Uçsuz buçaksız bir kuyuydu benim kalbim. Karanlık, ıssız, bomboş. Bir gün o kuyunun dibine bir yıldız düştü. O kadar parlak, o kadar güzeldi ki. Kuyu yıldızın gitmemesini, başkasının onda gördüğü güzelliği görmemesini istedi. O kocaman kuyu üstüne bir duvar ördü ve yıldızı içine hapsetti. Ama bilmiyordu ki o yıldız bir gün sönecek ve o parlayan güzelliği kaybolacak. Günler geçti, aylar geçti, yıllar geçti. O gün geldi. Bir gün kuyunun dibindeki ışık söndü. Şaşkındı kuyu o kadar alışmıştı anlayamadı ne olduğunu. O kadar acıtmıştı ki yıldızın sönüşü. Önce o ördüğü duvar çatladı. Sonra yer yarılmaya başladı. Kuyu genişledikçe genişledi. Her yeri paramparça etti. Belki yıldız daha fazla canının acımasını istemez döner diye. Ama söndü bir kere o yıldız. Geri dönüşü olur mu? Olmadı. Kuyunun da hikayesi gidenler ve paramparça şekilde arkada bıraktıklarının arasında hiçlikte kayboldu...