-Flashback-Yi Fan dudağını ısırarak iki haydut kılıklı herifin durduğu kapıda bekliyordu. Gergin bir şekilde ayağını yere vurması yüzünden bütün dikkatleri üzerine çekmesinden hoşlandığı söylenemezdi ancak daha önemli meseleler vardı. Aklındaki tonla düşünce onun uçmaya yeni başlayan bir kuş gibi çırpınmasına neden oluyordu, yine de uçabildiği söylenemezdi.
Bir süre sonra beklenen anın gelmesiyle içeriden ona seslenen güzel tınıyla kendine gelmiş, deli gibi atan kalbine nazaran düz ve sert ifadesini takınmıştı yüzüne.
Kahverenginin tonlarının hüküm sürdüğü odada ışığın dolamamasıyla gizemli bir hava katılmış gibiydi. Kandiller etrafta yanıyordu ateş böceklerini andırarak. Ateşin kırmızılığı bütün alana yayılmış üstüne üstlük güzel bir koku yaymıştı. Belki de tütsü yakıyorlardı, kim bilir?
Bütün bu havaya rağmen ay ışığı tam karşısındaki pencereden yüzüne inatla vurmaya devam ediyordu. Kızıllığın içindeki tek beyaz oydu. Fakat bunların hiçbir önemi kalmamıştı gözü en sonunda yerde oturan minik ve sevimli yüzü bulduğunda. Korkusu aniden puf olmuştu. Hala ne hissettiğini belli etmemeye çalışıyordu elbette bununla beraber gülümsememek adına öyle sıkıyordu kendini, mimikleri birbirine girmişti.
"Otur."
Tipine tam olarak zıt olan tavrına karşı gözlerinin şaşkınlığını yansıtmasına engel olamamıştı. Hemen çöktü itaat ederek onun karşısına. Aradaki masa resmilik katıyordu işlerine bu sırada.
"İsteğini söyle."
Sarışın öyle soğuk ve resmiydi ki Yi Fan küçük dilini yutmuştu adeta. Bunun şaka olduğu ihtimali yavaş yavaş yok oluyor, korku dürtmelerine tekrar başlıyordu. Aklı aşure gibi olmuştu sonunda.
"Arkadaşlarımın serbest bırakılmasını istiyorum."
Fakat hiçbir şey onun hedefine ulaşmadan oradan ayrılmasına izin vermeyecekti. Diğerinden gelen kahkahayla biraz da olsa yerine sinmişti ama. Komik bir şey mi söylemişti?
"Cesursun Wu. Ancak kiminle konuştuğunu unutmuş gibisin. Onlar senin dostun değil. Kyungsoo senden en çok nefret eden kişinin sevgilisi, Baekhyun ise..."
Kaşlarını kaldırıp baştan aşağı süzdü onu sarışın. Uygun kelime bulması gerektiğini biliyordu lakin durum gerçekten karmakarışıktı. Önündekinin duygularını önemsemek ona göre değildi, bunu zihninden çıkarmaması gerekiyordu.
"Sevdiğin adam."
Bir yumru oturdu göğsüne Wu'nun. Sevgilisi değildi, onu seven kişi değildi, sevdiği kişiydi. Kulağa küfür gibi gelmiş olması normal miydi acaba? Ona hiçbir zaman bakmayacak, dokunamayacak fakat her gördüğünde kalbini deli gibi attıracak kişi... Kendisi ise yalnızca onu sinir edecek kişi olabilirdi bu durumda.
Titremesine engel olmaya çalışarak ifadesini korudu. Kendini öyle sıkıyordu ki tırnakları avucunu kanatmak üzereydi. Diğeri aniden değişen halini gördüğünde kalbini okur gibi söylediğinin kötü bir etki yarattığını anlayıp öne atıldı. Neden endişe duyduğu ise tam bir muammaydı o anda.
"İ-iyi misin?"
O kekelemiş miydi? Neler oluyordu?
Kendine sakin olmayı emredip bunu sonra düşünmeyi not etmişti aklına. Bir bardak su emretti dışarıdakilere seslenerek. Yi Fan'ın düşmeye başlayan yaşlarıyla birlikte ise onun yanına oturmuştu düşünmeden. Ne yaptığını farkına varacak halde değildi o sırada, elini onun yüzüne koyup minik damlaları silmesini ancak bu şekilde açıklayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time Travel With Byun Baekhyun // ChanBaek
FanfictionBir gün kendini hiç bilmediğim bir yerde, hiç tanışmadığı bir adamla bulan Baekhyun olanların hepsine kader diyecekti. İnancına sığınacaktı belki de. Fakat sonuç onu yalanlarla yüzleştirdiğinde gitmek kolay olacak mıydı? Bildiğiniz gerçekliği kaybed...