Kulaklıkta onun en sevdiği şarkılardan biri çalarken gözlerimi kapadım. Tam iki yıl geçmişti. Nasıl göründüğünü, fotoğraflar olmasaydı unuturdum. Telefon ekranıma baktım. Onun gülerken fotoğrafı vardı. Bu yıl ki doğum günüme gelmemişti. Onsuz ilk defa yeni yaşıma girdim. Toronto- Kanada'ya iniş yapmaya başladığımızda hızlıca oturduğum yerde toparlandım. Bu iki sene içinde ne kadar zorlandığımı hatırlıyorum. Hayranlarımızdan biri Morpheus ve benim fotoğrafımı tişörtüne bastırmıştı.
Bunu gördüğümde konserde ağladım. Konser alanı sessizleşmiş ve ben sadece hıçkırıklarımı bırakmıştım. Ama Morpheus dönmedi.
O ela gözlerine hasret kalmıştım.
Saçlarına sinen gecenin kokusunu içime çekmek istiyorum.
Özlüyorum, bu çok acıtıyor.
Her sabah yeni bir keşke ile aynanın karşısına geçiyorum.
Önüme çektiğim not defterini notlar alırken, her şarkıyı Morpheus için yazdığımı fark ettim. Kalemin kapağını kapattım ve kafamı geriye attım. Evdeki tüm fotoğraflarımızı kaldırmıştım. Yüzümü buruşturarak gözlerimi daha çok sıktım. Her geldiğimiz ülkede kendimş sokaklara atıyor, gidebileceği yerlere bakıyordum. Umudum hâlâ vardı. Çünkü ben ona sevdiğimi söylememiştim.
Gittiği günü hatırlıyorum. Her şeyimi iptal etmiş ve bir ay odamdan çıkmadım. Hayranlarım çok sayıda mesaj ve mail atmıştı. Luke, Ashton ve Michael neredeyse her gün evime geliyor ve nasıl olduğuma bakıyorlardı. Sürekli olarak videolarımızı izliyordum. Bana nasıl baktığını görmeye çalışıyordum. Gerçekten severek bakıyordu. Gerçekten severek dokunuyordu. Bunu nasıl göremezdim? Aradığım tek bir kıvılcımdı ama Morpheus'un benim için bıraktığı resmi göremiyecek kadar kördüm.
Havaalanına geldiğimizde, gözlerimi bir anda açtım. Hızlıca kırpıştırdım. Ağlamayacaktım. Telefonumu uçak modundan çıkardım ve şarkıyı son ses açtım. Dağınık saçlarımın önünü düzelttim ve kapşonumu kafama geçirdim. Sırt çantamı üstten alıp, sırtıma geçirdim. Kafam eğik bir şekilde arkalarından geliyordum. Michael beni dürttü.
"Kendini toparla."
Kulaklığımı çıkartıp boynuma astım. Kafamı sallayıp, kollarımı hareket ettirdim. Saçlarımı karıştırarak bana, güç verdi. Uçtan inerken, bacaklarımın acıdığını hissettim. Burada yoğun bir spor programına girecektim. Bunun için bünyem hazır değildi. Korumalarımız ile birlikte havaalanına girdik. Sabahın daha 7'siydi fakat hayranlarımız buradaydı. Luke uzun bacakları ile koşarak hemen onların yanına gitti. Etrafımı çevreleyenlere baktım.
"Calum, ne dinliyorsun?"
"Hannah Montana dinliyorum."
Hepsi gülmeye başladılar. Gülerek benden kısa olan kızlar için eğildi. Elini sırtımdaki çantanın üstüne koydu ve ön kamerasını açmaya çalıştı.
"Ah Tanrım, çok heyecanlıyım."
Gülerek şişkin yanağını öptüm. O sırada fotoğrafı çekti ve çığlık attı. Mutluluktan ağlarken bana sarıldı. Onu kollarımın arasına alarak, saçını okşadım. Benden ayrıldığında gülerek ağlıyordu. "Seni çok seviyorum."
"Ben de öyle!" Diye bağırarak diğer kızlara döndüm. Hepsine imza verirken onlarla konuşuyordum. Biri aniden bana baktı.
"İyi misin?"
Yüzü çiller ile kaplıydı fakat tatlı görünüyordu. Gülümsedim. "Şu an evet."
Fısıldadı. "Morpheus gittiğinde ben de ağladım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Untimely
Fanfictionİlk defa doğum günüme zamanında geldin ve gidişin zamansız oldu. @oldhearts