SİLAHLI ADAMLAR

51 10 3
                                    

Duyduğum seslerle yataktan çıkıp, kapıya doğru ilerledim. Kapının aniden açılmasıyla kapı ile arama mesafe koydum. Kapıyı açan siyah kıyafetli iri yarı silahlı bir adamdı. Silahı tam anlıma doğrultup, temkinli bir şekilde içeriye göz attı. Anlaşılan evde benim gibi sürpriz biri daha olup, olmadığını kontrol etti.

"Ellerini göre bileceğim bir mesafede kaldır. Aferin şimdi odadan çık!" yavaş adımlarla odadan çıkıp, salona doğru adımlarımı attım. Arkama geçip, silahı enseme bastırdı.

Levend'in de benden kalır yanı yoktu. Arkasında ki adam kafasına dayadığı silahla onu ileriye doğru itiyordu. Salonun ortasında durmuş, bir birimize bakıyorduk. Levent gözlerimin içine bakarak dudaklarını kıpırdattı. Anladığım kadarıyla 'korkma' demişti. Bu söylediğine kahkalarla gülmek geldi içimden. Hafif kafamı salladım. Neler yapabileceğimi bilmiyor. Dertleri ne bu adamların? Levent ne işler karıştırdı? Kafamda ki soruları kovalayıp, harekete geçtim. Hızla adamın diz kapağına vurdum. Öne doğru sendelemesinden yararlanıp, dirseğimi yüzüne geçirdim. Silahı tutan elini büküp, elinden aldım. Şimdi ben onun kafasına silahı dayamıştım. Adamın ensesine silahla sertçe vurunca yere yığıldı. Silahı Levent'in arkasında ki adama çevirip, nişan aldım.

"At silahını sıkarım adamın kafasına!" tek kaşımı kaldırıp, ciddi misin der gibi alayla baktım. Levend'in ne düşüneceğini umursamadan avcumu namlunun deliğine yerleştirip, kurşunu namluya sürdüm. Amatör oldukları ne kadar belli susturucu takılmamıştı silahlara.

"İki saniye içinde silahı indirdin indirdin. İndirmezsen kolunu bir daha kullanamazsın!" bir, iki tetikte olan parmağımı çekip, ateş ettim. Acı bir haykırışla silahı yere atıp, dizlerinin üzerine çöktü. Levent tüm şaşkınlığıyla yerdeki adamlara bakıyordu. Onu umursamadan adama ilerleyip, kafasına silahla vurdum. Bir elimi daha feda edemezdim. Koltuğa ilerleyip, kendimi üzerine bıraktım. Levent hala ayakta dikilmiş duruyordu.

"Ne işi var bu adamların evimde!" bağırmamla girdiği transtan sıyrılıp, hızla bana doğru ilerledi. Önüme diz çöküp, elimi inceledi. Sanki kırılacakmış gibi tutuyor elimi.

"Salak mısın sen kadın? Elini ne hale getirdin!" şu an tek fark ettiği elim herhalde. Az önce yaptıklarımı sorduğum soruyu hiç fark etmemiş gibiydi. Elimi çekip, kaşlarımı çattım.

"Sana bir soru sordum! Bu adamların evimde ne işi var?" ardına bir bakış atıp, bana döndü.

"Patronlarıyla bir husumetimiz oldu. Akıllarınca söylenen mesajı veriyorlar. Bugün nereye kayboldun aradım açmadın? Bir dakika daha önemlisi sen az önce ne yaptın ve nasıl yaptın?" şimdi ayakta dikilip, çatık kaşlarla bana bakıyordu. Onu umursamadan ayağa kalkıp, odama ilerledim. Bu kadar soruya karşı verebileceğim bir cevap yoktu. Ben sırları olan soru sorulmaması gereken bir kadınım!

"Uyanırlar birazdan şurayı temizletip, yolla şunları sahibine. Eğer sürekli böyle şeyler olacaksa geldiğin yerden geri git Levent! Ben bunları hayatım da istemiyorum!" tekrar çünkü ben bunlardan kaçıp, yeni bir sayfa açtım. Silahsız, kansız, kavgasız bir hayat! Çıkartığım kıyafetleri giyip, arabanın anahtarlarını pantolonun cebine koydum. Levend telefonla birileriyle konuşuyordu. Beni görünce son sözünü söyleyip, telefonu kapattı.

"Nereye gidiyorsun Siva?" kolumu tutan elinin üstüne elimi koyup, gözlerinin içine baktım.

"Burası eski haline dönünce haber verirsin." elini itip, kapıya ilerledim. Zar zor kendimi dışarıya attım. Yumrukları sıkınca elimin acısıyla avcum aklıma geldi. Arabaya binip, ana yola çıktım.

Kime: Asıf
'Asıf neredesiniz?'

Telefonu koltuğa atıp, dikkatimi yola verdim. Bugün arayan yabancı numara onunmuş. Eve nasıl girdi? Kapıyı özellikle kilitlemiştim. Benim kontrolüm dışında gelişiyor herşey. Ve böyle olması beni sinir ediyor. Telefonun mesaj sesiyle attığım yerden aldım.

SIR GİBİ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin