9/B Hoca Yorgun...

110 8 0
                                    

Okulun ilk günü ders işlenmediği için ödev de yoktu normal olarak. Akşam olunca hemen yattım. Sabah yine o bülbül sesli alarmla uyandım."Günaydın sevgilim tatlı uykundan uyandın mı..."
Hemen kalktım, lavabo da işlerimi bitirdim ve üstümü değiştirmek için odama girdim. İşlerim tamamen bitince kahvaltımı yapmak için salona çıktım. Yine annem, yine leziz yemekler..
"Günaydın annem." dedim aynı zamanda annemi öperken.
"Günaydın kızım. Hadi yemeğini hızlı ye de geç kalma arabaya."
"Tamam annem. Zaten çok yemeyeceğim."
"Ye ye zihnin açılır kızım hadi."
Annemle konuşurken bir yandan da yemeğimi yemeye başlamıştım... Yemeğim bittiğinde dişlerimi fırçalayıp durağa doğru yola çıktım.
"Günaydın benim biricik kader arkadaşlarım."
"Sana da günaydın Neso. Bakıyorum da enerji dolusun gene."
"Tabii. Ne sandındı kızım?.."
"Kanka tokanız var mı yaa?"
Evet. Soruyu soran Alara. Bu kız cidden iyi değil.
"Kanka sen delirdin mi. Zaten kafan çok sıkı. Bi toka daha mı takacaksın?"
"Kanka kafamdaki toka bollaşmış ya. Tutmuyor ki saçımı. Saçlarım salık gibi hissediyorum."
"Kanka al. Bende var. Tak ama ölme. Sonra Haye'nin tokasından öldü demesinler."
"Haha çok komik."

"Kanka bize bi anını anlatsana. Senin anıların komik oluyor." dedi Haye bana.
"Tamam kanka anlatayım. Ama komik mi değil mi bilmiyorum."
"Ya tamam anlat sen."
"Tamam. Başlıyorum. Kanka biz küçükken âbimle oyun oynuyormuşuz. Ben âbime âbim bana işte "sen biraz geri git, sen biraz daha git" diyormuşuz. En son artık âbim bana diyecekmiş. Kanka abim bana geri git demiş, bende geriye doğru giderken bi takılayım, sen bi düş. Varya Survivor'da Hayim öyle düşmemiştir inan ki."
"Allah seni karetmesin Neso. Herşey senin mi başına gelir yaa. Neyse araba geldi. Hadi gidelim."
Arabaya bindiğimizde arabada boş yer yoktu. Şoför küçük küçük oturaklar çıkardı. Onlara oturmaya çalıştık. Çalıştık ama Haye'nin başına gelenler... Haye tam oturacağı sırada o oturak bi kayar.. Haye bi düşer ama öyle bi düşüş yok yani.
"Kanka.. İyi misin?"
"Ayyy... kızım bakmasana ya. Kaldırsana."
"Kanka..."
"Kanka, kanka. Ne var kanka da?"
"Bi an varız bi an yok bee." dedim. Arabaki herkes gülmeye başladı. En başta Haye, kendine gülüyordu. Bu kızda normal değil. Nihayet oturabildikten sonra araba ilerlemeye başladı.
"Kanka çok güzel düştün biliyin mi?"
"Neso seni okula gidinceye kadar döverim. O da yetmez okuldan sonrada döverim. Sen bunu biliyin mi"
"Sen mi beni döveceksin? Ufak atta civcivler de yesin canım."
"Zaaa."
Böyle böyle Hayeyle kavga ederken okula gelmiştik. İlk önce Heye indi arabadan. Sonra bende Alara'nın yanına geçtim yine.
"Alaraaaa."
"Ne vaar?"
"Kanka sana birşey göstereceğim."
"Göster kanka."
"Kanka bak şu marketi görüyor musun?"
"Evet.. Ne olmuş o markete?"
"Aaa, ne garip bende görüyorum."
"Allah belanı vermesin Neso. Sınavlarda 6+4'ü 11 bul Neso. Go to the.. Okulun ingilizcesi neydi ya?.."
"Tamam Alara anladım. Sen en iyisi küfret tamam mı."
"Sabah sabah bütün espri anlayışımın içine ettin ya. İn şu arabadan."
Ne yapayım ki. Her sabah bu kıza takılmadan arabadan inemiyordum.
"Tamam kanka tamam. Bir daha yapmayacağım.. Ama söz vermiyorum."
"Nesoo!! İn."
Alarayla da kavgamı edince herşey tamamlandı. Tek yapmam gereken okula gitmekti.
"Okula gidelim, bilgiler öğrenelim. Okula gidip, bilgiler öğrenip ne edelim??" ben pepe gibi bu şarkıyı mırıldanırken Aleyna'da bana ters ters bakıyordu.(Aleyna bizim arabadan. Aynı okulda okuyoruz.)
"Ne yapayım, 3ay aradan sonra okul kafa yaptı."
Aleyna kafasını iki yana sallayarak ilerlerken bende Deniz'i görmenin sevinciyle dans ederek onun yanına gidiyordum. O kim ya?
"Deniz kanka günaydın da.. O kim?"
"Hee kanka o benim arkadaş. Dün tanıştık."
Gözlerimle Deniz'e onu sorgularmış gibi bakarken bana:
"Sadece arkadaş.." dedi. Hayır onu anladım ama ben bu çocuğu nereden.. Hee, şimdi tanıdım. Bu çocuk dün Deniz'in bana 'taş' dediği çocuk. Bu kızdan korkulur.
"Kanka hayrola senin taşlar suyun üstüne çıkmaya başlamış. Yan yana okula gelmeler falan.."
"Taş.. Ne diyosun sen yaa?"
"Diyorum ki bu çocuk dün senin bana taş dediğin çocuk değil mi?"
"E-evet belki.."
"Kızım bana bak aranızda bişey olursa-"
"Olacağını sanmıyorum ama olursa ilk sana söyleyeceğim. Tamam?"
"Heh. Adam ol."
Denizle de günün kavgasını ettiğimize göre sınıfa çıkabiliriz... İlk ders.. Kimya. En sevdiklerimden birisi. Ben her sevindiğimde dans etmek zorunda mıyım ya. I love you dance.

"" Deniz'den""

Eveet. Dersimiz kimyaymış. Bu dersi seviyorum ama neden şimdi? Neden sabah? Neyse bende azıcık Neslihan'a kaynayayım da neşem yerine gelsin.
"Neso, kanka ben bu ders uyuyacağım. Bi dahaki ders beni uyandırırsın."
"Kızım bana bak. Varya seni öldürürüm. Hoca sana sözlü yaparken sana kopya vermem, ayrıca hocam kopya çekiyor diye seni ispiyonlarım. Yok sana uyku falan."
"La bi sus. Tamam. Şaka yaptım. Hem-"
"Haklısın en ön sırada oturuyoruz. Uyuyamazsın." dedi Neslihan bana gözlerini tıpkı bir bebek gibi kırpıştırarak. O gözler ne ara bu kadar ufalmıştı ya??
İlk dersin kimya olması anlaşılan bazılarının kafası bozmuş. En başta Mesut..
"Deniz... Kim ya bu kimya?"
"Af buyur kim dedin?"
"Kim ya bu kimya dedim."
"Allah tependen baksın Mesut."
Allah'ım beni kimlerle sınıyorsun. İlk önce Berkan, sonra Mesut. He bu arada Berkan dün benim Neslihan 'a dediğim çocuk. Mesut da bizim sınıftan bi arkadaş.
Hoca derse gelince selamlaşmamızı yapıp yerlerimize oturduk. Şuan yapmak istediğim tek şey kafamı sıraya koyup uyumaktı.
"Evet arkadaşlar. Biraz klişe olacak ama sizleri tanımam lazım. O yüzden şöyle sırayla isimlerinizi ve nereden geldiğinizi söyler misiniz bana?"
Bu sesler resmen kulaklarımda yankılanıyordu. 'Artık yeter' diye haykırmak istiyordum. İki gündür ne çektik be.
"Hocam benim adım Deniz." diye sözüme devam ettim. Sonra Neslihan sonra Sıla falan derken - bi dakika. O çocuk hocaya ne demişti?
"Hocam ben Tekin. Ben evden geliyorum." Bu çocuk sabah gelmeden önce evde yürek falan mı yemiş ya? Hocaya 'Ben evden geliyorum.' denilir mi?
"Sen ciddi misin evlat. Anlaşılan seninle bu sene işimiz var."
Hocanın bu sözleri beni bile ürkütmedi değil yani. Gerçi bu çocuk pek korkacak bi tipe benzemiyor.

Dersler geçerken bazıları işlenmişti, bazıları işlenmemişti. Tabi ki biz işlenmeyen derslerde kopmuştuk. Hele de öğleden önceki son derste.. En son hoca dayanamayıp bize "9/B hoca yorgun." dedi. Bizde anladık -ne kadarda anlayışlı bir sınıftık -ki sustuk. Biz dediysem de bazılarımız. Bazılarımız hiçbir şey olmamış gibi 5 dakika sonra konuşmaya devam etti.
Öğlen zili çaldığında resmen küçük bir çocuk gibi sevinmiştim. Çünkü karnım çok açtı. Sıraya doğru giderken mesajlarımı kontrol etmek için telefonuma bakıyordum. (Öğle araları telefonlar veriliyor.) Tam telefonu cebime koyacaktım ki önüme çıkan sert bir şeye çarptım. Pardon sert bir şey mi dedim ben.. Onu bir düzeltelim. "TAŞ" mış.


Bir Garip Lise GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin