*Kardeşlik*

48 8 0
                                    

Sınıfa çıktığımda bir 9/B klasiği olan delirmeceyle karşılaştım. Pek şaşırmamıştım yani. Akıllı tahtadan 'Kapıcı İzzet' şarkısını açıp aynı oranla söyleyip oynamaya başladık.
"Ey bi si di i ef ci, eyç ay jey key el em en o pi, q ar es ti yu vi, dabılyu iks vay zet kapıcı İzzet.."
"Mesut şuan ingilizcenin öldüğü anın beş dakika öncesi."
"Neden o an değil de beş dakika öncesi?"
"Çünkü beş dakika sonra sen olmayacaksın."
"Sen şuan bana iltifat mı ettin yoksa... Ne dedin sen ya?"
"Fokların nesli diyorum senin yüzünden tükenmek üzere."
"Yani senin."  Her zaman Neso laf yesin zaten. Neso hiç laf atamasın. Karşı köyün tek öküzü pis Mesut.
"Yani işte ne yapayım? Körle yatan şaşı kalkar Mesutcuğum." Yessss. Geri dönüş başlıyor.
"Bi git Neso ya. Bi laf atam dedim sende burnumdan getir. Oynamıyom ben ya!" Ah benim küçük Mesutum(!) ;)
"Seni anneme diyviycem."
"Ovvv kıyamam.. mı diyeyim?" Bana evet dercesine bakan gözlere cevabım geç kalmadı.
"Tabi ki de demem. Ayıp ediyorsun." Ben bu sınıfı çok seviyorum ya. Cidden. Kardeşlerim benim.

Biz boş dersin keyfini çıkarırken bir anda kapı açıldı. Gelen kim ki? Mrs. Çamlı..
"Çocuklar Burcu hocanın sınıfı siz misiniz?"
"Evet hocam. Ne oldu ki?"
"Hocanız gelmedi fakat sizi ben getireceğim."
"Nereye hocam?" Yapma Ahmet ama. Bu kadar merak.. İyi değil.
"Sus evladım. Sadece aşağıya inip beni bekleyin. Kültür Sanat Merkezi' ne gidiyoruz."
Hep birlikte aşağıya inip hocayı beklemeye başladık. Neden gidiyoruz acaba merkeze? Merak konusu.
Hoca geldiğinde yola çıktık. Yakın olduğu için yürüyerek gittik. Yolda Deniz ben Dilara, İrem ve Sıla gidiyorduk. Tabi ki biz bir ekibiz, ayrılmayız.
Oraya girdiğimizde hemen bir yer bulup oturduk. Bütün liseler vardı. FATİH, FEN, EML, ÇPL... Aman Yarabbim.
"Evet çocuklar gösterimiz başlıyor."
Ne gösterisi ki bu acaba? Ama bu..?
"Evet arkadaşlar. Çok şaşırdınız farkındayım. Ben olsam bende şaşırırım. Ama bu sadece bir çekim... Değil. Beni tanıyorsunuz. Yani çoğunuz. Şimdi... Hazır mıyız?"
Neler oluyor ya?
"Mustafa Ceceli ?!!!" Kızların çığlıkları arasında karşımda duran kişi.. Oh my.... Allahım sana geliyorum.

"Havasından suyundan aşk damlayan
Yarim var gül renginde
Dünyaları verseler kâr etmez
Olmaz ki sen denginde
Havasından suyundan aşk damlayan
Yarim var gül renginde
Dünyaları verseler kâr etmez
Olmaz ki sen denginde
Aşkıdır ruhumda yankılanan
Duyduğum her seste
O can ki sevdası sonsuzundur
Aldığım her nefeste...

Ben şarkıya eşlik etmeye çalışırken arkadan Burağın gelmesiyle bir an şaşırsam da sonrasında olayın farkına vardım.. Sahnedeki kişi Mustafa Ceceli ve yanındaki de Buraktı...

Son aşkım ilk yarim can bildiğim
Vefalı sevdiğimsin
Derdimi derdinle böldüğünde
Ömrümü verdiğimsin
Son aşkım ilk yarim can bildiğim
Vefalı sevdiğimsin
Derdimi derdinle böldüğünde ömrümü verdiğimsin...

"Ama sen bana öyle bakarsan ben şey yapamam ki.. Sonra o şeyi şey yapamayınca da şey yapamam. Sonra da... Ne diyorum ben ya? Çocuk bana bakarak şarkı söylüyor. Ben... Bana ' Ömrümü verdiğimsin.' mi dedi o?"
"Neso sakin. Şarkı söyledi işte çocuk Mustafa Ceceliyle."
"Ben sesli mi düşündüm?"
"Evet bayan yumurta kafa."
"Sırranur?!"
"Ya ben." Bu nerden çıktı ya?
"Neler oluyor burada?"
"Hocam durun hatlar kesilmeden şurada bi kavga çıkacak mı diye merak ediyoruz." Ne hattı?
"Hattı müdafa yoktur. Sadtı müdafa vardır vardır. O...."
"Bi yeter da! Bi susun! Neler oluyor? Bu yum.. Sırranur' un burada ne işi var? Neden Mustafa Ceceli' nin önünde kavga ediyoruz? Atam izindeyiz." Atatürk?

Güneş' ten

"Atam...... İsin...deyiss......"
"Buna ne oluyor Deniz?" Neslihan uyurken biz de Denizle birlikte iki dedikodu fiskos yapıyorduk. (Yazardan not: Dedikodu yapmayın. Dedikodu günahtır. ;P)
"Bilmem ki. Yine rüya görüyordur. Sabahtan beri kız okulda ikinci kez uyuyor. Aslında en iyisi var ya. Oh mis."
"Hadi kaldıralım o zaman. Yeter bence bu kadar."  Deniz' in aklından bir şey geçiyor gibiydi.
"Neso.. Neso.... Neso.."
"Kalkmayacak galiba?" O sırada sınıfa giren Burağa dönüp sinsice sırıttı Deniz. Aklıma gelen şeyse eğer..
"Burak!"
"Efendim?"
"Az gelsene."
"Sen demeden gelmiyordu zaten." Bana dil çıkararak cevabını verdi Deniz.
"Burak. Bu şahıs kalkmıyor. Senden bir şey istesem?"
"Olur. Neymiş o şey?"
Deniz Burağa bir şeyler fısıldarken bende Neslihan' ı uyandırmaya çalışıyordum. Öküz kalkmıyor ki.
"Tamam. Bende o iş." Burağın Neslihan' a bakarak söylediği cümleyle bende Neslihan' a döndüm.
Bu tatlı uykuyu bölmek istemezdik ama.. İnsan da bu kadar uyumaz yani.
"Kapıcı İz.....zess.." Nefes verirken sayıkladığı için kelimeleri pek seçilmiyordu. Burak yavaşça yaklaştı ve beklenen hareketi yaptı. Neslihan' ı öptü..
"Hocam ama hep Sırranur ya.. Sonuçta o bir yumurta kafa ve...."
Neslihan uyku sersemi olduğu için kurduğu cümlelerin farkında değildi sanırım. Belki de Buraktan da haberi yoktu.
"Haaaa... Günaydın gençlik. Naber ya?"
"Tünaydın. İyi. Senden?"
"İyi elhamdülillah. Ee.. Mustafa Ceceli nerde?"
"????"
"????"
"????"
Üçümüzde anlamaz gözlerle Neslihan' a bakarken o da bize 'Anlamazlardan mı geldiniz?' bakışı atıyordu. Pek tabii. Biraz öyle oluyor.
"Rüya mıydı? Sadece rüya yani? Rü..."
"Evet canım. Rüyaydı."
"Ama Burak bana ne güzel... Şarkı söylüyordu. Mustafa Ceceli ile beraber. Gül rengini."
"Sakin ol Neso hepsi geçecek." Deniz' in kurduğu bu cümleyle hep beraber gülerken Burak da gidip Neslihan' a sarıldı. Ayy. Yerim ben bu çifte kumruları.
"Gidin ya. Uf... Yada gitmeyin. Vazgeçtim. Hadi bana çikolata alın. Hatta hepimize alın. Bugünkü derslerin boş olması adına. Ama bu sefer siz ısmarlayın. Ha bu arada.."
"Bir nefes al Neso. Sakin. Sakin."
"Ders ne bizim?"
"Fizik. Ama hocası yok. Yani son ders de boş."
"Son ders mi. Ben ikibders boyunca uyudum mu yani?"
"İvıt yani."
"Ayyy.. Ehehehe. Neyse canım. Ve şimdi enerjim dolu. Yani slogan zamanı."
"Yapma Neso. Ne olur.. Piliiiis!" Deniz Neslihan' a yavru köpek bakışları atarken Neslihan da 'Seni umursamıyorum, istersen öl.' bakışı atıyordu. Canım kankam benim(!)
"BOŞ DERS VUHUUU!"
"Bu sefer ki o kadar kötü değildi ha?"
"Sende mi Buraktüs? Sende mi?" Neslihan Burağa söylenirken bir şeyin farkına yeni varmış olacak ki duraksadı.
"Siz beni... Hii! Burak sen beni öperek mi uyandırdın?"
"Evet. Ne var bunda? Bak yine yaparım aynı şeyi ki. Bak." diyip Neslihan' ı öpünce Neslihan' ın gözleri bur an yuvalarından çıkacakmış gibi oldular. Sonra da aynı oranla küçüldüklerinde gözleri etkisini yanaklarına bıraktı ve yanakları kızardı. Bu tip onu çok tatlı yapıyordu.
"Çok gıcıksınız."
"Sende çok tatlısın."
Neslihan ile Burak birbirlerine sarılırken biz de Denizle birbirimize sarıldık. Eeee. Onlar çifte kumrularsa bizde çifte tatlılarız.
"Kıskanma senin de olur." Neslihan imayla birlikte Deniz' e bu cümleyi söylediğinde Deniz tam Neslihan' ı cimcikleyecekti ki ben de Neslihan' a arka çıkınca Deniz bu sefer bana döndü.
"İnşallah onun da mürüvvetini görürüz inşallah. Tü tü tü tü tü.. Maşallah." Ne demek Nesocuğum? Arkadaşlar bu günler içindir ama. Sende bana yardım etsen?
"Deniz... Ama yalan mı?  De hadi ban... Söyle.. Yalan mı?"
"Yalan ya da değil. Sana ne? Sen neden susmuyorsun? Neden konuşuyorsun? Şimdi senin o dişlerinle dilini yer değiştireyim de çikolataları dilinle çiğneyip dişlerinle tadına bak."
"Ama ya... Deniz!.."
"Qizlaar. Hadi çikolata alalım."

Bize ne olursa olsun biz hep böyleyiz. En kötü ânımızda bile birbirimizi güldürmek için uğraşırız. Tıpkı kardeşler gibi... Kötü bir konu olduğunda o konuyu değiştirmek için saçma sapan konulara giriş yaparız. Canımız yansa hemen biz birbirimize yetişiriz. Neso, Deniz, İrem, ben, Dilara, Sıla... Biz kardeşiz yaaa...

Selam gençlik! Biraz geciktim. Özür dilerim. Şu aralar sınavlara çalıştığım için yazamıyorum. Ama şunu unutmayın.. Seviliyorsunuz...
Ve sizden de bir şey istiyorum.
Kardeşlik hakkındaki düşüncelerinizi yazar mısınız???





Bir Garip Lise GünleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin