Benjamin kapıyı tekrar çaldı. İki adım geri geldikten sonra önünde duran çatlamış duvarları beyaz olan çiftlik evine baktı. Aslında tam olarak çiftlik evi denemezdi. Yeni yeni sararmaya başlayan otların arasında eski iki katlı bir evdi. Tam da David'e uygun bir ev diye düşündü.
Küçükken yetiştirme yurdunda, beyin ölümleri gerçekleşene kadar birbirlerinin dostu olacaklarına yemin etmişlerdi. Ve bir gün birlikte bir çiftlik evi satın alacak, David dedektiflik yapacak ve Benjamin de çiftlikteki hayvanları besleyecekti.
Her ne kadar yurttan çıktıktan sonra... Benjamin, kafasından iki dakikada bu kadar düşüncenin geçmesine şaşırdı. Karşısında uykulu gözlerini şaşkınlıkla açan eski dostuna baktı.
- Ahh, David hiç değişmemişsin.
- Dostum sende aynısın.
David Benjaminle kucaklaştıktan sonra Ellie'ye döndü ve gülümsedi. Merhaba, diyerek elini uzattı. Ellie her ne kadar sıkılgan bir havaya bürünmüş olsa da kendisine uzatılan eli sıktı ve gülümsedi.
- Dostum içeri geçsenize., dedi David bavulları içeri almaya yardım ederken.
Ellie Benjamin ve David bavulları içeri taşırken evin salonuna geçti. Salona girince göze ilk çarpan karşı duvardaki iç karartıcı tabloyu incelemeye koyuldu. Fırtınalı denizin ortasında bir gemi vardı resimde. Kaptanın yüzündeki endişeli ifade korkutucu sonun geldiğini açıkça gözler önüne seriyordu. Ellie tabloya sırtını dönerek salona tekrar göz gezdirdi. Hemen çaprazında duran büyük bir ateşle yanan şömineye baktı ve şöminenin bir kişi için ne kadar da fazla yandığını düşündü. Elini şöminenin üzerindeki mermerin üzerinde duran şaha kalkmış at biblosuna dokundurdu.
- Ah, dostum ne kadar oldu senle görüşmeyeli ha?
- David biliyorsun işten zaman kalmıyor. (Bu sırada aklına son 2 aydır yaşadığı eziyet geldi Benjamin'in ve ister istemez Ellie'ye kaçamak bir bakış attı.)
- Anlat bakalım hangi rüzgar attı sizi buraya, hem bu genç bayan kim?, dedi David Ellie ile Benjamin'e hınzırca bakarken.
- Ben Benjamin'in arkadaşıyım.
- Sadece arkadaş mı?, ağzından çıkan kahkahaya engel olamayarak.
- David, saçmalıyorsun Ellie ve ben yalnızca arkadaşız.
- Hadi hadi hangi iki arkadaş birbirine böyle bakar ki.
Benjamin David'e her an onu öldürebilecek bir bakış attı. David de konuyu değiştirme çabasına girişti.
- Şeyy, siz kahvaltı yaptınız mı?
- Aslına bakarsan kurt gibi açız, dedi Ellie karnındaki gurultuya gülerek.
...
Hep birlikte sofrayı hazırladılar. Sofrada David ve Benjamin eskileri yad ederek kahkahalara boğuldular. O sırada Ellie hiçbir zaman David ve Benjamin'in ki gibi bir dostluğa sahip olamayacağını düşünüp kabuk tutmuş yarasını kaşıma ihtiyacı hissetti. O hiçbir zaman bir arkadaşa sahip olamamıştı. Artık anımsayamıyordu yetimhanede kaç kez diğer çocuklar oynarken dizlerini karnına çekip kaç saat ağladığını. Artık hatırlayamıyordu kaç kez oynayan çocuklara beni de aranıza alın diye yalvardığını, o çocukların da onu kaç kez ittiklerini. Belki bir yetişkin için çok basit ve çocukça olabilirdi düşündükleri. Ancak Ellie en çok çocukken darbe almıştı. Ve o darbeler, o ezilmişlik ve yalnızlık hissi hangi yaşa gelirse gelsin geçmeyecekti, buna kendi kadar emindi. Bütün iç dünyasını kaplayan bu hüzne rağmen birden bire bir tebessüm yayıldı yüzüne. Benjamin onun dostu olabilirdi. Hatta belki de David ile arkadaş dahi olabilirdi. Çocukluğunda aldığı o darbeler arkadaş edinmesine engel teşkil etmemeliydi. Şu anda güçlü hissediyordu kendini. Güçlü, mutlu ve hiç olmadığı kadar Ellie!
Sofrayı toplamaya koyuldu. David ve Benjamin de ona yardım ederken. Sonra hep birlikte bahçeye geçtiler. Ellie birden çocuksu bir heyecanla David'e döndü.
- Salıncağa binebilir miyim? Lütfen!
- Tabiki binebilirsin bu evi aldığım çift çok eğlenceli bir çiftti. Bahçeye salıncak yapmışlar. Benim de yıkmaya gönlüm el vermedi.
Bunu der demez Ellie salıncağa koştu salıncağa oturdu ve çocuksu bir heyecanla sallanmaya başladı. David ve Benjamin de tahtadan yapılmış, yer yer eski tahtalarını sarmaşıklarla çevrelenmiş olan çardağa oturdular. Benjamin yüzünde hafif bir tebessümle Ellie'yi izlerken David de konuşmaya nasıl gireceğini tasarladı ve sordu.
- Benjamin, buraya gelmenize ne sebep oldu?
Benjamin'in yüzündeki gülümsemeyi tedirginlik alırken David'in telefonuna mesaj geldi. Benjamin vücudundaki titremeye engel olamadan eski dostuna mesajı açmasını söyledi. David arkadaşının bu beklenmedik tepkisi karşısında çardağın içinde bulunan ahşap masanın üzerinden telefonunu aldı ve mesajı açtı.
Gözlerini korkudan kocaman açmış olan Benjamin'e telefonu gösterdi.
- Dostum, sadece telefon şirketinden gelen bir mesaj. Bana neler olduğunu anlatacak mısın?
Mesaj gelme sırası Benjamin'in telefonundaydı. Benjamin korkuyla karışık heyecanla telefonunu açtı ve David'e gösterdi.- Hadi Benjamin, benden korktuğunu sevgili dostuna söylesene. -
Ölüm MeleğinBu sırada Ellie sallanmaktan bacakları yorulmuş vaziyette yanlarına geldi. Bir şeyler olduğunu anlamış, az önceki çocuksu mutluluğuna gölge düşmüştü.
- Neler oluyor?
- Benjamin bana niçin geldiğinizi anlatıyordu.
Ellie Benjamin'in elindeki telefonu görünce:
- Mesaj attı değil mi? Ne dedi? Söylesene!
Benjamin telefonu gösterdi. Ellie korkarak,
- Burada bile bizi buldu? Ne yapacağız?
Gelen mesaj sesi hepsini meraklandırdı.- Ne o bulamayacağımı mı sandınız? Komiksiniz. Eğer gerçekten zekanıza güveniyorsanız akşam saat 7 de aşağıdaki adreste olun. -
Ölüm MeleğinÜçünün bakışları arasında bermuda şeytan üçgeni oluştu. Benjamin bunu hissedebiliyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVAP
Science FictionKitabı kapağına göre değerlendirirsen kim bilir belki de bağımlısı olacağın bir kitabı kaybedersin. Benjamin hayatı boyunca aradığı cevabı bir seri katilde bulabilecek mi? Gizem dolu bir macera... Gerilim yüklü olaylar... İmkansızın ötesinde kar...