9

71 13 3
                                    

Uyandığımda bembeyaz bir odadaydım. Bir çok insan "katil" olarak adlandırdığı bir varlığın kollarında bayıldıktan sonra bembeyaz bir odadada uyanmış olsalardı kafayı yerlerdi büyük ihtimalle. Ama bu beyazın sadeliğine aşık olan ben için geçerli değildi.
Bir süre demir başlıklı yatakta oturup beyaz duvarla bakıştım. Beynim alarm içerisindeydi ve mavi gözlünün (evet ona katil demekten vazgeçtim) benim için bir tehdit olduğuna dair kanıtlar sürüyordu önüme.
Onu ilk gördüğüm anı hatırladım. Taşındığımız evden önceki evimizde... Yüzüme doğru eğilip beni cennete uçurmaya geldiğini söylemişti. Daha sonra bir kez daha odama girmişti, oturduğum koltuğun hemen arkasında da durmuştu. Dolabıma giren de oydu büyük ihtimalle... İki kez Cody'yle beraberken görmüştüm. Hatta bana yaşadığımdan nasıl emin olabildiğimi sormuştu.

"Öldükten hemen sonra beynin 7 dakika daha aktif olacağına inanılır ve 7 dakika içerisinde bütün hayatını yeniden yaşar gibi olursun. Bir nevi rüya gibi. Çünkü rüyada zaman esnektir. Peki ya şu an o 7 dakikalık zaman içerisindeysen? Şu an gerçekten yaşıyor olduğunu ya da eski anılarını yeniden canlandırdığını nereden bilebilirsin ki?"

Bu sözleri beni uzun süre yaşamadığıma inandırmıştı.
Ve aynada görmüştüm onu. Kötü ikizim diye adlandırdığımı biliyorum ama aynada gördüğüm o şeyin gözlerinin mavi renkte olması beni düşündürmüyorda değil.
Ve... Bir uçurumun aşağısında ilk konuşmamızı yapmıştık. Rüyada olmadığımızı söylemişti. Aynı zamanda hayalet olmadığını da. Pekala bir kaç defa hayalet olduğunu düşünmüştüm ama hiçbir zaman buna inanmamıştım.

Peki o zaman neydi?

O gün... Mandy ve Ash'in evime geldikleri gün çok garip şeyler yaşanmıştı. Tam ölü olduğuma inandığım sırada beni kucağına alıp çıkarmıştı. O gün giydiğim kıyafetler vardı üzerimde. Dün mü yaşandı bunlar? Ne zamandır baygınım?

İçimi bir telaş sardı. Anne ve babamın nerede olduklarını bilmiyordum hala. Bir anda ortadan kaybolmuşlardı. Ayna olayı yaşandığında da ertesi günde de görmemiştim onları.

Kaşlarımı çattım. Yolunda olmayan bir şeyler vardı. Yolunda olmayan bir çok şey vardı.

Ne olmuştu da birden varlığından şüphe ettiğim birine güvenerek beni götürmesine izin vermiştim ki?!

Aniden titremeye başladım. İşte o tanıdık his... Beynim erimiş bir mum gibiydi. Gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum.

Bulunduğum evden çıt çıkmıyordu. Burası onun evi miydi? Eğer öyleyse burada olmalıydı. Burada olması titrememi de açıklardı.

Ani bir şekilde yataktan kalkıp odanın kapısını açtım. Holden geçip evin çıkış kapısının olduğu aralığa geldim. Buradan oturma odası olarak tasarlanmış ama içerisinde hiçbir eşya bulunmayan odayı görebiliyordum. Birde mutfak vardı. Ama o hiçbir yerde yoktu.
Pekala, evin küçük olması onun evi olduğunu kanıtlardı.
Peki ya bir evi ve yatacak bir yatağının bulunması onun bir insan olduğunu kanıtlar mıydı?

Öylece durmuş kendi kendime sorular sorduğuma inanamıyordum! Çabucak buradan çıkmalı ve ailemi bulmalıydım. Onlar neler olduğunu açıklarlardı.

Evin kapısının kulpunu tuttuğumda kilitli olma ihtimali geldi aklıma. Ama değildi. Hızla kendimi dışarı attım. Tekrar dört duvarın arasındaydım (?). Asansörler... Burası bir apartmandı!

Asansörlerin önüne geldim. Çalışmıyorlardı. Elektrik yoktu belli ki. Gündüz olduğu için fark etmemiştim.

Merdivenlere koştum. Tam inmeye başlamıştım ki olduğum yere çakıldım. Evin kapısı kilitli değildi. Kaçmamam için hiçbir engel yoktu önümde. O halde bu merdivenlerin sonunda beni beklemediğini nereden bilebilirdim? Tekrar döndüm ve yangın çıkışını aradım ama yoktu. Bu apartman yapılalı yüz yıldan fazla olmalıydı.
Tekrar merdivenlere döndüm, çok vakit kaybetmiştim. Yinede tek düşündüğüm eğer önüme çıkarsa üzerine atlayıp onu etkisiz hale getirmem gerektiğiydi.
Hızla inmeye başladım. Kaç kat indim bilmiyorum ama beş dakikada aşağıdaydım. Apartmanın çıkışına koşarken bir yandan da arkama bakınıyordum. Kapıyı hızla ittirince birden düşecek gibi oldum. Sendeleyerek merdivenlerin kulplarından tutundum. Nefes nefese başımı kaldırdığımda neredeyse yok olan titreme daha büyük bir şiddetle geri dönmüştü. Ama bu önceki gibi bir titreme değildi. Korktuğumda oluşan titreme gibiydi.

Karşımda duran manzara uçsuz bucaksızdı ve sayamadığım kadar ev önümde uzanıyordu. Beni korkutan şey ise bütün bu evlerin yıkılmış bir harabe olmasıydı.

Şimdi daha iyi anlıyordum kaçmamam için kapıları neden kilitlemediğini... Kaçacak bir yerim yoktu çünkü.

*

Bunu daha öncede dedim biliyorum ama geciktiği için özür dilerim. Ve aynı zamanda kısa bir bölüm olduğu için de...
Umarım beklediğinize değmiştir. Elimden geleni yaptım hikayeyi toparlayabilmek için. Ve özellikle geçmiş bölümleri hatırlamanıza yarayacak şekilde yazdım sizi tekrar tekrar okumak zorunda bıraktığım için...
Lütfen bölümlerin daha hızlı gelmesini istiyorsanız oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın.
Eğer kitabı beğeniyorsanız arkadaşlarınıza da önerin lütfen...
Herkese iyi akşamlar ♡❁

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 23, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

▹ SAKAR MELEK ◃Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin