Bugün, onun bana ikinci kez beni sevdiğini söylediği yerdeydim. 16. sokaktaki köşe başındaki Little Cafe de. Burası özeldi. Bana ilk söylediğinde kendimde pek değildim. Ama o zaman anbean duymuştum.
"İstersen dinlenmek için bu kafede biraz duralım."
"Olmaz, sonuçta bir sokak kaldı. On yedinci sokaktalar."
"Umrumda değil ben çok yorgunum Luke." Onu çekiştirip kafeye soktum ve içerideki muhteşem kokuya dair mırıldandım. Cam köşesinde, iki kişilik bir masaya oturduk. Ben yanımda olan parayı çıkarttım ve masaya koydum.
"Aklından bile geçirme. Ben ödeyeceğim." Oflayıp ona baktım.
"Yetiyor ki. Bir şey olmaz."
"Tanrı aşkına, sence sana ödenir miyim? O parayı yerine koyar mısın?" Homurdanıp parayı tekrar cebime koydum. Onun bu tutumu çok saçma ve gereksizdi. İllaki erkek olduğu için sürekli parayı o mu ödeyecekti?
"Estella.." Kafamı camdan çekmedim. Yüzümü dışarıya çevirip ona tamamen bakmadım. "Böyle küsecek misin?" Elini elime koyup okşadığı halde bakmadım ona. "Tamam, sonrakini sen ödersin." Kafamı camdan çekip ona baktım.
"Sahi mi?"
"Evet." Gülüp garsonu çağırdım. "Ben bir Mocha alayım. " dedi Luke. Tam söyleyecekken sözümü kesti. "O da Mocha alır." Garson yanımızdan aytıldığında ona soran bakışlarla baktım. "Sen de Mocha seversin."
"Sen bir insanın sahip olabileceği en iyi dostsun." Tebessüm edip kafasındaki bereyi düzeltti.
"Este, ben seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum." İstediklerimizi getiren garson teşekkür edip çenemi bardağa dayadım ve dinliyormuş pozisyonu aldım. "Biliyorsun biz yaklaşık 4 aydır çok yakın arkadaşız ve birbirimizin nasıl sıçtığına dair her şeyi biliyoruz." Kıkırdadım ve onu onayladım. "Hatta normal arkadaşlığımızı da düşünürsek.."
"6 ay."
"Aynen öyle. Benim bahsetmek istediğim şey, sürekli söylenen bir söz," Derin bir nefes aldı ve ensesini kaşıdı. Gergin gözüküyordu. "Ve insanlarda bu o kadar kalıplaşmış ki herkes önüne gelene söylüyor." Yüzü kızardı ve tekrar eli ensesine gitti.
"Luke, sen gergin misin? İstersen bir-"
"Seni seviyorum." Kelimelerim boğazıma tıkıldı ve benim boğdu. Heyecandan söyleyemediğim şeyler hakkında boğuluyordum. "Hatta sana aşığım." Daha çok boğuldum. Sanki denizde dibe çökmüş ve yukarı çıkamayan biri gibiyim ve oksijenim azalıyor gibi hissediyordum.
"Seninle birlikte gittiğimiz Paris'te bunun kanaatına vardım," derin bir nefes alıp verdi. "Ben seni kimsenin bilemediği gibi seviyorum."
Kimsenin bilmediği.
Kafeye girdim ve aynı masaya kendi tarafıma oturdum. Sanki karşımda Luke varmış gibi hayal ettim. Bana tutkuyla bakan mavileri, sarının en değişik tonundaki saçları, tebessüm ettiğinden gerilmiş dudakları ve ince siyah piercingi. Sanki boylu boyuna karşımdaydı. Tam ihtiyacım olanından.
Garsonu çağırıp Mocha istedim. Benim o çeşidi sevdiğimi biliyordu. O benim Hakkımdaki her şeyi biliyordu. Tabiki ben de onun hakkındaki her şeyi biliyordum.
Bu bir ağacın büyümesi gibiydi. İlk önce tohum atman ve sulaman gerekirdi, ayrıca uygun ortam koşulu gerekirdi. Eğer yaz olması gerekirken kış olursa o ölürdü.
Bizim birlikte olduğumuz zamanlar çok düzgün gidiyordu. Hayatımızı kıskanıp bizi ayırmaya çalışan bir kız veya Erkek ya da bize karşı çıkan bir ailemiz yoktu.
Koşullar çok uygundu. Ana ben kendi ellerimle bitkimizi sulamadım. Ben hatamdı, bu sonuçlara katlanmam gerekirdi fakat olmuyordu. Sürekli suçu başkalarında arayıp kendimi suçsuz olarak haklı çıkarmak istiyordum fakat benim hatamdı.
Kendi irademle onun maça gitmesine izin vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Amnesia♢lrh
FanficSon kez ona aşık olduğunu fısıldadı. Tanrıdan af diledi. ♢30.12.2015♢