"Konuşmayacak mısın?"
Öksüz Selim'e bağırdığı için kendini kötü hissediyordu. Savur'un sınırını geçmiş, Peşkereli'nin yarısını bitirmişlerdi. 1 saattir yoldalardı.
"Söylediklerimi dinliyor musun ki?"
Öksüz oflayarak boştaki elini direksiyona vurdu.
"Bak ben tek başına yaşayan ve bunu 10 yıldır yapan bir kadınım. Kendi kararlarımı kendim veririm ve bunun için kimseye hesap vermem. Hayatıma gireli daha bir gün bile olmamış insanların hayatıma müdahale etmeye çalışmalarını hoş karşılamam, buna da kolay kolay alışamam."
"Biz seninle bir seneyi aşkındır tanışıyoruz Öksüz."
"Sanki her günümüzü bir arada geçiriyormuşuz gibi bunu sorgulayamazsın Selim. Bir kaç iş yemeği ve.. Ve malum mesele dışında pek bir görüşmüşlüğümüz yok."
Selim koltukta Öksüz'e doğru dönmüştü. Sol kolunu Öksüz'ün koltuğunun arkasına atmıştı.
"Neden böylesin peki Öksüz? Neden hiç yakın arkadaşın yok? Neden insanlardan uzak duruyorsun? Neden kendini buz prenses yapıyorsun?"
Öksüz arabayı yavaşlatıp durdurmuştu.
"Bizi her zaman üzenler en yakınlarımız değil midir? En çok yakınlarımız için endişelenmiyor muyuz? "
"Bugün annemlerle vakit geçirirken kendini iyi hissetmedin mi?"
Öksüz durdu, yüzüne bir tebessüm yayılmıştı "Hissettim elbette. Sanki kız kardeşlerim ve... Ve annem varmış gibiydi."
"Peki annemlerle konuşurken rahatladığın kadar tüm gün havuzda yüzerek rahatlayabilir miydin?"
Öksüz olumsuz anlamında kafasını salladı.
Selim uzanarak Öksüz'ün elini tuttu. Öksüz elini çekmedi ama gözleri bir süre Selim'in ellerine takılı kalmıştı.
"O zaman..." diye sözüne başladı Selim "O zaman en azından buraya geldiğinde yalnız kalma. Annem de kız kardeşlerim de yengemler de seni çok sevdi. Konağa gel, onlarla vakit geçir, onlardan bir şeyler öğren hatta. Sende onlara öğret. Bizde kızlar pek evden çıkmazlar, bu nedenle Narin Yengem bile dış dünyaya hakim değil. Annem eğer sen götürürsen gezmelerine izin verir. Narin Yengem çok güzel yemek yapar, Kardelen çok güzel nakış işler. Ha? Senin içinde değişiklik olur, Öksüz olursun belki."
Öksüz gülümsedi "Peki. Öyle olsun."
"Bir de yavaş yavaş içkiyi de bırakırsın..."
Öksüz kıkırdadı "Çok açıldınız Selim Bey. Yılların alkoliğine içki bıraktırma kolay mı öyle."
"Yavaş yavaş diyorum ya işte. Ben de yardım ederim hem?"
"Sen bayağı benim hayatıma yer etmek istiyorsun." dedi Öksüz alayla.
"Evet." dedi Selim güven verici bir sesle.
Öksüz'ün gülümsemesi söndü bir anda. Kafasını Selim'e çevirdi. Selim istekle bakıyordu ona. Sanki 'Peki' dese dünyalar onun olacaktı. Öksüz ellerini çekti, Selim'in gülümsemesi bozulmuştu.
"Ben çok derinimdir Selim, boğulursun. Bundan korkarım."
"Sen elimi bırakmazsan neden boğulayım?"
Öksüz'ün dudaklarından küçük bir gülümseme geçti. Ardından önüne döndü. Kontağı çalıştırıp yeniden yol almaya başlamıştı. Onun arabayı sürmeye başlaması Selim'i afallatmıştı. Önüne dönüp emniyet kemerini taktı. Yol karanlıktı ve yolda tek tük geçen tırlar dışında hiçbir şey yoktu. 'En azından hayır da demedi.' diye düşündü. Cebinden telefonu çıkarıp onunla ilgilenmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öksüz
General Fictionİnsanlar sizi Nirvana olarak görürken onların arasına nasıl kaynaşabilirsiniz ki? Öksüz -ardından yetim- ülkenin en büyük sorumluluklarını omuzlarında taşırken, hayatının erkeği karşısına çıkınca ne tepki verecek? Bununla baş edebilecek mi?