15 ₪LABİRENT₪

190 16 11
                                    

Bölüm şarkısı: Pink/ Just give me a reason

Medya: Sare, Yankı, Mısra, Kaan

'Keşke sana aşık olmasaydım.'

***

Sizinle daha işimiz var nereye güzellik?

Söylediği şey ile gözlerim neredeyse yuvalarından çıkacaktı. Eğer düşündüğüm şeyi ima ediyorsa...bu iğrençdi. Mısra'ya baktığım da onunda benim ile aynı durumda olduğunu gördüm. Terk fark onun gözlerinde ki şaşkınlığın alev alan bir sinire dönüşmesiydi. Elinde ki değneklerden birini sallayarak konuşmaya başladı.

"Ne diyorsun lan sen p*ç herif. Ne zannediyorsun sen kendini?."

UPS!!. Mısra' nın sözleri adamı fazla sinirlendirmiş olacak ki, bu loş ortamdan bile yüzünün kızardığını görebiliyordum. Yumruğunu çıkması bana Yankı'yı hatırlatmıştı. Fakat şu anda Yankı'yı değil bizi düşünmeliyim. Bir an önce buradan çıkıp gitmezsek başımıza çok kötü şeyler gelebilirdi. Adam sinirli olmasının verdiği yetkiyle kulaklarımızı sağır edecek derecede dışarıdaki bodyguard' a seslendi.

"Hamit!!!"

Bağırmasıyla ikimizde sus pus olmuştuk. Mısra desen az önce adama o saydırmamış gibi arkamda saklanmaya çalışıyordu şapşal kız.

Bodyguard hemen gelip ellerini önünde birleştirdi ve saygı duruşuna geçti. Bu adamın burada çok fazla saygı gördüğü belliydi.

"Buyurun Pusat Bey."

Bu isim bana oldukça tanıdık gelmişti. Ama neden olduğunu bilememek gerçekten de sinir bozucuydu.

"Bu iki misafirimizi labirent meydanına götür. Ben birazdan geleceğim."

Dediği şeylerle gerçekten de korkmaya başlamıştım. Ne tür bir belaya girmiştik biz?!.

Bir adam daha yanımıza gelip kollarımdan tuttu. Beni çalıştırırken adama yalvarıyordum neredeyse ama Mısra, benim amacının aksine sanki bizi öldürtmek istiyormuş gibi adamların sinirleriyle oynuyordu. Sinirlenince ağzı çok pis oluyordu.

"Lan o*ospu çocukları bırakın lan bizi. Ulan şu değneklerim olmasaydı ben size ne yapacağını bilirdim ama şanslısınız. Artık iyileşince gelirim ödeşiriz."

Boşuna dil döktüğünü o da biliyordu ama yinede şansını deniyordu. Ben ise çoktan pes etmiştim. Şu anda bize biri yardım etse hiç fena olmazdı. Sıkıca tuttukları kollarımız biz çırpındıkça sızlıyordu, artık moraracağına emindim. Ortam daki şarkı biz bir kapıdan geçip uzunca bir koridora geçince kesilmişti. Bu sırada ikimizin de sesi kesilmişti. Başımıza gelecek şeylerin korkusuyla tek kelime edemiyordum. Bir şarap dolabının önünde durdular. Bir şarabı yerinden alınca filmlerdeki gibi dolap hareket etti ve bir yol daha açıldı. O yolu görünce Titrek bir sesle kollarımdan tutan adama sordum;

"Bizi nereye götürüyorsunuz. Lütfen bırakın bizi bir daha gelmeyiz zaten buraya."

"Çenenin kapat ufaklık. Gidince görürsün."

Adamın hiçbir şey ifade etmeyen cavabı beni veriyordu ve bu gerginliğin yerini korku alıyordu. Bu duyguya korku da denmez. Bu öyle bir his ki sanki gözlerin kapalı uçuruma gidiyorsun. Her an ölebilirsin ama kaç adım sonra olduğunu bilemiyorsun.

Göz ucuyla Mısra'ya bakınca ağladığını görmek beni bir hayli şaşırtmıştı. Bu durum ne kadar insancıl bir şey olsa da Mısra için çok anormal bir durumdu. Onu ağlarken sadece bir iki kez görmüştüm. Birisinde dedesi ölmüştü ve yanımda tüm gün boyunca ağlamıştı. Ertesi gün de gözlerinin şiştiğini indirmek için çok uğraşmıştık. Ertesi gün o kadar güçlü olmuştu ki, hiç bir şey belli etmemişti dışarıya. Mısra duygularını çok iyi saklıyordu. Bu konuda ona çok imreniyordum. Keşke onun kadar güçlü olabilsem.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 01, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşk OyunuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin