Lips red as blood,
Hair black as night,
Bring me your heart, my dear,
Dear Snow White.You have eyes huntsman, but you can not see!
She is the One!
I see an end to darkness!xxx
Karanlık sokağın ortasında ne işim var benim? Azkaban'da olmam gerekmiyor muydu? Başım neden bu kadar ağrıyor acaba?
Derin bir nefes alıyorum ve etrafıma bakıyorum. Bu bir kabus olmalı. Evet, tam olarak öyle. Kendimi burada, Gordic's Hollow'da gördüğüm bilmem kaçıncı rüyam bu. Ve birazdan yine aynı şey olacak, biliyorum. Karanlık Lord, benim ihanetim sayesinden dostlarımın evine girecek ve onları öldürecek. Uyanmak istiyorum. Yine o sahneyi düşlemek istemiyorum. Olanları gerçekte görmemiş olsam da, on yedi yıldır tıpkı o anı yaşamış gibi her gece bu kabusu görüyorum.
Ellerimi gözlerime kapıyorum ve patlama sesini bekliyorum. Ve hayır, hiçbir şey olmuyor. Ellerimi gözlerimden kaldırmaksızın parmaklarımın arasından bir zamanlar orada bembeyaz bir binanın olduğu noktaya bakıyorum. Şimdi orada bir harabeden başka bir şey yok. Bu benim rüyam olamaz, hayır. Şimdi ellerimi gözümden çekiyorum ve etrafıma bakıyorum. Ben şu anda gerçekten buradayım. Evet, ama nasıl? Azkaban'dan nasıl kaçtığımı hatırlamıyorum.
Var gücümle bir adım atıyorum ileri doğru. Ve bir adım daha. Her adımımda kalbim daha da hızlı atıyor. O eve girince ne bulmayı bekliyorum? Yerde yatan James'in cansız bedenini bulup onu tekrar canlandırmayı mı? Yoksa aynı şekilde Lily'yi de mi yaşama döndüreceğim? Ve bebek? Ona ne olacak?
Hayır, yapamam. Eve arkamı dönüyorum ve o sırada Mezarlıkta bir adam gözüme çarpıyor. Bir mezar taşının üzerinde duruyor hareketsizce. Kafasını çarpmış ve kanlar mezar taşını kaplamış. Elimden geldiğince çabuk onun yanına ilerliyorum.
Önce mezar taşındaki ismi görüyorum ve ardından üzerinde yatan adamı. Merlin adına ben ne yaptım böyle? Kalbim atmamak için çabalarken, beynim şimdi dostum için yaşamam gerektiğini haykırıyor. Ona bunu borçlu olduğumdan bahsediyor. James'i kurtarmak zorundayım. Ona borçluyum. Ona bir hayat borçluyum. Ondan zorla söküp aldığım hayatı borçluyum. Ve seneler sonra ilk defa dostumun vücuduna sıkıca sarılıyorum. "Ben geldim, kardeşim. Yaranı sarmaya geldim."
xxx
Dumbledore'un ankası Fawkes çığlık atarak odaya girdiğini bir şeylerin yolunda gitmediğini anlıyorum. Dumbledore'un suratı bir anda asılıyor ve odadaki diğer tüm herkes ona bakıyor büyük bir beklentiyle.
"Başkası değil de bana, Dumbledore!" diyor McGonagall, o telaşlı ve bir o kadar da titreyen sesiyle. "Merlin korusun!" diye ekliyor hemen ardından sessizce.
"Azkaban'a saldırıyorlar." Diyor Dumbledore ve pelerinin ucunu tutup vücuduna doğru hızla çekerek Azkaban'a doğru Buharlaşıyor. Odadaki herkes onun peşisıra Buharlaşırken, şimdi ben masada tek başıma oturuyorum. Gitmeli miyim? Buna hazır mıyım? Karanlık Lord ve müritleriyle savaşmak? Evet, ben bunu yapabilirim.
Azkaban'da durduğumda etrafımdaki herkes birbirine büyüler gönderiyor. Asamı elimde sabitliyorum ve üzerime doğru gelen bir laneti savuşturuyorum son anda. Bu çok yakındı, gerçekten.
Etrafımdaki yıkık dökük duvarların arasından kahkahalar, acı dolu haykırışlar ve yardım istekleri geliyor. Ve daha da kötüsü Azkaban'ın etrafında dolaşan Ruh Emici'ler giderek daha da yaklaşıyorlar içeri doğru.
Bir anda üzerime doğru gelen üç Ölüm Yiyen'le savaştığımı fark ediyorum. Hayır, bu savaştan kaçamam! "Expelliarmus!" diye bağırıyorum ve asamdan çıkan büyü Ölüm Yiyenler'den birini omzundan yakalıyor. Ölüm Yiyen geriye doğru uçtuğunda yüzündeki maske düşüyor.
"Öldürün şu Bulanık'ı!" diyor merdivenlerin oradan bir kadın sesi. Onu daha önce birkaç haber dışında gördüğümü hatırlamıyorum. Ama kadının adını biliyorum. O yapılı saçları, pahalı giysileri ve on yedi yıl genç hali olmasa bile Bellatrix Lestrange'in bakışları halen aynı.
xxx
"Onu öldürmeliydim!" diye söyleniyorum içimden. Neden yaşamasına izin verdim ki? Ama hayır, onu serbest bilmemeliydi. Eğer onu öldürseydim hata yaptığımı bilirdi ama artık bunu bilmeyecek. O adamı ben serbest bırakmadım. Öyle olsa bile bunu kimse bilmeyecek. Asla.
"Benim dışımda." Diyor Snape, iğneleyici bir ses tonuyla. Azkaban'a döndüğümde Snape'i tamamen unutmuştum. Kahrolasıca adam artık beni yere getireceği bir sırrımı biliyor. Ama bunun altında kalamam.
İki adımda aşıyorum aramızdaki mesafeyi ve asamı onun boğazına dayıyorum. "Bundan bahsedecek olursan, ölmek için yalvarırsın, Snape."
"Yavaş ol, Çocuk." Diyor adam, onda neredeyse hiç görmediğim bir özgüvenle. "Seninle ortak bir sırrı geçtim, hiçbir şeyimin olmasını istemiyorum. Bu yüzden o kurtardığın adamı gidecek ve Karanlık Lord'a anlatacaksın."
"Benden onun gözünden düşmemi isteyemezsin!" diyorum dişlerimin arasından. Onun siyah gözlerinin içine bakıyorum ama hayır, o her zamankinden daha kararlı. Kahrolasıca lanet herif. Ondan ölene kadar nefret edeceğim.
xxx
Arkamı döndüğüm anda kadının gerisinden koşar adımlarla bu tarafa doğru gelen adamı görüyorum. O lanet olasıca herifi unutmam hiç de kolay değil. Geçen gece Arthur Weasley'yi öldüren adam o. Evet buna eminim.
Ona doğru bir Expelliarmus yolladığımda adam bir duvarın arkasına saklanıyor. Onunla aramda duran iki ölüm yiyenin aynı anda attığı lanetlerin arasından sıyrılıyorum. Onların arasından Buharlaşıyorum.
"Buradayım!" diye bağırıyorum merdivenlerin en üst basamağından. Aşağıdaki duvarın arkasından beni aradığını görüyorum. Sesimi duydu anda bakışını bana çeviriyor. Asasını salladığı anda yeşil büyü üzerime doğru son hızla geliyor. Arkasına saklandığım duvar çarpan büyünün etkisiyle yıkılıyor.
xxx
"Avada Kedavra!" Merdivenlerden yukarı çıkarken onun üzerine sürekli büyü yağdırıyorum. Bu kızla daha fazla uğraşmak istemiyorum.
Onun yolladığı Expelliarmus omzumu sıyırıyor. Kalbim bir an için daha hızlı atıyor. Beni bu denli zorlayan kızın kim olduğunu görmek için çabalıyorum. Ve bana bir kez daha büyü atmak için yüzünü ortaya çıkardığında onu görüyorum.
Bir anlık boşluğuma geliyor büyüsü ve asam elimden yere düşerken, ben de merdivenlerden düşüyorum. Ve kalkmaya niyetim yok. O kız her kimse, onunla savaşmak istemiyorum, hayır. Ben, o benim olsun istiyorum. Bu hissettiğim şey ne bilmiyorum. Tek bildiğim şey onu istiyorum. Benden nefret eden o kızı istiyorum. Granger. Hermione granger'ı istiyorum ve onu elde etmek için en yapmam gerekirse onu yapacağım.
xxx
Yerde öylece yatmış, bana bakıyor aptal gibi. Ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum. Kendini öldürtmeye mi çalışıyor? Hayır, kötü olan o. Onu ne kadar öldürmek istesem de, hayır. Ben kendimi biliyorum. Ondan ne kadar nefret etsem de onu öldüremem.
Ve biliyorum ki onu sevemem. Kalbim Ron'dan başkasına böyle çarpsa da onu dinleyemem. Ben Hermione Granger, onu sevemem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harry Potter: Eve Dönüş
FanfictionEtraftaki karanlığın son demleri de siliniyor yavaşça. Güneş yüzünü gösterirken ağır bir şekilde, artık dinlenme vaktinin geldiğini biliyorum. Derin bir nefes alıyorum boş sokakta ilerlerken. Düşüncelerimden sıyrılmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Ark...