Sona Doğru...

37 5 0
                                    

Yorulmuştum...

Sabah telefonum çalarken ellerimle telefonumun çevresi diye düşündüğüm yeri yokladım. Nerede bu şey? Heh! Buldum! Elime gelen şeyi açtığımı düşünüp kulağıma yasladım ama.. Telefonum hâlâ çalıyor.
"İlla uyandıracaksın değil mi beni?" diye söylenerek ayağa kalkmaya çalıştım. Hayır benim anlamadığım; telefon iki dakikadır çalıyor ama hâlâ kapanmadı. Ayağa kalkıp telefonum diye kulağıma getirdiğim şeye baktım da... Bu ne oğlum? Kumandanın burada ne işi var? Ayrıca, bu kumanda neden bizim kumandaya benzemiyor? Amacı ne bu kumandanın?
Kumandayı elimden atıp telefonumu da alınca bu sefer cidden telefonumdu yani. Telefonu uyku sersemliğine açıp kulağıma getirdiğimde telefon hâlâ çalıyordu.

"E yeter artık! Bi çalmayı bırak da!"

Dedim ama kime dedim? Boşuna! En sonunda aklıma gelen çözümü alkışlamak için ellerimi birbirine getirince telefon az daha düşüyordum
. Aklıma ne mi geldi? Gözlerimi açmak ve telefona bakarak telefonu açmak. Ah! Biliyorum. Çok zekiyim :p

Telefona baktığımda telefonumun çalmadığını fark ettim. İyi de... Lan bu müzik benim telefon müziğim değil ki! Aklıma gelen şeyle etrafa bakmaya başladım. Doğru ya... Ben dün akşam Güneşlerde kalmıştım. 'Bu müzik nereden geliyor?' diye sesi takip ettiğimde Güneş' in mutfakta kahvaltı hazırladığını gördüm. Güneş? Kahvaltı? Hazırlıyor!!! Hem de Bülent Ersoy' un 'Geceler' şarkısıyla. İşte buna dayanamadım ve kahkaha atmaya başladım. Tam da nakaratında...

"Geceleeeeeeeeeeeeeeer, geceleeeeeeeeer, geceleeeeeeeeeer.. Sırdaşım oldu geceler, dert... Sen ne ara uyandın Neso?!"
"Yaklaşık olarak bir beş dakika önce. Sen?"
"Ben bir saat, on iki dakika, yirmi saniye önce kalktım." deyip gözlerini kırpıştırmaya başladı. Jeton geç düşmüş olacak ki sormasını beklediğim soruyu geç sordu.

"Sen neden gülüyorsun?" bu sefer daha da fazla kahkaha atarak kendimi Güneş' ten soğuttuğuma göre.. Şaka şaka. Ama öyle bir kahkaha attım ki, Güneş 'Ne dedim de böyle gülüyor bu kız?' bakışı atıyordu.

"Ben ne dedim de böyle kahkaha atıyor bu kız yahu?" deyince daha da fazla güldüm. Ben demiştin değil mi?

Biraz daha etrafa bakınca bir şey dikkatimi çekti. Sevim teyze evde yoktu.

"Sevim teyze nerde kız Günebakan?"
"Evden kovdum onları babamla. Dışarıda kahvaltı yapacaklarmış. Bendee... Bunu fırsat bilip Deniz, Berkan, Rüzgar ve Burağı buraya çağırdım."
"Ne güzel işte hep berab... Ne?! Ne diyon kızım sen? Lan hani masada kahvaltı o zaman?"

Kahvaltı masasına baktığımda zeytin, peynir, nutella... Vs. Vs... Bana kalsa nutoşum yeterdi de.. Sadece ben değildim işte.

"Beraber yaparız diye şey..."
"Kızım seni alan yandı he! Bir saattir bir tek bunları mı koydun masaya. Çekil şuradan!" deyip mutfak kontrolünü elime aldım. Yemek yaparken Şebnem Ferah' ın 'Sigara' şarkısını açmıştım.

"Şimdi... Kreple başlayalım." deyip Güneş' ten malzemeleri teker teker istedim. Yardım etsin o kadar da canım..

..........................................

"Olduuu..." deyip şaheserimle gurur duydum. Bir saat içerisinde krep yapmış, salamları şekille doğramış, salatalık ve domatesleri sevgili yapmış, yum-pat (yumurtalı patates kızartması.. Tavsiye ederim)  ve meyve sularınıda bardaklara koymuştum. Saate baktığımda dokuz olmuştu. Bugün okul olmadığı için rahattık. Ben masaya büyük bir aşkla bakarken zil çalmıştı. Zil büyük bir ısrarla çalmaya devam ederken kafamı Güneş' e çevirdim. Bana bakıyordu.

"Ne?"
"Ne 'Ne?' ?"
"Ne var kızım?"
"Hiiç."
"Güneş.. Yavrucum mal mısın?"
"Yioo. Neden ki?"
"Lan many... Sakinim.. Sakinim.. Güneşcim! Canım! Kapıyı açsana, bak zrrr zrrr çalıyor! Ha yavrum?!"
"Hee. O mu? Tamam ya. Açayım ben onu." deyip kapıyı açmaya giden Güneş' in arkasından şıpıdığımı atmamak için zor tuttum kendimi.

Bir Garip Lise GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin