2 ●The Defenders●

337 28 1
                                    

Multimedya : Doctor Doom & Doctor Strange (kapak için Galabardor'a teşekkürler.)

***

Frank, malikaneden çıkar çıkmaz evinin yolunu tuttu. Arabayı son hızla kullanırken aklında yalnızca Rogue vardı. Ona bir zarar gelmemesi için dua ediyor, başına birşey gelmemiş olmasını umuyordu. Çünkü yol boyunca tek yapabildiği ve tek düşünebildiği buydu. Yollar ve mesafeler azaldıkça, heyecanı daha da artıyordu.

Punisher'ın süratli arabasının hemen ardında ise başka bir araba vardı. Klasik bir Volkswagen. Stephen tarafından görünmezlik büyüsü uygulanmıştı. Logan ve Carol'ın yüzünde meraklı ifadeler varken, Stephen tamamen soğukkanlı tavırlar içerisindeydi.
Stephen, Frank'in metotları farklı olsada özünde iyi bir insan olduğunu biliyordu. Hatta bundan emindi. Bunu ekibin geri kalanı anlayınca pişman olacaklarını biliyordu.

Logan ve Carol hala bu dünyaya alışamamışlardı. Kendi dünyalarından çok farklıydı. Yol boyunca etrafı izliyorlardı. Sokakları ve caddeleri.
Yıkımı, kaosu ve dehşeti.

Etrafta Doombotlar, insanlara uyarılarda buluyorlardı.
"Ya tüm hükümetler teslim olup Yeni Dünya Düzeni'nin oluşmasına izin verirler yada bunu daha zor yollarlarla yapmak zorunda kalırız."
Çoğu ülkelerde insanlar, başkanların koltuğunu terk etmesi için eylemler düzenliyordu. Kimileri ise Doom'a karşıydı. Dünyadaki çoğu şehir harabeye dönüşmeye başlamıştı. Doom'un asıl amacı yeni bir Dünya kurmaktı. Tek bir çatı altında, hiç bir ayrımın olmadığı, herkesin eşit olduğu bir Dünya. Doom, adil bir Dünya istiyordu ama bunu zor yollar ile yapıyordu. Olmaması gereken, yanlış yollarla. Belki de onun doğru veya adil kavramları diğerlerinden farklıydı. Ama o da herkes gibi doğru şeyi yaptığını düşünüyordu. Defenders ekibi de kendilerince doğru şeyi yapacaklardı.

Frank, eve vardığında mavi ahşap kapının açık olduğunu fark etti. Telaşla içeriye girdi ve elini tabancasına götürdü.
İçeriye girdiğinde Rogue'u bir köşeye çekilmiş vaziyette gördü. Ardından ilerde yerde yatan cansız bedeni farketti. Bu, Jigsaw'ın askerlerinden birisiydi. Göğüsünden iki kurşunla vurulmuştu. Ağzı kanlar içindeydi.
Frank temkinli bir şekilde genç kızın yanına yaklaştı ve ona "Burada neler oldu?" dedi. Kızın yüzünden saf korku okunuyordu. Elindeki silahı sımsıkı tutuyordu.
"Ben...onu vurmak zorunda kaldım.."
Islak gözlerini Frank'e çevirdi. "Ben bir katil miyim?"
Frank usulca elindeki silahı alıp uzağa fırlattı. Daha sonra babacan bir şekilde kıza baktı. "Sen doğru olanı yaptın."
Kız gözyaşlarını silerken önündeki sert mizaçlı adama baktı.
"Yalnızca kendini koruyordun."

Rogue tatmin olmuşcasına derin bir nefes aldı. Artık daha rahattı sanki. Frank "kendini suçlama, tamam mı?" Diye sordu. Rogue başını bir sağa bir sola sallayarak Frank'e sarıldı. Başını adamın geniş omzuna yasladı. Güvende hissediyordu. Aklından Remy, Logan ve kaybettiği tüm arkadaşlarını geçirdi. Artık tek yapabileceği kaybettiği insanları anmaktı.

***

Tüm bunlar olurken Stephen, Carol ve Logan, Frank'in açık bıraktığı evin kapısından olanları izlemişti. Carol ve Logan mahçup bir şekilde birbirlerine baktılar. Frank'e bir özür borçlulardı. Logan da Rogue'un yaşadığını görünce sevinmişti fakat kendisini görünce neler olacağını tahmin edemiyordu.
Stephen zaten açık olan kapıya nezaketen eliyle tıkladı. Frank gelen sesle kapıya döndü ve salondan yanlarına geldi. Rogue bu sırada mutfağa gitmiş su içiyordu.

"Demek beni takip ettiniz" dedi Punisher pek de umursamayan bir ifadeyle.
Logan, "bak. Sana güvenmediğim için üzgünüm. Burası benim evrenim değil ve sende oradaki Frank değilsin. Biliyorum. Yalnızca insanın böyle bir değişim geçirmesi... kolay değil. Bilirsin ya." dedi.
Frank hafifçe gülümsedi ve başını salladı . Ardından el sıkıştılar.
Carol da sanki sıra ona gelmiş gibi bir adım öne atıldı. "Herşey için üzgünüm Frank." dedi başını aşağı eğerek.

"Önemli değil. Bunların bir önemi yok. Şu an tek önemli olan Micro'nun, Cap'in ve diğerlerinin intikamini almak ve bu çılgınlığı durdurmak."

Stephen takım arkadaşlarının aralarındaki sorunları çözmüş olmalarını memnuniyetle karşılamış gülümsüyordu.
Vurgulu bir ses tonu ile bağırdı.

"Pekala o zaman.. Defenders!"

Logan, Carol ve Frank, Stephen'a döndüler.
Tam o anda bir ses duyuldu ve Rogue kapıya geldi. Wolverine'i görmesiyle gözleri hiç olmadığı kadar şaşkınlıkla açıldı.

"Logan?"

***

Rogue hemen Logan'ın üzerine atladı ve sımsıkı sarıldı. Logan'ın kollarında olmak ona uzun ve dingin bir huzur veriyordu.

Logan da önce şaşırsa da, daha sonra adeta kardeşi gibi gördüğü genç kıza şefkatle sarıldı. Rogue "ama...ama sen ölmüştün?" dedi şaşkınlık ve merak içerisinde. Resmen şaşkınlıktan kelimeler ağzına tıkılmış gibi hissediyordu, konuşamıyordu. Ama sevinçliydi çünkü en yakın arkadaşı hayattaydı. Bir kez daha.
Wolverine öldürülmesi zor bir adamdı, bunu herkes bilirdi. Kanında yüksek derecede iyileştirme faktörü vardı ve en ağır savaşlardan bile kayıpsız çıkıyordu. Fakat bu sefer durum farklıydı. Güçleri gittiğinden hem yaşlanmış, hemde iyileşme faktörü olmadığı için vücundaki adamentium onu zehirlemişti.
James Howlett kesin olarak ölüydü.

Logan, önce ağzında birşeyler geveledi. Daha sonra alnını kaşıyarak gözlerini odada gezdirdi.
"Bak, Rogue. Bu uzun bir hikaye..."

Rogue iki kolunu birbirine bağdaştırdı ve Logan'in yüzüne bakmaya başladı.

"Vaktim var."

***

Rogue şaşkınlıktan beş karış açılmış ağzıyla karşısında duran 4 yüce kahramana bakıyordu. "Başka evrenler mi?... bu imkansız!"

Carol gözlerini devirerek "Logan'ın ölümden dönmüş olması daha mı mantıklı?" diye konuştu alayla.

Stephen her zaman ki gibi konuya açıklık getirmeliydi. "Doctor Doom'u durdurmak için iki ayrı evrene gittik ve onları getirdik." dedi sade bir dille.
Rogue ise yalnızca bön bön Defenders ekibine bakıyordu.

"Pekala, bende bir Defender olabilir miyim?" diye sordu gülümseyerek. Frank ve Logan aynı anda, aynı sert tepkiyle genç kızı reddettiler.
"Hayır!"
Rogue ise yüzü asık bir şekilde koltuklardan birine uzandı.

"Pekala, şimdi ne yapacağız?" diye sordu Frank.

Logan bir yandan buzdolabında bira ararken bir yandan cevap verdi.
"X-Mansion'a, okula gidip bizimkilere bakmalıyız. Orada yardımımıza ihtiyacı olan çocuklar olabilir. Hemde Professor'u bulmalıyız. O ne yapılacağını bilir." diye konuştu kesin bir dille.
Strange de devam etti. "Pekala, ondan sonra ise bir şekilde Shield ile iletişime geçip Nick Fury'i bulmalıyız. Defenders'ı yeniden kurduğumuzdan haberi olmalı. Böylece bize destek ve ekipman yardımında bulunabilir."

Carol ise başıyla onaylarken konuşmayı devraldı. "Ardından hala gücünü kaybetmemiş veya işe yarayacak, yardım etmek isteyen kahramanları bulmalıyız. Bu savaşı tek başımıza kazanamayız."

Sıra Frank'e geldiğinde ise soğukkanlılığını bozmadan konuşmaya başladı. "Ardından savaşacağız...Doom ve yandaşlarıyla. Arkadaşlarımızı, iyi insanları öldürenleri cezalandıracağız ve herşeyi eski haline döndürmek için elimizden geleni yapacağız."

Bu konuşmanın ardından buzdolabının arka raflarından bir bira şişesi alıp Logan'a uzattı.

Stephen gururla tebessüm etti. Ve yarım kalan cümlesine kaldığı yerden devam etti.

"Pekala, o zaman.... Defenders!--"

***

Merhaba, arkadaşlar.
Çok beklettiğimizin farkındayız fakat yeni bölümler gelecek. Desteklerinizi bekliyoruz.

Dördüncü bölümün ardından hikayeyi kısa bir düzenleme sürecine alacağız ve bittikten sonra da daha harika bir Defenders ile geri döneceğiz!

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Defenders | Marvel (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin