledim. Hızlıca içeri daldı ve kolumu hiçkimsenin sıkmadığı kadar sıkarak beni tuttu ve odadan çıkardı; sonraki yarım saati bana bağırarak geçirdi, öfkeli yüzünü ağlamaktan bulanıklaşmış gözlerimle gördüğümü hatırlıyorum. Neden o odaya girmenin yasak olduğunu hala anlayamamıştım, ama girdiğimde olan buysa, bir daha girmek istemiyordum.
15 yıl sonra büyükannem ve büyükbabam öldü, kendilerini öldürdüler. Aynı yıl içinde. Evden taşınacak kadar büyüdüğüm anda ailemle ilişkimi kestim. Kaba ruhlu, ayrıca bencillerdi. Onların bir parçası olmak istemiyordum. Artık onların himayesi altında değildim ama bir ara anne ve babamın evdeki her şeyi aldığı söylendi bana. Şimdiki güne kadar oraya gitmeme neden olan şey neydi bilmiyorum çünkü orda almak isteyeceğim hiçbir şey yoktu.
Ev tamamen boştu; ailem satabilecekleri her şeyi almış olmalıydı. Boş odalarda gezerek alabileceğim duygusal veya değerli bir şeyler aramaya başladım. Orayı bulana kadar her odayı gezdim. Soldan üçüncü odayı. Kapıyı açtım, dolap alınmıştı ama bu önemli değildi, orda olmamın sebebi dolap değildi.
Ayna hala ordaydı, toza gömülmüştü; belki de bu yüzden yansımamı bozuk göstermişti. Hala hiç pencere yoktu, ama şimdi eskiden pencereleri olduğunu görebiliyordum. Tuğlayla kapatılmışlardı. Ayna yaklaşık 2 metre boyundaydı ve ayakları yoktu, oval şekilliydi. Arabama sokmak biraz sorun olacaktı ama eve götürmek için sabırsızlanıyordum. Evde ilgimi çeken başka bir şey yoktu, her şey alınmıştı, ve şimdiye kadar muhtemelen satılmıştı.
Bir tür mucizenin eseri olarak aynayı arabama sokabilmiştim.
Eve geldiğimde aynayı yatak odama koymaya karar verdim, yatak ucumdaki duvarın oraya. 4 direkli bir yatağım vardı ve sanırım odam genel olarak zarif görünüyordu. Eski bir ayna mükkemmel bir ek olurdu. Ayna kesinlikle eskiydi, Viktoria zamanındandı belki, ama tüm bilgilerime rağmen mağara adamlarının döneminden bile olabilirdi.
Hayatımda 2. kez aynaya baktım, bu kez dağınık bir sakal ve nikotin sarısı olmuş parmaklarımla daha yaşlı görünüyordum. Ayna karizmasından hiçbir şey kaybetmemişti, ancak bu kez kendimi gün ışığında görebiliyordum, neredeyse. Görüntü daha netti ama hala tozunu almamıştım, daha aydınlıktı, yine de aynaya bakan herhangi birinden farkım anlaşılamazdı. Bulanık ve şekilsiz. Sünger bulmak için odadan çıktım.
Döndüğümde odam daha karanlık ve bir şekilde daha küçük göründü. Aynada toz yoktu. Bunu uyku eksikliğime vurup aynaya baktım, yansımam da bana baktı. Bir şeyler yanlış geliyordu, bana bakan kesinlikle benim yansımamdı, ve her hareketimde yansımam da senkronize bir şekilde hareket ediyordu (Her aynanın yapması gerektiği gibi) ama yine de bir şeyler tersti, yansımanın gözlerinde onu canlı yapan bir parlama vardı.
Bir kaç saniye düşündüm, düşünürken boşluğa bakıyordum. Gözlerimin ucuyla onu gördüm, görüş alanımın dışına yakındı ama ne gördüğümü biliyordum. Yansımam hareket etti, kafası yavaşça bana döndü ve gülümsedi, gözleri kocamandı ve gülümsemesi şeytaniydi. Direk ona bakmak için kafamı hızlıca çevirdim, ama hemen normale döndü. Tek görebildiğim dehşete düşmüş kendi yüzümdü.
Kafayı buna takmamaya karar verdim, açık bir şekilde uykuya ihtiyacım vardı, bu yüzden uyudum. O gece rüya görmedim, ama eminim ki uyudum, hiçbir zaman uyanmayacakmışım gibiydi. Uyandım, ama gerçekte, uyanmamış olmayı diliyordum.
Normalde sabah güneşinin yüzüme vurması gerekirken sadece karanlık vardı. Doğruldum ve etrafa baktım, odam daha küçüktü. Dün gece birazcık küçük gelmiş olabilir ama emin olamamıştım. Ama şimdi fark edilir bir şekilde daha küçüktü, duvarlar içeri doğru ilerlemişti. Pencere gitmişti, yerinde tuğlalar vardı. Gece lambam için uzandım ama gitmişti. Tamamen karanlıkta kalmıştım. Çığlık atmak için ağzımı açtım ama fiziksel olarak bir ses çıkaramadım. Ayağa fırlayıp aynaya gittim; gözlerim artık karanlığa alışmıştı. Ayna dışında odamda hiçbir şey yoktu, yatağım da gitmişti. Bir dakikadan kısa bir süre önce içindeydim, ama şimdi yok olmuştu. El yordamıyla ışık düğmesini aradım, yoktu.
Karanlıkta oturdum, aynanın önünde. Aynanın içinde odayı olması gerektiği gibi görebiliyordum; yatak, gece lambası ve pencereler ile. Uyuyan yansımamı yatakta görüyordum. Çığlık atıp bağırdım ve küfür ettim ama etrafım sessizlikle kaplıydı, hiçbir ses çıkaramadım. Yansımam uyandı ve giyindi, ardından aynaya yürüdü. Gözlerimin içine baktı, ve ben de onun gözlerine bakmaya mecbur kaldım. Oda yine ışıkla dolmuştu, ama o gittikten sonra yine karanlığın içindeydim.
Elinde bir tarakla geri döndü ve ışık yine geldi ve de bir tarak, elimde tutuyordum. Gözleri bir kez daha benimkilere baktı, onu taklit etmekten başka bir şey yapamıyordum. Elleri saçına doğru ilerledi, ve benimki de. Karşı koymaya çalıştım ama yapamadım, aslında işin doğrusu, o bana baktığı sürece onu taklit etmekten başka bir şey yapamıyordum. O yüzden olduğum yerde durdum, saçımı taradım, ne kadar çok denesem de başka hiçbir şey yapamıyordum. Odadan çıkmak için arkasını döndü, yatak odamın kapısının kapandığını duydum. Tekrar karanlığa dönmüştüm, işte tam o anda fark ettim, O benim yansımam değildi.
Ben onun yansımasıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CreepyPasta Türkiye
HorrorCreepypasta nedir ? Creepypasta dediğimiz şey internetin karanlık tarafıdır. İnternette paylaşılan korkunç ve garip hikayeler, yaratılan karakterler(bkz: slenderman), pat diye çıkan korkunç karıların hepsi creepypastanın bir parçasıdır. Evet arkada...