*ChanBaek ficine SNSD koymak cesaret ister ama benim kalbimi dağlıyor bu olay ve öylece duramazdım. Hadi onları bir kez daha ilk başladıkları zamandan dinleyelim*
Her şeyi benim gözümden, Chanyeol'ün gözünden dinlemeye geldiniz değil mi?
Size hikayenin bir de benden tarafa olan kısmını anlatacağım. Ama çok eskiden başlıyor bu kısım. 2012'den.
Kıyamet yılı olarak geçerdi, hatırlıyorsunuz değil mi?
Benim için de öyleydi.
***
İş yerine doğru giderken arabayı süren eski şoförümüze sağda durmasını işaret ettim. Başım dönüyordu, kasvetli hava da canımı sıkmaya başlamıştı. Bu yüzden kendime gelebilmek adına bir pastanenin önünde durdurdum onu. Dışarı çıkıp kendime birkaç çörek almak istemiştim. Arkamdan geldiğini gördüm, her zaman öyle yapardı. Ona elimle durmasını söyleyip ilerledim.
Soğuk hava tenime işliyordu. Kadife pantolonumun içine doğru nüfuz eden rüzgar titrememe yol açmıştı. Saçımı gözümün önünden kaldırdım. Bukleler elime dolanmıştı. Sabah onları taramayı unutmuş olmalıydım. Saçımdaki elimi çekip esneyen ağzımı kapadım. Ardından hemen ceketimin cebine soktum. Dışarıya bir saniyeliğine güvenemiyordunuz, anında üşümenize yol açıyordu.
İçeri girdiğimde burnuma dolan pişmiş hamur kokusu gözlerimi kapama isteği uyandırmıştı. Fırın ve pastanelere uğramayı bu yüzden çok severdim. Koku beni her zaman mest ederdi. Tezgahın önüne gelip siparişimi verecekken içeri koşup sırtıma çarpan bedenle sarsıldım. Benden çokça ufak olsa da yarattığı etki yadsınamazdı.
Arkamı dönmeden önce hamura karışan vanilya kokusunu yarınlar yokmuş gibi içime çektim ve beni bozguna uğratan şeye baktım. Açık kahverengi saçları yüzüm görmekten çekinirmiş gibi karşılamıştı beni. Burnumun dikkatini çeken kısmın ne olduğu da anlaşılmıştı böylece. Ancak asıl beklediğim şeyi hala görememiştim.
Cüzdanından kafasını kaldırmasını beklerken ayaklarımın ona dönük olduğunu görmüş olmalı ki yüzüme bakmadan konuşmaya başlamıştı.
"Beyefendi siparişinizi verir misiniz, bana bakmayı kesip. Acelem var da biraz."
Ukala oluşuna gülerken dediğine uymaya karar verip döndüm önüme. Bir tatlı ve bir tuzlu çöreğimi aldıktan sonra cam kenarındaki boş masalardan birine kuruldum. Bu sırada gözlerim bozuk paralarını tamamlamaya çalışan çocuktaydı. Sayma işleminin yarısındayken karıştırmış, elindeki tüm parayı kadına vermişti. Çöreğimden aldığım dördüncü ısırıkta ise sonunda kahvaltısına ulaşabilmiş gibi gözüküyordu.
Benden üç masa uzaktaki bir yere oturup neredeyse her saniye saatini kontrol ederken hızlı hızlı yedi ve ben ikinciyi bitirmeden kalkıp çıktı. Pastane aniden benim için de terk edilmesi gereken bir yer haline gelmişti. Burada durma sebebim oymuş gibi, on beş dakika yemekle uğraştığım şeyler iki dakika içinde bitmiş, hatta onun hızlı adımlarını sokağın köşesinde görür hale gelmiştim.
Peşinden gitme isteğim bedenimle çarpışsa da manasız işler yapmamam gerektiğini biliyordum. Elbette sabırla yarını bekleyecektim.
***
Şimdi de yıl 2013.
Ölmedik, ayaktayız. Bütün badireleri atlattık. Şirketimiz için mükemmel bir yıl oldu. Yolunda gitmeyen hiçbir sorun yoktu.
Ah! Tek bir tanesi hariç.
Ona da aşk deniyordu sanırım.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time Travel With Byun Baekhyun // ChanBaek
FanficBir gün kendini hiç bilmediğim bir yerde, hiç tanışmadığı bir adamla bulan Baekhyun olanların hepsine kader diyecekti. İnancına sığınacaktı belki de. Fakat sonuç onu yalanlarla yüzleştirdiğinde gitmek kolay olacak mıydı? Bildiğiniz gerçekliği kaybed...