Elimdeki poşetlerin ağırlığıyla vücudum dengeyi sağlayamazken yanımdaki dev bana gülüp duruyordu. Her ne kadar saklamaya çalışsa da benimle dalga geçtiği her halinden belliydi. Sinirle yolun ortasında durduğumda birkaç adımın ardından o da yokluğumu fark edip yürümeyi kesti. Bana döndüğünde esen rüzgar hem saçlarına hem de yakışıklı yüzüne vurmuştu onu daha da çekici göstererek.
Tam öfkeyle ağzımı açacakken güzelliği karşısında donakalmamla şaşıran bakışların odağı olmuştum bir anda. Fakat sesimin içime kaçtığını hissederek ilerledim hızla. Arkama bakmayı bırakın yoldan gözlerimi ayırmıyordum bile kafam eğik bir şekilde. Yüzüm deli gibi kızarmıştı ve bundan aşırı utanç duyuyordum. Bu dönemlerde homoseksüelliğe bakışın ne kadar sert olduğundan haberim vardı. Şu an bile durum pek parlak değildi ki.
Eğer onun yanında durmaya devam edersem illa ki her yere konan kalbimin onun da tadına bakmak isteyeceğini biliyordum. Sevgi gördüğüm insanın peşinden gitmek gibi saçma bir huyum vardı. Gösterdiği ilgi arkadaşça olsa da. Böylesine zavallı biriyken ondan bana aşık olmasını beklemek ikimize de yazık etmek olurdu.
Bu yüzden hiçbir şey olmamış gibi eve girdim ve elimdekiler dolaplara yerleştirmeye başladım. Kese kağıdının içinden çıkardığım sebzeleri suyun altında yıkamaya çalışırken tek elimle kabı tutmak zorunda kalıyordum ki çoktan bileğim ağrımaya başlamıştı. Yaptığım artistik hareketlerden pişman olmaya başlıyordum yavaşça. Ona ihtiyacım olduğu bir gerçekti ev işlerinde.
Tam elimdekini düşürecekken imdadıma yetişen uzun çocukla rahatlamıştım. Onun olduğu taraftan bakışlarımı sakınarak bana yardım etmesine izin verdim. On dakika sonra işimiz bitmişti. Yemek için ateşi yaktığında ben de salatalıkları kesiyordum. Bir süre sonra verdiğim şeyleri pişirmesini beklerken onun her hareketini izler hale gelmiştim. Avuç içimi çeneme yaslamış gözlerim yemekle onun arasında gidip geliyorken kendime bunu yapmamam gerektiğini tembihliyordum.
Halbuki dinleyen kim?
Benim çocuksu hareketlerime karşın o, gayet sakin bir halde karıştırıyordu pişmeye yakın olan sebzeleri. Bakışları bir kez olsun ayrılmamıştı yaptığı işten. Takdir ediyordum onu benim gözlerim üstünde olmasına rağmen hiçbir işi batırmadığı için. Ben olsam ellerim titremekten yemeğin içine girerdi herhalde.
Yemek hazır olduğunda açlığımızın verdiği iştahla bir çırpıda bitirdik önümüzde olanı. Kirli olan kap-kaçağı tezgahın üzerine bırakıp bugün aldığımız giysileri giyinmeye başladım dışarıdaki tuvalette. Arkadaşlarının yanına gitmeye karar verdiğimizden beri bu anı bekliyordum. Açıkçası kendimi arkadaşlarıyla tanıştırılan sevgili gibi hissetmiştim.
Ancak kafamdan hemen bu düşünceyi atıp saçmaladığıma karar verdim. Bu yanlıştı. Yanlış olmalıydı. Üstümü düzelttikten sonra tahta kapıyı açmak adına bastırıp kendime çektim. Hala tahta tokmaklara alışamamıştım. Ya da tuvaletin dışarıda olmasına.
Zorla çıktığımda dışarıda beni bekleyen Chanyeol'le karşılaşmıştım. Ayağının dibindeki taşla oynuyordu sessizce. Kafası eğik olduğundan yanakları ortaya çıkmıştı ve hayal görmüyorsam dudaklarını da büzmüştü. İçimden ona tezahürat edip tatlı diye bağırmak geçse de iç sesim istersen hayran kulübüne de katıl deyince ne kadar haklı olduğunu fark ettim.
Ne saçmalıyordum ben böyle?
Hemen içeri koşup kıyafetlerimi bana verdiği odaya bıraktım. İki katlı bir evdi burası. Üst katta bizim yatak odalarımız vardı ayrıca bir tane daha misafir odası. Burası her ne kadar başkalarının kalması adına ayarlanmış olsa da Chan kimseyi sokmuyordu içeri. En azından beni sokmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time Travel With Byun Baekhyun // ChanBaek
ФанфикBir gün kendini hiç bilmediğim bir yerde, hiç tanışmadığı bir adamla bulan Baekhyun olanların hepsine kader diyecekti. İnancına sığınacaktı belki de. Fakat sonuç onu yalanlarla yüzleştirdiğinde gitmek kolay olacak mıydı? Bildiğiniz gerçekliği kaybed...