GÖRÜŞÜRÜZ BELKİ

28 7 1
                                    

Levend'in kısmına gelince bu şarkıyı açın; Sezen Aksu - Gidiyorum

Burnuma dolan vanilya kokusuyla, yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Kollarımın arasına sinen kadına baktım. Küçücük burnu, dolgun dudakları, uzun kirpikleri, hilal kaşları ve o akıldan çıkmayan vanilya kokusu. Rüyada değilimdir inşallah! Başından kayan eşarbı yavaşça düzelttim. Aah onu bırakmak istemiyorum. Fakat uyanınca hazır kahvaltı görmek onu mutlu edecektir. Yani beni onu koala gibi sarmış görünce vereceği tepkiden değil(!) kahvaltı etsin diye. Kollarımı yavaşça çekince mırıldanıp, soluna döndü. Hafif adımlarla odadan çıkıp, mutfağa ilerledim. Ocağın üstünde hazır duran çaydanlığa kaynaması için su koyup, altını yaktım. Önce gidip, simit alayım. Ben gelene kadar su ancak kaynar. Kapının yanında ki portmantonun üstünden anahtarı alıp, yavaşça kapıyı açtım. Her şey güzel olacak. Yatak odasından bakışlarımı çevirip, gülümseyen suratıma engel olamadan çıktım.

=SİVA'NIN AĞZINDAN=

Kapının kapanma sesiyle gözlerimi yavaşça araladım.. Levend gitti herhalde. Kocaman esneyip, yatağı kaplayacak bir şekilde gerildim. Yataktan çıktığım gibi banyoya girip, kendimi duşa attım. Soğuk bir duş hâla uyuyan hücrelerimi uyandırır. Hızlıca kurulanıp, üstüme şort ve atlet giydim. Oh be Dünya varmış! Kaç gündür Levend yüzünden boğucu kıyafetlere mahkum kaldım. Aslında bu benim kamufle olmam için. Fakat ben çok severdim çocukken. Annemde kapalıydı. Gözlerim dolunca silkinip, mutfağa doğru ilerledim. Çaydanlığın altı açık olduğuna göre Levend gitmedi siktir! Kapının açılmasıyla mutfağın kapısını kapatmam bir oldu.

"Siva uyandın mı?" uyanmasaydım keşke! Derin bur nefes alıp, sinirimi kontrol altına aldım.

"Levend şey benim üstüm pek musait değil sen evden çıksan da ben odama geçsem. Kusura bakma ben gittin sandım." salon diye kullandığım yer geniş bir antreydi. Kapı diye bir şey yok. Dışarı çıkmaktan başka bir şansı da yok.

"Şey tamam. Önemli değil. Çıktım." kapının kapanma sesiyle rahat bir nefes verdim. Eğer Levend beni görseydi. Herşey mahfolurdu. Yara izlerimi, dövmelerimi görünce öldüğüne inandığı Siva'nın ben olduğumu anlardı. Mutfağın kapısını açıp, çıktım.

"Se-sen!" duyduğum sesle kafamı soluma çevirdim. Levend kapıyı yaslanmış ağzı bir karış açık bana bakıyordu. Aklıma gelen başıma geldi! Kahretsin.

"Levend bak anlata-... Dur gitme!" yüzüme çarpılan kapıyla, hırsla kapıya yumruğumu geçirdim. Hızla odama girip, numarasını çevirdim. Çalıyor, çalıyor lütfen aç yalvarırım. Gözünü sevdiğim yapma bunu!

"Siva'm?" duyduğum sesle, derin bir nefes aldım. Mırıldanmıştı aslında ama ben duydum. Nasıl duymam? Bana Siva'm dedi ya artık ölsemde gam yemem.

"Levend lütfen gel. Dinlemeden yargılama ne olur?" yatağa çöküp, yanağıma düşen yaşı sildim.

"Nasıl bir acımasızlık bu? Nasıl bi yalan bu Siva! Ne anlatacaksın? Mecburdum, kaçmalıydım falan demeyi mi düşünüyorsun?" aklımdan ne geçiyorsa, dilimden de o döküldü.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum! Evet, senin baktığın yerden bakınca haklısın. Ama bilmediğin şeyler var. Acımasızlık dedin ya hani! Senin ki de çok acıttı be yeminle hala da o yara acımaya devam ediyor. Sana tek bir şey diyecğim. İçinden ne geliyorsa onu yap! İster gel dinle, istersen çek git yine. Görüşürüz belki hı!" telefon elimden kayıp, yere düştü. Tıpkı umutlarım gibi! Aah böyle öğrenmemeliydi. Bu kadar çabuk ve ayak üstü olmamalıydı. Her şey mahfoldu. Telefonu alıp, mesaj bölümüne girdim.

Kime: Cemre
Ben bir kaç gün yokum. Sıkıntı çıkarırlarsa istifamı ver.

Sırt çantamı alıp, içine bir kaç parça elbise tıktım. Gitmeliyim. Yanlız kalmam lazım. Yanan çaydanlığın altını kapatıp, kapıya ilerledim. Belki de kaçmaktır benim yaptığım. Fakat içimden geleni yapmalıyım. Arabaya binip, daha fazla düşünmeden gaza bastım.

SIR GİBİ KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin