2 ; 2

1.3K 173 69
                                    

Luke arabasının yolcu koltuğuna yerleşip kapıyı sertçe kapadı.

"Özür dilerim Luke." Ashton da sürücü koltuğuna geçerken mırıldandı.

"Özür dileme, yapabileceğin hiçbir şey yoktu." Luke iç çekti. "Beni hastaneye götürebilir misin? Onu görmek istiyorum."

"Emin misin?" diye sordu Ashton, arkadaşının daha da incinmesini istemiyordu.

"Evet. Lütfen. Onu görmeye ihtiyacım var."

"Peki." Ashton arabayı çalıştırıp ana caddeye çıktı.

++

"Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu danışma masasında oturan genç kadın.

"Michael Clifford'un hangi odada olduğunu biliyor musunuz?" Luke titreyerek sordu, sevgilisini korkunç bir halde bulmaktan korkuyordu.

"Ailesinden biri misiniz?" Kadın, Michael'ın adını bilgisayara yazdı.

"Sayılır..." Luke duraksadı. "Aslında onun sevgilisiyim." Sesi mırıldanıyormuş gibi çıkıyordu.

"Oh. 2. kattaki 16 numaralı odada kalıyor. Yani hemen üst katta." Kadın onlara gülümsedi.

Luke, Ashton'a dönüp hafifçe gülümsedi.

"Tamam, hadi gidip onu görelim." Luke sesinin cesur çıkması için çabaladı. Ama aslında, korkudan ölüyordu. Ne beklemesi gerektiğini bilmiyordu. Michael uyanacak mıydı? Çok mu yaralanmıştı?

"Bu arada, o şu anda pek kendisi gibi değil." Danışmadaki kadın onları uyardı.

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Luke.

"Göreceksiniz." diye cevapladı kadın.

++

"İşte burası." Ashton, kapısında 16 yazan odası işaret etti. "Hazır mısın?"

"Evet, gidip sevgilimi görmeliyim." Luke gergince gülümsedi. Luke kapının soğuk, metal kolunu kavrayıp kapıyı araladı. Luke'un kalbi atmayı durdurdu ve beyninde bir sürü düşünce dolaşmaya başladı. Sıkıcı beyaz odaya bir adım attı ve etrafı inceledi. Önündeki hastane yatağında yatan bedene uzunca baktı.

"Ben dışarıda bekleyeceğim." dedi Ashton. Luke, ona sessizce teşekkür etti.

Sarışın çocuk yavaşça Michael'ın uzandığı yatağa ilerledi. Michael'ın ne durumda olduğunu görünce ciğerlerindeki tüm hava boşaldı. Kesikler ve çürükler soluk yüzünü kaplıyordu, sol kolu ve bacağı alçılanmıştı, beli bandajla sarılmıştı ve yüzünde bir oksijen maskesi vardı. Bu Luke'un canını acıtmıştı ve dizlerinin üzerine çöküp hıçkırmaya başladı. Michael'ı bu şekilde görmek Luke'u paramparça ediyordu.

"Michael?" Hafifçe, uyuyan çocuğa fısıldadı. "Beni duyabiliyor musun?" Luke, ondan bir cevap alamadı. "Lütfen!" Hıçkırmaya devam ediyordu. "Michael, lütfen bana cevap ver!" İstediği tek şey Michael'ın tekrardan iyi olmasıydı. Ona sarılmak ve öpmek istiyordu. Yeni anılar yaratmak istiyordu. Ashton hızla içeri girip Luke'un yanına koştu. Onu kollarıyla sardı.

"Ashton, Aman Tanrım bu canımı acıtıyor." Luke, Ashton'ın göğsünde ağlamaya devam etti, onu sanki o da gidecekmiş gibi sıkıca tutuyordu.

"Biliyorum, Luke. Ben buradayım, ağlamana gerek yok." Ashton yavaşça fısıldadı. Yaklaşık bir saat boyunca bu halde kaldılar, Luke Ashton'ın, gözyaşlarıyla ıslanmış tişörtü üstünde hıçkırıyor ve Ashton da fısıldayarak onu rahatlatmaya çalışıyordu.

cry baby //muke {türkçe}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin