4

3.3K 259 32
                                    

25 ve 27 Ocak 2003

Okulda kutladığım ilk doğum günü partisiydi. Michael ile aynı sınıfta olmamıza rağmen Morpheus ile değildik. Morpheus yanımda duran bir kızın saçını çekiyordu. Michael'da ona gülerken ben önde pastamın önünde gülerek fotoğraf çekiliyordum. Michael ve Morp aynı anda güldü.

"Effy ile yıllar boyunca aynı okulda olduğumuza inanamıyorum."

Michael kafasını salladı. "Effy, on altı yaşında erkekler arasında çok popüler olmuştu. Tabii ki Morp o zamanlar lisenin altın kızı." Gözlerimi Morp'a çevirdim. Yanımda masum masum gülümsüyordu. Onun nasıl popüler olduğunu hala kimse bilmiyordu. Michael sözüne devam etti.

"Effy, Morp hakkında sürekli konuşuyordu. Morpheus'da duymamazlıktan geliyordu. Bir gün kafeteryadayız. Morpheus, Calum'a bir şiir okuyordu."

Birden gülümsedim. Morpheus bana tepsisini taşıtmak için hep bir bahane bulurdu. Genellikle 'sana bir şiir okuyacağım tutar mısın şunu?' Diyerek tepsiyi elime sıkıştırırdı. Morpheus ile aynı anda konuştuk.

"Thomas Hardy."

Ona doğru döndüm ve ikimiz de gülmeye başladık. Ellerini zarif bir bayan gibi saçlarının arasına geçirirken, lisede yaptığı en mantıklı şeyin bu olduğunu biliyordu. Elini yine kolumun altına soktu. Dizlerinin üstüne oturarak bana yaklaştı. Tek o bana yakın olabilirdi. Michael gözlerini devirerek devam etti.

"Effy, onun arkasından yine laf söyledi. İnanır mısınız, Morp'un şiir kitabını bırakıp kızın saçına yapışması arasında saniye vardı."

Bir kahkaha kopardım. Morp utanarak yüzünü gizledi. "Ah yaptığım iğrenç bir şeydi."

Sesi elleri arasında boğuk çıkmıştı. "Bence yaptığın en harika şeydi."

Michael'ım söylediği söz üzerine güldüm.

27 Ocak 2003'e baktık. Márx, Mali'yi kucağına almıştı. Ben de Morp'u ıslatmakla meşguldüm. Morpheusların bahçesinde yaptığımız ilk doğum günüydü. Mali, Márx'ın üzerine bilerek içeceği döktüğünde, olanlar oldu. Márx hortumu açarak -ailelerimiz de dahil olmak üzere- masadaki herkesi ıslattı. Morpheus, ağabeyinin böyle bir şeyi yapacağını anlamış olmalı ki koşarak kaçtı.

Hâlâ Márx'ın Mali'yi belinden tutup nasıl kahkahalar attığını hatırlıyorum. İkisi de sırılsıklam olmuş bir şekilde birbirleriyle boğuşurken bana 'Morpheus'u yakala' diye bağırmıştı. Anılar kulaklarımda çınladı. Aramızda tek kuru Morp kalmıştı. Bende hortumla onu koşarken ıslatmıştı. O an gerçekten çok çirkin olmuştu. Márx Mali'nin bir kokarcaya benzediğini söyleyip kucağını almıştı. Mali'yi zorla fotoğraf karesine sokmuştu.

Morp yanımda birden gülmeye başladı. "Ağabeyim tam bir deli."

Güldüm. "Sanki değilsin."

Omuz silkti. "O kadar değildim."

Ona doğru döndüm. "Bana kızdığın için elinde ki pastayı kafama geçirdin Morp."

Morpheus kafasını omzuma gömdü ve gülmeye başladı. "Ah Tanrım, hala arkadaş olduğumuza inanamıyorum."

Saçlarını okşamak istedim.

"Bazı şeyler asla değişmez Morpheus." Diye fısıldadım. Kolumu daha çok kavradı. Michael, fotoğrafta yoktu. Morp onu bilerek doğum gününe çağırmıyordu. Michael'da Morp'u çağırmıyordu ama o hep gelirdi. Utanma duygusu adeta yok gibiydi.

UntimelyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin