Sybill Trelawney, Domuz Kafası'ndaki odasında uyuyordu. Gece, diğer tüm gecelerden daha sessiz ve karanlıktı. Gökyüzünde tek bir yıldız bile yoktu. Dolunay biçimindeki ay usulca salınıp dünyayı seyrediyordu. Mışıl mışıl uyuyan dünyayı. Ve yıldızsız gökyüzündeki perde ir anda kalktı. Şimdi yıldızlar dünyaya normalden çok daha yakındı. Tepedeki ay bir anda kırmızıya dönüşürken, Sybill Trelawney hala uykudaydı. Ve Albus Dumbledore onun odasına bir anda girdiğinde, kadın aynı cümleleri tekrarlayıp duruyordu. "Karanlık Lord'un varisi bu gece doğacak."
Lily Potter, bu çocuğu normal bir şekilde doğurmak için çok ısrarcı olmuştu. James, eşinin sancı dolu hamilelik dönemince ona yardımcı olamadığı için kendini suçlu hissetmişti. Ama şimdi bunların hepsi bitecekti. Sonunda oğulları dünyaya gelecekti.
Remus bu gece onların yanında olamayacağı içinkendini suçlu hissetse de, yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ve sevgili Sirius, o da Albus ile gitmek zorundaydı. Son ana kadar onların yanındaydı fakat Albus'tan gelen çağrıyla gitmek zorunda kalmıştı.
Peter ise şimdi odanın dışında tırnaklarını kemirmekle meşguldü. Doktorlar gelip Lily'yi götürdüklerinde, James son ana kadar karısının elini tuttu. Onu her şeyden çok seviyordu.
xxx
"Sirius, onu kaldırmama yardım et." dedi, Dumbledore, Sybill'i yatağında dik tutmaya çalışırken.
Kadının gözleri ardına kadar açılmıştı. Gözbebekleri görünmüyordu. Derinden gelen bir sesle tekrar konuştu. "Karanlık lord'un varisi bu gece, onun kanıyla doğacak. Ve varisi karanlığı besleyecek-"
"Albus?" Dumbledore, Sirius'a susmasını işaret etti.
Ve ardımdan Trelawney konuşmaya aynı ses tonuyla devam etti. "Bu çocuk dengenin yönünü belirleyecek. Ve kan, onun kaderini ve sonunu belirleyecek."
xxx
Karanlık Lord, caddenin ortasında durup yukarıda, süpürgelerinde onun emrini bekleyen müritlerine seslendi. "Bu gece daha fazla Muggle doğmasını engelleyeceğiz!" Ölüm Yiyenler harekete geçtikleri anda Karanlık Lord asasını salladı ve "Bombarda Maxima!" diye bağırdı tüm gücüyle.
Hastane büyük bir patlamayla sarsıldı. James endişeli bir şekilde asasına sarılırken aklındaki tek şey karısı Lily'di. Etrafında uçuşan Ölüm Yiyenler'i fark ettiği anda kalbi daha da korkuyla doldu. Ve karısını korumak adına etrafına büyü yağdırmaya başladı. Ölüm Yiyenler'in burada ne işi vardı ki?
Peter, hemen James'in yanında, arkadaşına yardım etmeye çalışıyordu. Kahrolasıca Yoldaşlık nerede kalmıştı acaba?
Aynı anda, Karanlık Lord hastaneye giriş yapmıştı. O fazlalık olan Muggle'ların doğmasına neden olan hiç kimse canlı kalmayacaktı bu gece. Etrafına öldüren laneti yaya yaya ilerliyordu koridorlarda. Ve ikinci kata çıktığında hiç beklemediği bir manzarayla karşılaştı. İşte oradaydı! Başbelası Seherbaz James Potter! Etrafa büyü fırlatıp duruyordu. Aynı anda üç Ölüm Yiyen'le savaşıyordu. Karanlık Lord müritlerine geri çekilmelerini emrettiğinde üçü de James Potter'la uğraşmayı bıraktılar.
James Potter, Voldemort'un burada olmasına çok şaşırmıştı. Mavi gözlerinde ölümden başka bir şey görmüyordu onun. "Expelliarmus!" diye bağırdı avazı çıktığınca.
Karanlık Lord büyüden kolayca sıyrıldı ve karşısındaki adama bir öldüren lanet fırlattı.
James arkasındaki kapıdan koşarak girdi karısını korumak için. Onu bir an önce buradan çıkarmalıydı. Tahmin edemediği şey, Voldemort'un sonuna kadar onu takip edecek olmasıydı.
Karanlık Lord öldüren lanet yollayarak ondan kaçan hedefini takip etmete devam etti. Dışarıdaki tarla faresi kılıklı Pettigrew'un daha fazla dayanamayacağını biliyordu ne de olsa. O büyük balığın peşindeydi. James Potter o bunak herifin en güvendiği adam. Ve şimdi onun da sonu gelmişti.
Karanlık Lord onun peşinden odaya girdiği anda James öfkeyle bağırdı. "Sectumsempra!"
Karanlık Lord, asayı tutan kolunda açılan yaraların etkisiyle kolunu bir an geriye çekti. Kolundan etrafa saçılan kanlar ölü doğan bebeğin üzerine sıçrayıp ağzındaki hafif aralıktan içeri sızdı.
James, Voldemort'un bir anlık boşluğundan yararlanıp çocuğunu doktorun elinden kaptı ve karısının da elini sıkıca tutup oradan çok uzağa cisimlendi.
xxx
Trelawney boğuluyormuş gibi sesler çıkardıktan sonra derin bir nefes aldı ve gözlerini gecenin karanlığına açtığında karşısında Dumbledore'u görünce şaşırdı. "Dumbledore!?"
"İyi akşamlar, Sybill," dedi Dumbledore, yavaşça. "seninle, Hogwarts'a taşınman hakkında konuşmak için gelmiştim."
Sirius Black normal haline dönmüş gökyüzüne bakarak bekliyordu Dumbledore'u Domuz Kafası'nın dışında. Ve o anda yanına cisimlenen kişi her zaman sevdiği ve daima seveceği kuzeni Bella'dan başkası değildi.
xxx
Eve geldiklerinde James, karısını yatağına yatırdı ve minik oğlunu kucağında daha sıkı tutarak onun yüzüne baktı. James oğlunun kendisine ne kadar benzediğini düşünürken, bebek biri Lily'ninki gibi yeşil ve diğeri de mavi olan gözlerini hayata açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter: Eve Dönüş
FanficEtraftaki karanlığın son demleri de siliniyor yavaşça. Güneş yüzünü gösterirken ağır bir şekilde, artık dinlenme vaktinin geldiğini biliyorum. Derin bir nefes alıyorum boş sokakta ilerlerken. Düşüncelerimden sıyrılmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ark...