● Rage & Fever ●

432 31 20
                                    

Multimedya : James "Logan" Howlett / Wolverine

Kızıl saçları, kana bulanmış şekilde yerdeydi. Hayatımda görmemek için dua ettiğim tek andı bu.
Ama oradaydı. Yatıyordu. Grubun diğer üyeleriyle birlikte.
Jean...Anna Marie, Ororo, Bobby, Colossus... hepsi yerdeydi. Yalnızca Scott ve ben sağ kalmıştık.

O cehennem gibi yer, bir sesle yok oldu. Barmen büyük bira bardağını sertçe önüme koymuştu. Çıkan ses ise kendime gelmeme yetmişti. Artık düşünmemeliydim bunu. Geçmişte takılı kalan aptallardan olmamalıydım. Diğerlerinin anısına müchadeleye devam etmeliydim.

Gerçi ortada kahrolası bi müchadele de yoktu. Aylardır... ekip neredeyse dağılmıştı.
Magneto bile ortalıklarda görünmüyordu. Onun lanet yüzünü özleyeceğimi düşünmezdim.

Sabretooth,Juggernaut hiç kimse kalmamıştı.
Bu düşüncelerden kurtulup birami yudumladım. Bir kerede kafaya dikip bitirdim.
Daha sonra parayı masaya koyup kalktım ve kapıdan hışımla çıktım.

Hava serin ve rüzgarlıydı. Ağaçların yaprakları sarartı içinde yere düşüyordu.

Ve hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Cebimben bir puro çıkartıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım, ardından çakmağı çıkartıp puromu yaktım.

Yapacak hiçbir şey yoktu. Sanırım Professor'un yanına gidecektim.

Böylece X-Mansion'a doğru yola çıktım. Bugün oldukça tuhaf hissediyordum.Önce "içkiyi bırakmalıyım" diye düşünmüştüm fakat bu tuhaf hissin içkiyle ilgisi yoktu.

Umarım içkidendir dedim kendi kendime. Pek hayra alamet olamazdı.Bir yandan yürüyor bir yandan puromu tüttürüyordum.

Bu düşüncelerden kurtulduktan sonra attığım ikinci adımda gözlerim bir ışık tarafından kamaşmaya başladı ve kendimi yerde buldum. Tuhaf his güçlenmişti.

Bu lanet ışık da neyin nesi diye gözlerimi açıp yavaşça baktım.

Işık, ilginç bi ses ile birlikte yok oldu.
Fakat ışığın olduğu yerde Frank Castle belirmişti.
Lanet olsun, bunu nasıl yaptı?

O anda aklıma tekrar Jean'in ölümü geldi. Daha sonra Storm'un sonra Rogue'nun.

Çılgına döndüm ve sinirle ayağı kalktım. Karşımdaydı. Siyah kostümü, göğüsündeki beyaz kurukafa simgesi , alet kemerindeki silahlar hemen gözüme çarpmıştı.

En çok ilgimi çeken tabii ki elindeki Kaptan Amerika kalkanıydı.

Kahrolası, Steve'i de mi öldürmüştü yoksa?

Bu düşüncelerden kurtuldum ve iki elimi aşağı çekerek uzun pençelerimi hızla çıkarttım. Metal rengindeki pençeler parıldıyordu.

Öfkeyle hırladım.

"Frank....ölmeye mi geldin? " dedim sinirli bakışlarla.

Frank ise " bak, Logan. Buraya kavga etmeye gelmedim. Beni dinlemelisin" dedi.

Şaşırmıştım. Punisher gibi soğukkanlı bi' katilin pek tarzı değildir bu.

Daha sonra yüzündeki ifadeye baktım.İlginçti. Aylar önceki Frank'ten çok farklıydı.

Ama hala sinirliydim. Bizi yakalamalarını sağlayan oydu.
Onlarla işbirliği yapan.

Jean'in...X-Men'in ölümünün sorumlularından biriydi o.

Bunları düşünmem beni çılgına çevirmeye yetmişti. Yüksek sesle bağırdım ve hızla koşarak Frank'in üzerine atıldım. Pençelerimi güçle ona geçirecektim ki son anda kalkanı önüne tuttu ve savuşturdu.

Defenders | Marvel (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin