*Beni hatırlayan var mı...¿*
Kulağımın dibinde yankılanan düzenli sese karşı hassas kulaklarım tepki göstermeye başlamıştı beni uyararak. Güneş ışıkları bez parçasıyla örtülmüştü. Perde yerine geçtiklerinden gözlerim kamaşmıyordu. Ancak dışarıdaki gürültüyü engelleyebildikleri söylenemezdi. Bütün odalarda tahta pencereler olmasına rağmen bu odanın bütün sese açık oluşu sinirimi bozmuştu. Dışarıdaki çığlıklar sağ kulağıma, düzenli ses ise sol kulağıma uğruyordu.
Bir anda dışarıda çığlık atan gerçek insanların varlığını farkına vararak kafamı hızla kaldırıp pencereye koştum. Tabi ki basit kansızlık problemlerinden dolayı gözlerim kararmıştı fakat iki-üç saniye sonra görüşüm yerine geldiğinden bunu sorun etmedim.
Yerde ağlamakta olan kadın ve başına toplanmış halkı gördüğümde hemen üstümü değiştirmek adına dolabıma ilerledim lakin karşılaştığım manzara beni şoka sokmuştu. Odamda değildim. Benim odamda pencere vardı zaten. Burası...
Chanyeol'ün odasıydı!
Tek yastıkta da onun yattığını görünce az önceki düzenli sesin onun kalp atışı olduğunu anlamıştım. Ben geceyi onunla, onun göğsünde yatarak geçirmiştim resmen. Kendimi bu duruma nasıl geldiğimle ilgili sorgularken gürültüden uyanmaya başlayan Chanyeol'ün dikkat dağıtıcısı görüntüsü bana hiç yardımcı olmuyordu. Tamam öyle çok yakışıklı falan değildi. Tam tersine göz altları şişmiş, dudakları kurumuş, burnuysa kaşımaktan kızarmıştı belki gece böcek ısırmış da olabilirdi.
Bu görüntüsünün çekici hiçbir yanı yoktu kısacası. Ama o kadar tatlı gözüküyordu ki! O şişik yanaklarını parmaklarımın arasına almak geçiyordu içimden. Evet baylar bayanlar, ben bir erkeğim. Ne olmuş? Bir erkek bir diğerini tatlı bulamaz mı?
Gözlerini şirince ovalayıp esnedikten sonra etrafına bakmaya başlamıştı. Ona beni görmesi adına beş saniye veriyordum. Ya dün ne olduğunu hatırlayacaktı ya da benim gibi şaşıracaktı en başta.
5
4
3
2
1!
"OMO! Sen ne yapıyorsun burada Baekhyun?"
Çıplak olmayan üstüne battaniyesini çekişiyle gülüşümü tutamadım ve dünün aksine sinirlerim gevşemiş olarak odadan çıktım. Onunla konuşmayacaktım. Üstümü değiştirip yüzümü yıkamadan olmazdı. Benim de kendime gelmeye ihtiyacım vardı sonuçta.
On dakika sonra aşağıdan gelen pilav kokusuyla son kez yüzümü yıkadım banyoda. İlk seferlerde sadece uyanmak içindi fakat ardından dün olanları hatırlayıp kızarmıştım. Bunu suratımdan atmak kolay değildi elbette. Onu arkası dönük bir şekilde kahvaltı hazırlarken gördüğümde bir anda sarılma isteğime engel olamadım ve kollarımı doladım beline.
"Yeollie ne yapıyorsun?"
Kocaman vücudundan kaçıp önümü görebilmek adına kafamı koltuk altından geçirdim ve tezgahta gezdirdim gözlerimi. Ona bakmamaya gayret ediyordum etkilendiğimi görmesin diye. Sanki yaptığım normalmiş gibi pişkince yemeklerden tekine elimi atıp ağzıma atıyordum arada göz geçirirken. Bana karşı olan tepkisini görmek adına ölüyordum bir yandan da tabi ki.
"B-baek?"
Titreyen sesine gülümsedim ancak onun fark etmemesi için kafamı daha da aşağı eğdim. Şu an saçlarımı görüyor olmalıydı. Ben en son ne zaman yıkanmıştım ya? Yine rezil oldum kesin. Öf! Kafamın en ufak şeyde bile karışması doğal geliyordu onun yanında. Her şeyimden tereddüt ediyor, ona en iyisini sunup sunmadığımdan tereddüt ediyordum. Yine de adımı söylemesinden sonra hiçbir ses gelmeyince döndüm yüzümü ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time Travel With Byun Baekhyun // ChanBaek
FanfictionBir gün kendini hiç bilmediğim bir yerde, hiç tanışmadığı bir adamla bulan Baekhyun olanların hepsine kader diyecekti. İnancına sığınacaktı belki de. Fakat sonuç onu yalanlarla yüzleştirdiğinde gitmek kolay olacak mıydı? Bildiğiniz gerçekliği kaybed...